Forgive Me Father: Bir Yanlış Ne Kadar Doğruyu Götürür

Mümkün oldukça kısa bir eleştiri

Forgive Me Father, Byte Barrel oyun stüdyosunun geliştirdiği birinci bakış açısıyla oynanan bir “Shooter” oyunudur. Bölüm bölüm ilerlediğimiz oyunda Cthulhu mitosundan çıkmış canavarlarla mücadele ediyoruz. Bunun için de oynanabilir iki ana karakterimiz, 9 çeşit silahımız ve 4 adet özel gücümüz var. Peki bunları kime karşı, nasıl kullanıyoruz ve genel olarak kalitesi nasıl? Üzerine düşündüğüm bir iki cevap var. 

İlk olarak oyunun en sönük kalan detayı olan lore ve hikâye anlatımına çok spoiler vermeden değinmek istiyorum. Daha önce de bahsettiğim gibi oynanabilir iki ana karakter var: rahip ve gazeteci. Seçtiğimiz karaktere göre değişmeksizin bir kasabada kuzenimiz tehlikede ve onu kurtarmaya çalışıyoruz. Elbette bir insanın birden fazlakuzeni olabilir ama karakterlerin arka plan hikayeleri üzerine yeteri kadar düşünülmemiş olduğu kanaatindeyiö. Hikâyenin ilgi çekici olmamasının yanında oldukça bayat, tahmin edilebilir olduğunu da söyleyebilirim. Sonu bir sürprizle bitiyor ama o sürpriz bile defalarca kez gördüğümüz ve günümüzde şaşırtma özelliğini kaybetmiş bir “plot twist”. Fakat lütfen endişelenmeyin zira oyun sizi hikayesinden çok oynanışıyla kendisine çekmekte. 

Oynanışın iyi olmasının en büyük sebebi kesinlikle düşman dizaynları. Zira oyunda, 25 farklı düşman çeşidi var ve büyük çoğunluğu da oyuncunun kullandığı silaha göre farklı tepkiler vermekte. Mesela karşımıza en çok çıkan düşman türü olan zombiler, yanlarında ekstra bir kafa taşımaktalar. Şayet oyuncu, zombinin kafasına ateş ederse o da hemen yedeğini yerleştirip bizle savaşmaya devam etmekte. Bir diğer örnek ise subay zombiler, kafalarının hemen yanında bir fener bulundurmakta. Şayet oyuncu o feneri vurursa zombi silahını bırakıp “melee” olarak saldırıya geçmekte. Böylelikle oyuncu, ilk önce fenere ateş edip düşmanı silahsız bırakabilir. Bu tasarım tercihleri karşılaştığımız farklı düşman varyantlarına farklı silahlar kullanmaya bizi yönlendirmekte. Oynanışı oldukça derinleştiren birçok düşman tasarımı oyunda bolca mevcut. 

Kullandığımız silahlara bakacak olursak da en az düşman çeşitliliği kadar derin bir dizaynın var olduğunu görmekteyiz. Temel silah sayısının 9 olmasıyla beraber her biri, oyuncuya farklı geliştirme seçenekleri sunmakta. Bu geliştirme seçenekleri sadece silahı güçleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda kullanım şeklini de değiştirmekte. Söz gelimi, şayet makineli tüfekten sıkıldıysanız onu bir bomba atara çevirebilirsiniz. Daha kullanışlı bir silah karşılığında karşılaşacağınız tek olumsuz sonuç, kullandığınız mühimmatın daha seyrek bulunan başka bir mermi tipine değişmesi olacaktır. Belki de “Tommy Gun” sizin için çok klasiktir ve onu güçlü bir ışın silahına dönüştürmek, oynanış tarzınıza daha uygundur. Oyun, bu bakımdan oyuncuya oldukça geniş bir hareket alanı bırakmakta. Bunun için de her an ulaşabileceğiniz bir geliştirme ağacı kullanmakta ve düşman öldürdükçe de bu tercihleri size sunmakta.

Oynanış bahsinde konuşmak istediğim son detay ise ana karakterimize verilmiş olan özel yetenekler. Oynanabilir iki ana karakterin de kendine has özel yetenekleri var.  Rahip karakteri, oyuncuyu daha fazla savunma yapmaya ve yavaş oynanışa; gazeteci ise saldırıya ve dolayısıyla da daha hızlı bir oynamaya sevk etmekte. En azından teoride böyle. Geliştiricilerin niyetinin de bu yönde olduğu kanaatindeyim. Fakat gerçekte oynanış hızı tam tersi yönde işlemekte. Zira rahibin kendini iyileştirebilmesi, düşmanlara karşı görünmez olabilmesi veya saldırılara karşı bağışıklık elde edebilmesi oyuncuyu bölüm içerisinde istediği gibi hareket edebilmesine imkân sağlamaktadır. Gazetecinin özellikleri ise: güçsüz bir kılıç, düşmanları hareketsiz bırakan fakat her zaman çalışmayan bir kamera, yakınımızdaki düşmanlara hasar vermemizi sağlayan bir vodoo bebeği ve son olarak da içince zamanı yavaşlatan sigaralar. Özellikleri her ne kadar kulağa saldırıya yatkın gelse de daha çok vur-kaç taktiğinin kullanılabilir olduğunu düşünüyorum.  Bu durum da açıkçası ağzımda kekremsi bir tat bıraktı. 

Son olarak oyunun sanat tasarımı ve grafiklerine bakacak olursak, geliştirici ekibin oldukça başarılı bir iş çıkardığını düşünüyorum. Zira çizgi romandan fırlamış gibi gözüken çizimleri oldukça beğendim. Düşman tasarımları da detaylı ve üzerine düşünülmüş görünmekte. Cthulhu mitosunun ilgi çekici temaları özenle işlenmiş. Oyunda 32 bölüm var ve her birinin görsel olarak iyi tasarlandığını söyleyebilirim. Çoğunluğu da farklı atmosferler ile oyuncuyu kendine çekebilmekte. Bir bölümde damdan dama atlarken diğer bir bölümde denizaltına inmiş oluyoruz. Bölüm tasarımlarının eklenebilecek tek şey bana göre yeteri kadar etkileşiminin olmaması. Detaylı tasarlanmış bölümlere benim dokunuşumla farklı şekiller almasını veya herhangi bir şekilde etki etmeyi isterdim fakat bu bir kusurdan ziyade olsa daha iyi olacağını düşündüğüm bir özellik. Fakat öyle bir kusuru var ki oyunun puanını benim iki kademe düşürmekte.  

Çizgi roman görselliğini benimsemiş her görsel ürünün renk paletinin iyi seçilmesi ve ışıklandırmanın kalitesi iyi ayarlaması gerekmekte. Zira ekrandakilerin seçilebilir olması için renklerin kullanımı çok büyük bir önem taşımakta. Fakat oyun bu konuda her zaman başarılı değil. Söz gelimi, çok hasar aldığımızda ekran hem kararmakta hem de kanlanmakta. Bu durum zaten müşkül durumdaki telaşlı oyuncuyu daha fazla zorlamakta. Şahane olan oynanışa ise gölge düşürmekte. Verebileceğim başka bir örnek ise özel güçlerin kullanımı esnasında gerçekleşmekte. Her özelliği kullandığımızda ekrana bir renk filtresi girmekte ve bu filtre zaten kötü olan renk paletini iyice perişan hale getiriyor. Bu da benim için oldukça büyük bir problem. Çünkü oynanış ne kadar iyi olursa olsun, bölüm detayları ne kadar iyi tasarlanmış olursa olsun; ekranda olanları seçebilmemiz gerekiyor. Sevmek istediğim bir oyun için bile büyük bir eksik. 

Bu zamana kadar anlattıklarımdan anlayacağınız gibi genel olarak beğendim bir oyun “Forgive Me Father”. Hiçbir şeyi mükemmel yapmasa da bir indie oyun için gayet başarılı bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Klasik “shooter” oyunlarını seven herkese de denemelerini tavsiye ederim. Ayrıca görsel taraftaki hataları sebebiyle de bir puanını kırdığımı da belirtmek isterim. Benim için puanı 10 üzerinden 6.