Georg Simmel'in Metropol Yaşam Analizi

Simmel toplum, birey ve toplumsal alanlardaki etkileşimleri inceleyerek sosyolojik düşünce alanlarını oluşturmuştur.

Klasik sosyolojinin öncülerinden biri olarak görülen Simmel, çalışmalarında metropol hayatına ve moderniteye dair analizler gerçekleşmiştir. Simmel, çalışma alanlarında modayı, yabancılaşma, para felsefesi gibi konulardan bahsetmiş, modern hayatın akışını ele alan tespitleriyle topluma ve bireye dair analizlerini ortaya koymuştur.

Simmel, metropol hayatının sonuçlarından bahsederken insanlar üzerindeki egemenliğinin modern zamandaki etkilerine değinmiştir. Kültürel ve ekonomik anlamda metropol algısı zaman içinde dönüşerek bireyler için egemenlik kurmaya başlamıştır. Kırsal bölgeden kente akışların sağlanması ve kent yaşamında artan insan popülasyonu, modernite, tüketim, kültür kavramlarıyla ilişkili olarak metropolün çeşitliliği içinde insanı yoğun bir yaşam temposu ile çevrelemiştir. Bireyler, toplumsal yaşam içinde ilişki kurduğu faaliyetler sonucu bir dünya akışı ile yüzleşmiştir. Kırsal ve kent arasında oluşan dalgalanmayla birlikte ikisinin arasındaki fark belirgin bir biçimde gözlenmiştir. Kırsal hayatın belirli aktivitelerine karşın kent yaşamı karmaşıklığa ve bireyleri birden çok alanda etkin olması için itmektedir. Bireylerden bu şekilde sosyal hayatın temposuna uyum sağlanması beklenmiş, aynı zamanda çeşitli fikirlerle meşgul olmasına sebep olmuştur. Metropol hayatının merkezi noktası çeşitliliği, kalabalıkları ifade etmektedir. Bu çeşitlilikler sadece sosyal ilişkilerle sınırlı değildir, ekonomik olarak da gelişmektedir. Ekonomik odaklı bir hareketlenmede kent yaşamının para ve sayısal hesaplamalarla sürdürülmesi ise yine metropolün merkezinde yer alan bir unsurdur.

Toplumsal yaşam ve dünya üzerinde ihtiyaçların, endüstrilerin kaynağı paradır. Bireyler yaşamlarını sürdürmek için buna gereksinim duyar ve alışveriş değerleriyle sosyal ihtiyaçlar bununla ölçülür. Aynı şekilde ekonomik temelli bir indirgeme, kıyas ve rekabet söz konusudur. Bireyler temel ihtiyaçları ve sahip olmak istedikleri şeyler için kazanım yapmak isterken bu özellikleriyle toplumsal alanda bir çalışma seviyesine ulaşması beklenmektedir. Bireylerin aktif bir biçimde bu çalışma tempolarına uyum sağlaması, toplumun ve toplumsal kurumların akışının sağlanmasına ve metropol yaşamının günlük olarak uygulanmasına süreklilik kazandırır. Ancak bu yoğunluk içinde insan çeşitliliğinin kent yaşamında bir çalışma ölçüsüyle yer alması, kurumlar ve endüstriler içinde sürekliliğin bozulmaması amacıyla bireyleri yeri doldurulabilir statüsüne çevirmiştir. Aynı zamanda toplum içinde bireylerin kültürel, sosyal, ekonomik vb. daha birçok alanda kesintisiz olarak düşünmeye odaklanması bu değişkenlik içinde yabancılaşmaya da ittiği durumlar da meydana gelmiştir.

Metropol hayatı hem birçok alana ve faaliyete ulaşabileceğiniz bir yoğunluğa sahip, hem de bu yoğunluk içinde bireylerin uyum sağlaması ve etkin bir biçimde yer almasına karşın onları yorgun hale getiren, kalabalıklar arasında yabancılaştıran bir niteliktedir. Bu süreç içerisinde toplum içinde bireyler bilgi, strateji, duygu odakları ve hesapları ile piyasaya kişisel olandan ayrı olarak yer almalıdır. Bu da yine para ekonomisi ile bağlantılı biçimde gerçekleşmektedir. En küçük alıcı-satıcı ilişkilerinden en endüstriyel olanına kadar bu tutum metropolde rasyonel dengesiyle bu organizmayı belirler. Metropoldeki tüketim seviyesi üretenin de tükettiği ölçüde sakinlikten çok uzaktadır. Tarih içinde de bu değişimin ve sanayi ile endüstrileşmenin yarattığı dönüşümler, toplum ve bireyle alakalı süreçleri bir arada taşımıştır. Simmel için bu süreçler etkileşim halinde gerçekleşmiş ve metropol yaşamının yapısını oluşturarak tarih içinde küçük bir parçayı temsil etmiştir.