Faruk

İnandın sahiden, inandın ya

Gel gel yaklaş, kaçma bir hikayem var. Dinle ya da bak bomboş etrafına ben anlamam farkını, otur sessizce bak arada gözlerime. Sıkıcıdır anlatacaklarım, aralara şakalar serperim seversem seni, dilinden konuşmayı da bilirim elbet ölmedik daha. Ah manolyamı anlatacağım sana en başta, kızımı, çiçeklerimizi. Yangın kokan evimizi, kızımın yaktığı evimizi.

Seni seçtim bir nedeni yokken, savrulur gördüm avare. Önemsemezdim aslında fakat kıyamadım mı, niye? Bilmiyorum.

Dolu ve de boş bir ömrüm, ben olsam dönüp de izlemek ister miyim, fark etmez inan. Uçtum da koştum çayır çimene, dizlerimin üstüne düştüm, dizlerim hep yara bere. Hazır oturmuşken yerlere, döndüm yüzümü gökteki güneşe, aya ve tüm tanrılara. Neye inandıysam bu yaşımda, sırtımı döndüm yavaşça ve teker teker hepsine. İnsan, insan, insan bu.

Ve aslında anlatacağımı vaat ettiklerim varya, hepsi fasa ve de fiso. Sade bir ömür içinden çıktığım. Gözlerimi henüz kapamadım, açmaya değer bulamıyorum. Kaptırdım kendimi, telefonumu çaldırdım. Bir bak bakalım uçtum mu ben saklandım mı, kalbim mi kırıldı ve de yoksa korktum mu devam etmeye? Ben sormam hislerimi hiç kendime, düz ve yalansız bazen küçük eğlencelerle ve akşamın sonunu noktalarım takma dişlerimle. Çok dost gördüm, çok yalancı. Bilge olmadım yaşadım diye tüm bu seneleri ve eremedim doğrunun özüne. Sana derdim ya avare, şimdi dön de bir bak bana ve tükür yüzüme. Bekledin değil mi, peri masalının kahramanıymışım gibi bir hikaye, hadi oradan. Ne bana diyecek bir söz ne sana gidecek bir yer var.

Ve iyi ki dinledin beni, uzun da değil öyle sıkılmadın görüyorum ya. Anlamadın, ve çünkü anlatmadım bilmeni istemediklerimi. Çok şey söyledim de ulaştırmadım sana. Kızım aslında yaptı filmimi, evimi yakan kızım hani. Bu havalarda izle, kışın izle, sonbaharda ya da. Güldüğünde bana, hatırla satırlarını adını bile bilmediğim, benim ağzımdan bu yazıyı yazanın.