Favori Üçlü: Sinemacıların Film Seçkileri 2

Kişisel zevklerimiz farklılıklar gösterir. Gelin birbirinden farklı altı kişinin kişisel zevklerine beraber bakalım.

İkinci Bölüm

Bir süredir sinema ve hatta sanat hakkında yazıyorum. Bu süreçte, tıpkı benim gibi sinemacı olan arkadaşlarımla konuşurken fark ettiğim detay, her ne kadar aynı düşünsek de bilişsel süreçlerimizin (psikoloji okuyor olmamdan ötürü böyle bir cümle kurmam şart gibi duruyordu), yaşamsal farklılıklarımız, kişisel zevklerimiz ve bakış açılarımız birbirinden apayrı. Aynı okulda, aynı dersleri aynı kişilerden almamıza rağmen bu böyle ve bu sebeple bir şey denemeye karar verdim.

Tıpkı benim gibi sinemacı olan birkaç arkadaşıma en sevdikleri üç filmi sordum ve aldığım cevaplar üzerinden bu filmleri değerlendirdiğim bir seriye hoş geldiniz.

İkinci arkadaşımla devam ediyorum. Kendisi, en sevdiği üç filmi benimle paylaştı ve bende sizlerle aşağıda paylaşıyor olacağım:

Dipnot: Bu arkadaşımın bir filmde en önem verdiği noktalar ise sinematografi, renk ve kurguymuş. Zaten kendisi yetenekli bir kurgucu olduğu için önem verdiği detaylar onun profesyonel bakış açısını yansıtıyor.

İhtiyarlara Yer Yok (No Country for Old Men)

2007 yılında Coen Kardeşler tarafından yönetilen ve senaryosu Cormac McCarthy'nin aynı adlı romanından uyarlanan bir neo-noir western gerilim filmidir. Film, Meksika sınırına yakın olan Teksas'ta geçen bir dizi olay çevrsinde işlenir. Llewelyn Moss, bir gün kendini uyuşturucu ticaretinin ters gittiği bir sahnenin içinde bulur ve yüklü miktarda parayı alarak kaçar.

Arkadaşıma "Peki, neden en sevdiğin film bu?" sorusunu sorduğumda aldığım cevap ise, "Oyunculuklar muazzamdı ve filmde en sevdiğim şey kesinlikle dünyanın yansıtılış şekliydi," oldu. Benim şahsi görüşüm ise, Coen Kardeşler'in ustaca yönetimi, Javier Bardem'in unutulmaz performansı ve etkileyici sinematografisi ile sinema tarihinde önemli bir yer edinmiş. Özellikle, karakterlerin derinliği ve hikayenin işlenişi, izleyiciye güçlü bir deneyim sunmuş.

Truman Show

Bu paragrafı okumadan önce bence ilk olarak filmi izlemelisiniz.

1998 yılında Peter Weir tarafından yönetilen ve senaryosu Andrew Niccol tarafından yazılan bir komedi-drama filmidir. Film, başrolünde Jim Carrey'nin canlandırdığı Truman Burbank'in hayatını konu alır. Truman, küçük bir kasabada sıradan bir hayat sürerken, aslında tüm hayatının 24 saat boyunca yayınlanan bir televizyon programının parçası olduğunun farkında değildir.

Açıkçası, benim de en sevdiğim filmlerden biri olan bu yapıt gerçekten çok başarılı bir film. Jim Carrey'nin oyunculuğuna veya senaryoya değinmeme bile gerek yok; zaten harikuladeler. Bu film için neden sevdiğini sormadım, çünkü bence cevaba gerek yok. Her ne kadar kişisel tercihler değişkenlik gösterebilir olsa da, bu film gerçekten herkesin izlemesi gereken bir yapım olarak öne çıkıyor.

Blade Runner

2017 yılında Denis Villeneuve tarafından yönetilen ve 1982 yapımı kült filmin devamı olan bir bilim kurgu filmidir. Ridley Scott'ın yapımcılığını üstlendiği film, Hampton Fancher ve Michael Green tarafından yazılmıştır. Başrollerde Ryan Gosling, Harrison Ford, Ana de Armas, Jared Leto, Robin Wright ve Sylvia Hoeks yer alır.

Arkadaşıma "Peki, neden en sevdiğin film bu?" sorusunu sorduğumda aldığım cevap ise, "İzlediğim en iyi sinematografi bu filmde var. Çok başarılı bir yapım," oldu. Benim kişisel yorumuma pek yer bırakmayan bu kısa yoruma katılıyor ve serinin üçüncü yazısında tekrardan görüşmek üzere diyerek yazımı sonlandırıyorum.