Gayri Nizami Harp Doktrini: Osmanlı Örneği - 2
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında edinilen gayrinizami harp tecrübeleri, Milli Mücadele'nin başarısına büyük katkı sağlamıştır.
1.Balkan Savaşı'nın ardından imzalanan Londra Antlaşması ile birlikte Balkanlar'daki Osmanlı toprakları paylaşılmıştır. Yeni Balkan devletleri arasında yaşanan anlaşmazlıklar sonucunda 2. Balkan Savaşı başlamıştır. Yeni bir savaşın başlıyor oluşu, Osmanlı bürokrasisinde ve ordusunda Londra Antlaşması'nın geçersiz olduğuna dair fikirler ortaya çıkarmıştır.
Bulgar kuvvetleri, diğer Balkan devletlerine karşı tedbir amacıyla Çatalca'daki kuvvetlerini geri çekme kararı aldı. Bulgar kuvvetlerinin geri çekilmesini fırsat bilen Hurşit Paşa komutasındaki 10. Kolordu Komutanlığı'nın Kurmay Başkanı Yarbay Enver Bey, Teşkilat-ı Mahsusa üyelerinden Eşref Bey’i, 300 kişilik bir kuvvet ile Lüleburgaz’a keşif amacıyla gönderdi.
Eşref Bey’den gelen olumlu haber üzerine Enver Bey ve yaklaşık 4000 kişilik kuvveti, Ereğli ve Tekirdağ limanları üzerinden çıkarma yaparak Çorlu civarındaki Bulgar kuvvetlerini püskürttü. Daha da ileri giden Türk kuvvetleri, Midya-Enos Hattı'na kadar ilerledi. Talat, Enver ve Cemal Beylerin Babıali'yi ikna etmesiyle Türk kuvvetlerinin Meriç Nehri'ne kadar Doğu Trakya'yı işgal etmesi kararlaştırıldı. Türk kuvvetleri Edirne’yi aldıktan sonra daha fazla ilerlemedi.
Batı Trakya, Bulgar kuvvetlerine terk edildi. Gönüllü birliklerin Edirne’den ayrılışını fırsat bilen Bulgar çeteleri, bölgede yaşayan Müslüman ahaliye zulmetmeye başladı. Bu zulmü durdurmak amacıyla Enver Bey, Eşref Bey’i görevlendirdi. Eşref Bey'in komutası altındaki 15 gönüllü subay ve 100 gönüllü asker, Batı Trakya’ya giriş yaptı. Bu gönüllü birlikler, ilk olarak Koşukavak önünde Bulgar çetelerini hezimete uğrattı. Ardından, bölgede daha fazla gönüllü toplayarak gücünü arttıran Eşref Bey, Mestanlı ve Kırcaali’yi ele geçirdi. Bölgeden gönüllü toplamaya devam eden Eşref Bey, Umum Çeteler Kumandanı oldu.
Türk kuvvetlerinin bu denli hızlı ilerleyişinin Avrupalı devletlerde yaratacağı tepkiden endişelenen merkezi hükümet, subayların derhal geri dönmesini istedi. Bir krize sebep olmamak amacıyla bu ilerleyişin Osmanlı Hükümeti'nden bağımsız olduğu izlenimini vermek adına Batı Trakya Hükümeti kuruldu ve bağımsızlığını ilan etti. Fakat Avrupa devletlerinden gelen baskılar neticesinde varlığını sürdüremedi ve 25 gün içerisinde Batı Trakya'nın Bulgaristan’a bırakılması taahhüt edildi.
Bu çatışmalardan edinilen gayrinizami harp tecrübesi, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele dönemlerinde Osmanlı Devleti’nin Balkan politikalarında etkin bir şekilde kullanıldı.
Gayrinizami harp tecrübemizin bir diğer örneği ise Kafkas Harekâtıdır. Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte henüz tarafsızlığını koruyan Osmanlı Devleti, olası bir savaşa girme durumunda Rusya’ya karşı tedbir alma ihtiyacı hissetti. Çünkü Rus demiryolları, Batum, Kars, Sarıkamış, Iğdır ve Tebriz şehirlerine kadar uzatılmış durumdaydı. Bu, Rus kuvvetlerinin Osmanlı’nın doğu vilayetlerine gönderilmesini kolaylaştıran bir etkendi. Doğu vilayetlerinde yer alacak olan Rus birlikleri, Karadeniz'deki Rus donanmasının konumunu sağlamlaştırabilir ve bu da Rusların boğazların her iki yakasına da kuvvet çıkarmasını kolaylaştırabilirdi.
Enver Paşa, Süleyman Askeri Bey idaresindeki Teşkilat-ı Mahsusa’yı görevlendirerek bölge halkını Ruslara karşı ayaklandırmayı ve Rus askerinin ilerleyişini kısıtlamayı hedefledi. Teşkilat-ı Mahsusa’nın harekât yöntemi gayrinizami harp olarak belirlendi.
Yavuz ve Midilli gemilerinin Sivastopol ve Novorossiysk limanlarını bombalamasının ardından Osmanlı resmen savaşa dahil oldu ve Karadeniz'deki harp resmen başladı. Kafkaslardaki ilk gayrinizami harp sınavı, Birinci ve İkinci Köprüköy muharebelerinde verildi. Fakat bu mücadelede görevli olan Şakir Bey, elindeki gönüllü kuvvetler ile gayrinizami harp modelinden cephe savaşı modeline geçti ve hezimete uğradı.
Yakın tarihimizde yer alan tüm bu gayrinizami harp tecrübelerinin incelenmemesi nedeniyle Türk gayrinizami harp tarihi oldukça kısıtlı görünmekte ve hatta NATO tecrübesi ile elde edildiği öne sürülmektedir. Ancak görüldüğü üzere gayrinizami harp tecrübesini, Birinci Dünya Savaşı öncesinde kazandığımız gibi Birinci Dünya Savaşı sürecinde de elde etmiş bulunuyoruz. Elde edilen tüm bu tecrübeler, Milli Mücadele döneminde Kuvayı Milliye’ye aktarılmıştır. Elde edilen gayrinizami harp tecrübesi, Milli Mücadele'nin başarılı olmasına katkı sunmuştur.