Favori Üçlü: Sinemacıların Film Seçkileri 1

Her film, farklı bir perspektif ve derinlik sunarak sinema sanatının zenginliğini hakkında bize alan açar.

Birinci Bölüm

Bir süredir sinema ve hatta sanat hakkında yazıyorum. Bu süreçte, tıpkı benim gibi sinemacı olan arkadaşlarımla konuşurken fark ettiğim detay, her ne kadar aynı düşünsek de bilişsel süreçlerimizin yaşamsal farklılıklarımız, kişisel zevklerimiz ve bakış açılarımız birbirinden apayrı. Aynı okulda, aynı dersleri aynı kişilerden almamıza rağmen bu böyle ve bu sebeple bir şey denemeye karar verdim.

Tıpkı benim gibi sinemacı olan birkaç arkadaşıma en sevdikleri üç filmi sordum ve aldığım cevaplar üzerinden bu filmleri değerlendirdiğim bir seriye hoş geldiniz.

İlk arkadaşımla başlıyorum. Kendisi, en sevdiği üç filmi aşağıda paylaştı:

Dipnot: Bu arkadaşım bir sinemacı olarak filmlerde en önem verdiği hususun müzik kullanımı ve mizansen olduğunu söyledi.

Oz Büyücüsü (The Wizard of Oz)

 Victor Fleming tarafından yönetilen ve 1939 yılında yayımlanan klasik bir müzikal olan fantastik filmdir. Frank Baum'un 1900 yılında yazdığı "The Wonderful Wizard of Oz" adlı romanından uyarlanmış olan film, Dorothy Gale adlı genç bir kızın Kansas'taki çiftlik evinden sihirli bir hortumla sayesinde fantastik Oz Diyarı'na sürüklenmesini konu alır. "Oz Büyücüsü", unutulmaz müzikleri, renkli setleri ve etkileyici özel efektleri ile sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilir.

Arkadaşıma neden en sevdiği filmlerden biri bu diye sorduğumda ise, "Tamamiyle görselliği sinematik açıdan büyüleyiciydi! Müzik kullanımı ve filmin genel hatlarının etkliyiciliği açısından kesinlikle izlenmesi gereken bir yapım." yanıtını verdi. Onun bu cevabından, görsel anlatımın ve sinematografinin bir filmde ne kadar etkili olabileceğini bir kez daha anladım. Özellikle bir sinemacı için, bir filmin görsel estetiği ve sinematografik detayları, filmin kalitesini ve izlenme değerini belirleyen en önemli unsurlardan biri olabilir. Böylesi bir görsellik, izleyiciyi filmin içine çeker ve hikayeyi daha derinlemesine hissetmesini sağlar. Arkadaşımın bu filmde bulduğu büyüleyici görsellik ve sinematik deneyim, bu filmi onun favorisi yapmış. Sinema sanatında görselliğin ne kadar önemli olduğunu vurguladığımıza göre bir sonraki filme geçelim.

Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi (The Curious Case of Benjamin Button)

David Fincher tarafından yönetilen ve senaryosu Eric Roth tarafından yazılan 2008 yapımı bir drama filmidir. Film, F. Scott Fitzgerald'ın 1922 yılında yazdığı aynı adlı kısa öyküsünden uyarlanmıştır. Hikaye, yaşlı olarak doğup gençleşen Benjamin Button'ın hayatını konu alır.

Bu filmi ilk izlediğimde ben de gerçekten çok etkilenmiştim. Elbette bu etkilenmemin nedeni, olağanüstü senaryosuydu. Arkadaşıma neden bu filmin en sevdiği filmlerden biri olduğunu sorduğumda ise, "Çok basit bir aşk hikayesi olabilecek bir konuyu fantastik bir hikayeye çevirerek yaratıcı bir film haline gelmesi beni gerçekten etkilemişti ve bence benzerini çok görmediğimiz bir filmdi," dedi. Kendisine tamamen katılıyorum. Film, sıradan bir aşk hikayesini alışılmadık bir şekilde ele alarak, izleyiciyi şaşırtmayı ve etkilemeyi başarıyor. Bu yaratıcılık ve farklılık, onu diğer filmlerden ayırıyor ve izleyiciye unutulmaz bir deneyim sunuyor.

Sil Baştan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind)

Michel Gondry tarafından yönetilen ve senaryosu Charlie Kaufman tarafından yazılan 2004 yapımı bir bilim kurgu romantik drama filmidir. Film, hafıza sildirme teknolojisini kullanarak acı dolu anılarını unutmak isteyen Joel Barish (Jim Carrey) ve Clementine Kruczynski (Kate Winslet) adlı iki eski sevgilinin aşk hikayesini anlatır. İnsan ilişkilerinde hafızanın önemi ve aşkın karmaşık yapısı üzerine derinlemesine düşünceler sunar. Başarılı performansları ve özgün senaryosuyla "Sil Baştan" eleştirmenlerden bolca övgü almış ve kült klasikler arasında yerini almıştır.

Arkadaşım, "Bu film senaryo açısından gerçekten çok güçlü bir film ve bence herkesin izlemesi gereken filmlerden biri. Filmin sinematik perspektifi de büyüleyiciydi," diye ekledi. Kendisine tamamen katılıyorum. Güçlü senaryosu ve etkileyici sinematografisiyle bu film, izleyicilere derin bir anlatım ve görsel bir şölen sunuyor. Bu nitelikler, filmi herkesin mutlaka izlemesi gereken bir yapım haline getiriyor.

Şimdi, yazımı tamamlayarak bir sonraki arkadaşıma geçiyorum. Bu seride, sinemacı arkadaşlarımın favori filmlerini keşfetmeye ve bu filmlerin neden özel olduklarını anlamaya devam edeceğiz. Her film, farklı bir perspektif ve derinlik sunarak sinema sanatının zenginliğini hakkında bize alan açacak. Ancak, unutmamamız gereken bir diğer konu, filmi izleyen kişinin kendi öznel perspektifinin beğeni konusunda ne kadar önemli ve etkili olduğudur.