Futbol Ateşi, Toplumu Yakıyor mu?
Galatasaray-Fenerbahçe Rekabeti
Türk futbolu ve genel anlamda Türk sporu, hatta Türk siyaseti, yeni ve tehlikeli bir gerilim dalgasıyla karşı karşıya. Fenerbahçe ve Galatasaray gibi ülkenin en büyük iki kulübü, sahada olduğu kadar saha dışında da birbirleriyle sert bir mücadele içinde. Bu durum, etkiledikleri geniş kitleler düşünüldüğünde, sadece bir rekabet meselesi olmaktan çıkıp toplumsal bir çatışmaya dönüşme riski taşıyor. Gözlemlerime göre, bu süreç 1980 öncesinde yaşanan sağ-sol kargaşasına oldukça benziyor.
Bu benzetmeyi yapmamın sebebi, dönemin siyasetçilerinin mitinglerde, kürsülerde ve medya aracılığıyla birbirlerine karşı ağır sözler sarf etmesiyle toplumda yaratılan kutuplaşmadır. O yıllarda, siyasi liderlerin söylemleri kitleleri harekete geçirmiş ve kahvehanelerde tartışmalar başlamış, ardından silahlı saldırılar ve mitinglerde çatışmalar yaşanmıştı. Nitekim, o dönemden miras kalan “kardeşi kardeşe kırdırdılar” sözü, bu sürecin acı bir özetidir.
Bugün geldiğimiz noktada ise futbol üzerinden benzer bir ayrışma yaşanıyor. Takımların yöneticileri ve medya temsilcileri, kitleleri kışkırtacak açıklamalarda bulunuyor. Bu söylemler, taraftarlar arasında önce sözlü tartışmalara, ardından fiziki çatışmalara dönüşmeye başladı. Nitekim, geçtiğimiz günlerde bir taraftarın, karşı takımı destekleyen büfe sahibini silahla vurarak öldürmesi, sürecin ne kadar tehlikeli bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Böylece 1980 öncesinde yaşanan çatışmaların ikinci aşamasına, yani silahlı eylemlere adım atmış bulunuyoruz.
Bu noktada akıllara kritik sorular geliyor: Bu durum nasıl devam edecek? Toplumsal bir kargaşaya mı evrilecek? Spor ve eğlence amacı taşıyan futbolun yasaklanması gibi radikal önlemler mi gündeme gelecek? Ya da 1980’de yaşanan süreç gibi ülkeyi bir darbeye mi sürükleyecek?
Türkiye’nin yakın geleceğinde bizi nelerin beklediğini kestirmek zor, ancak görünen o ki, eğer bu gerilim daha da tırmanırsa, toplumsal huzursuzluk kaçınılmaz hale gelecek. Futbol, birleştirici bir unsur olmaktan çıkıp ayrıştırıcı bir güç haline gelirse, geçmişte yaşanan acı tecrübelerin bir benzerini tekrar yaşama ihtimalimiz artıyor. Bu noktada, hem yöneticilerin hem medyanın hem de taraftarların sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekiyor. Aksi takdirde, sporun ötesine geçen ve tüm toplumu etkileyen bir krizle karşı karşıya kalabiliriz.