Gençlik Sancıları: Cooper Raiff'in Muhteşem Filmleri
Genç yetenek Cooper Raiff'in "Shithouse" ve "Cha Cha Real Smooth" adlı filmlerine bir bakış.
Bir gencin hayatındaki dönüm noktalarından ilki herhalde üniversiteye başladığı ilk yıldır. Lise bitmiştir, doğduğundan beri alıştığı aileden kopması gerekiyordur, bir de gideceği yer evinden çok uzaksa onu neyin ve kimin beklediği hakkında en ufak bir fikri bile yoktur. Bambaşka bir şehirde yapayalnızdır. Ne insan tanır, ne de bulunduğu yerde nereye gideceğini bilir. İkinci bir dönüm noktası da okul bittikten sonra yaşananlar olabilir. Eylül ayında okulların başlayıp Haziran ayında bitmesi ve ardından gelen yaz tatilinden oluşan, yıllarca süren koca bir döngü sonrası normal olarak, insan bu çok iyi bildiği döngüden birden ayrılınca epey afallıyor. Belki de yine yıllar sürecek bir döngü yaratıyor kendine ardından. 'Yetişkin hayatı' denen döngü. Okulun bitmesi, işe başlamak, yeni bir rutine sadık kalmak, günlerin ayları, ayların ise yılları kovalaması. Bunların beraberinde gelen endişe ve korkuyu yenmeye çalışmak.
Gittikçe uzatmadan ve karamsarlaşmadan, bu hafta iki filmini de bu bahsettiğim tatlı sancılar üzerine konumlandıran, bunları da çok tatlı bir şekilde anlatan yönetmen ve senarist Cooper Raiff'ten ve onun filmlerinden bahsedeceğimi söyleyeyim. Raiff, iki filmini de sanki tek bir karakterin hayatından kronolojik olarak aktarmış gibi. İlk filmi Shithouse'da Alex adlı karakterin üniversitedeki ilk yılını anlatırken, ikinci filmi Cha Cha Real Smooth'da Andrew'un üniversite sonrası kafa karışıklığı ve kimlik arayışını veriyor bizlere.
2020 yapımı Shithouse'da 19 yaşındaki Alex'in, evinden çok uzaktaki okuluna ve yeni çevresine alışma süreci anlatılıyor. Ortam ve insanlarla uyum sağlayamayan Alex, filmin ilk kısımlarında sürekli eve dönmeyi, annesini ve kız kardeşini düşünüyor. Gecenin bir vakti annesini hastalık bahanesiyle arıyor, hatta evinin yakınlarında bir okula kayıt yaptırmanın eşiğine bile geliyor. Film ilerledikçe Alex'in Maggie üzerinden nasıl ortama alıştığını, bu süreçte kalbinin de bir nebze kırıldığını ve iyi kötü arkadaşlar edindiğini görüyoruz. Cooper Raiff'in yazdığı bir makalede dediğine göre, kendisi bu filmi, kendi üniversite deneyimlerinden ve kız arkadaşı Madeline ile yaşadıklarından yola çıkarak yazmış. Başlangıçta süresi 1 saat bile olmayan ve Madeline & Cooper olarak tasarlanan film, sonradan Shithouse olmuş.
Raiff'in bir sonraki filmi, geçtiğimiz Haziran ayında çıkan, 2022 yapımı Cha Cha Real Smooth. Burada ise okulundan henüz yeni mezun olmuş Andrew'u görüyoruz. Çok masum ve iyi kalpli bir karakter olmasının yanı sıra kendisine bir kimlik arayışında. Bir fast-food zincirinde çalışıyor ve ileriye dönük pek bir planı bulunmuyor. Kız arkadaşı Fulbright bursuyla İspanya'ya giderken, elinde hiçbir plan olmamasına karşın o da hemen gitmek istiyor, ya da kendisinden yaşça büyük Domino'nun tavırlarından etkilenip hayatını onun etrafında planlamaktan geri kalmıyor. Bazen hayal dünyasında yaşadığını gördüğümüz Andrew'u, Domino filmin son sahnelerinde, evinin kapısında nazik bir şekilde "Sen daha kim olduğunu bilmiyorsun." derken gerçeklerle yüzleştiriyor. Ayağıyla tekmelediği çimleri çömelip elleriyle düzelten naif Andrew, her ne kadar yaptığı esprilerle ve canayakın kişiliğiyle etrafındakilerin gözbebeği olsa da, içten içe ne yapacağını bilemeyen ve bunu örtebilen biri.
Andrew ve Alex karakterlerinin her ikisi de saf kalpliler ve ailelerine çok düşkünler. İkisi de hayatlarının önemli iki noktasındalar ve bu noktada onlara ders olabilecek veya hayatlarını etkileyebilecek olaylar yaşıyorlar. İkisi de çok hassas kalpli ve bunun beraberinde gelen iyilikleri insanın içini ısıtıyor. Üniversitenin ilk senesinde kendisini zorla ortama alıştırmaya çalışan ve evini özleyen Alex'te, evi ile okulu arasında 780 km olan dört yıl önceki kendimi gördüm. Aynı şekilde okulunu bitirip hayata atılmakta zorluk çeken Andrew'da da kendimi gördüm. Eminim benim gibi çoğu kişi de kendisini yakın hissedecektir bu karakterlere.
Sonuç olarak, Cooper Raiff çok yetenekli bir hikaye anlatıcısı ve direktör. 97'li olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Şimdilerde kendisi The Trashers isimli bir filmle uğraşıyormuş ve başrolünde David Harbour varmış. Açıkçası kendisinin böyle genç bir yetenek olmasına sevindim, çünkü bu demek oluyor ki onun bu yeteneğinin serpilişini daha çok uzun yıllar seyredeceğiz. İlk iki filmiyle bu kadar etkilemeyi başaran birinin ilerleyen yıllarda yapacaklarını hayal bile edemiyorum!
"Depresyonda olmak nasıl bir şey?" "Bilmem. Şey gibi hissediyorsun, daha iyinin ne olduğunu hatırlamıyorsun sanki. Daha iyi hissettireceğini düşündüğün şeyler yapıyorsun, hissettirmiyor. Kötüleştiriyorlar. Yapmaktan gerçekten korktuğum şeyler muhtemelen bana en çok faydası olacak şeyler ama onları yapamıyorum." "Benim annem bipolar. Küçükken aynı soruyu ona da sormuştum, ve bana bazen insanların üzgün olması daha kolay demişti."