Faşizm Tekrar Doğabilir Mi?
Bu yazımda, daha önce otokrasiyi yaşamış bir milletin evlatlarının tekrar bunu yaşayıp yaşayamayacağını anlatan Die Welle filmini inceledim.
Nazi Faşizmini hep dönem filmlerinden takip ediyoruz. İnsanların nasıl ikna olduğu, bu sisteme ikna olmaları ve seçilmesine kadar uzanan süreci, Nazi kıyafeti giyen askerleri görüyoruz. O zamanki kan, gözyaşı ve daha nice kınayacağımız görüntüleri görmekteyiz.
Peki size desem ki bu siyasi ideolojiyi anlatan bir filmi lise sıralarında okuyan gençlerle anlattılar. Size bu cümle biraz garip gelecek ama demek istediğim şey şuydu, onlar da bu filmin içinde ikna oldular, inandılar ve bu dava uğruna bir şeyler yaptılar. Bu birliğin oluşmasında ise belli noktalarda kendileri katkı sundular. Zaten birliği oluşturmak istiyorsanız en başında interaktif bir grup oluşturursunuz, onlara kendilerini değerli hissettirirsiniz ama ardından "Demoklesin Kılıcı" gibi tepelerine iner ve sadece tek bir kişiyi dinlemelerini öğretirsiniz.
Bu filmi 3 kere izledim ve her izlediğimde farklı anlamlar ve detaylar yakaladım. Sizlerin de bu filmi benim kadar seveceğinize inanıyorum.
Bu film Die Welle(Tehlikeli Oyun), 2008 yılında çekilen bu film bir öğrencinin "Nazi Almanyası"ndan ders çıkardık bir daha geri gelmez demesi ile başlıyor. Öğretmenleri bu sözün üstüne otokratlığı hakim kılıyor ve bunu öğrencilerin oyları ile yapıyor.
Filmi spolier vermeden anlatmak gerekirse. Ranier Wagner adlı öğretmen eğitim sistemini beğenmiyor, siyasi düzene karşı, yaşam stili diğer hocalardan farklı ve tam bir anarşik diyebiliriz. Bu sözlerimin üzerine kafanızda oluşan şablonun paralelinde öğrencilerle çok iyi anlaşan bir öğretmen, öğrencilerin tüm sıkıntılarını gayet iyi bilen ve oraya parmak basabilen bir hoca. Lisedeki proje haftasında iki konu var bunlar anarşizm ve otokrasi. 1 hafta boyunca öğrencilere anlatılacak. Adını verdiğimiz öğretmen tam bir anarşik olmasına rağmen kendisine zıt bir şekilde otokrasi dersi veriliyor. Derse girdikten sonra ise o öğrencinin ağzından meşhur sözcükler dökülüyor: "Nazi Almanyası'ndan ders çıkardık bir daha geri gelmez." Tüm bunların üstüne Ranier bir 10 dakika ara verip bu projeyi daha iyi nasıl anlatması gerektiğini düşünüyor. Ondan sonra olanları ise madde madde anlatacağım.
Bu 10 dakika ardından ilk sorduğu ve en önemli soru "Lider kim olacak?" Sınıfın büyük çoğunluğu Ranier öğretmeni seçti, bir kişi kendi aday oldu, bir kişi ise çekimser kaldı. Rainer bu seçimin ardından kendisine "Bay Wagner" denmesini istedi. Kendi aday olan öğrenciyi ve onun arkadaşlarını bu kurala uymadıkları için daha ilk dersten sınıftan kovdu. Burada otokrasiyi eline aldıktan sonra disiplinsiz veya başıbozukluğun önüne geçmek için daha ilk dersten önlem aldı ve hiçbir öğrenci bu kararına itiraz etmedi. Çünkü onlar bu karara şu cevabı verdi "Onu biz seçtik ve onu dinlemeliyiz." Rainer hoca söz vermeden kimsenin konuşmamasını, söz verdiği kişinin ayağa kalkarak konuşmasını da emretti fakat bunu şöyle bir şeye dayandırdı: "Ayağa kalktığımızda kan basıncı düşer ve gözlerimiz kararır ama biz bir nefes alıp konuşmaya başlarsak daha basit, kısa cümleler kurarız."
Rainer, ikinci günde ise kıyafet kuralı getirelim mi diye sordu öğrencilerine. Öğrencileri de birkaçı hariç onu destekleyecek cümleler sarf etti ve oy çokluğuyla bu karar da kabul edildi. Bu kıyafet beyaz gömlek ve mavi pantolundu yani herkesin ulaşabileceği bir üründü. Hatta buradaki faşizmi anlatan bir diyalog gelişti. Bir öğrenci 'Ben buna para veremem' dedi ve diğer öğrenci 'Bende fazladan var ben sana veririm' cümlesini kullandı. Bu diyalog faşimzin özüne iniyor biraz da. Âdeta bir tek vücut olma hâli var. Ardından Rainer hoca oturma düzenini değiştirdi. Buradaki amaç da anlattığım diyalogla aynı aslında. Her öğrencinin iyi not ve kötü not aldığı dersler var. Bu notlara göre birbirlerini tamamlamaları için yan yana oturtup kopya çekin ve not ortalamalarınızı yükseltin dedi. Birkaç çıkan çatlak sese ise "Aşağıda rakiplerimiz var onları not ortalamasında geçmeliyiz." dedi.
Daha sonra bir derse daha girdiğinde ısınma hareketi yaptırarak faşizmin bir diğer kuralı olan düzeni anlatıyor. Marş adımlarını koordine edip aşağı kattaki anarşizm dersindekilere mesaj verip oradaki öğrencilerinde yukarıya dâhil olmalarını sağlıyor.
Bu dâhil olma ve çıkmalardan sonra ise kontenjanın dolduğunu, kimsenin bu dakikadan sonra dâhil olamayacağını söyleyerek grubu çerçeve içine alıp diğer insanları aşağı görmeye başlıyorlar. Bu kurallar zinciri ve otokrasiyi daha iyi sindirip grupta olmaktan zevk alan öğrenciler bunu daha da ileri götürerek bu grubun bir logosu ve adı olmasını gerektiğini ilettiler. Bunun üzerine önerileri değerlendirien Rainer "Dalga" isminde karar kıldı ve logoyu hazırlaması içinde bir Türk olan Sinan'ı görevlendirdi.
Tüm bu verdiğim örneklerle bir sonuca ulaşmak ve sizinde filmi izleyerek belli görüşler edinmenizi istiyorum. Verdiğim örneklerin hepsinde şunu görmekteyiz, bu tek bir liderin emirlerini dinleyen grubu oluştururken öğrencilerini tanıyan Rainer'ın doğru yerlere parmak basarak onları tek bir çatı altında toplaması. Öğrencilere kendilerini değerli birer bireyler olduğunu hatırlatması ve hatta onları daha da çok yukarıya çekmesi. Bazı öğrenciler için o bir 'baba', bazıları içinse tam bir 'führer'. Siz bu filme nereden bakarsanız bakın şunu göreceksiniz: Faşizm için belli bir ırka gerek yok, eksiklikler veya fazlalıklar birleşimi doğrultusunda bir araya gelip diğer insanları aramızdan dışlayabiliriz. Çünkü faşizmi oluşturan etmen sadece etnisite değil. Ekonomik sıkıntılar, enflasyon, huzurun olmaması vb. etkenler toplumda faşizmi tetiklemeyi sağlıyor. Bu sınıfta da bunu çok etkin bir şekilde göreceksiniz, her sınıftan öğrenciler var ama hepsi eksikliklerini ve tamamlanmasını istediği şeyi burada buluyor. Ben bu filmin belli bir yaş grubu sonrası kesinlikle izletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece faşizm özelinde değil sapkınca bir düşünceye bağlanmanın nasıl hazin sonuçlar doğurabileceğini göreceksiniz ve görecekler. Bu filmi ben izlerken kendi kendime bazı özeleştirilerde bulundum umarım sizde bulunursunuz.
Bu filmin sonu ne kadar kötü bitse de hatta yarım saat etkisinden çıkamayacak bile olsanız, kafanızda ve çevrenizdekilerin düşüncelerini etkilemek için gayet iyi bir film. Şimdiden iyi seyirler.