Georg Wilhelm Friedrich Hegel'in "Tinin Görüngübilimi" İsimli Eseri Üzerinden Kavram Açıklaması

Bu çalışma Tinin Görüngübilimi üzerinden kavramların ve birbirleriyle olan ilişkilerini açıklamayı hedeflemektedir. Bu bir yorum denemesidir

Akıl: Hegel’de “akıl” kavramı merkez noktada olan kavramdır. Akıl sayesinde anlama gerçekleşir. Akıl, organize eden şeydir. Peki ya organize ettiği şey nedir? Akıl, varlığın anladığı şeyleri organize eder. Aklın ilk görevi, algılanan şeyleri kategorize etmesidir. Yani nesnel olanı anlamaya çalışır ve kendi öznel dünyasını buraya adapte etmekle uğraşır. Akıl, öz bilinç ve bilinç kavramları ile oluşur. Öz bilincin oluşumu da bilinçlerin anlaşılması sonucunda meydana gelmektedir. Öyleyse öz bilinç kendi bağımsızlığını istediği için bilinçleri anlamak ister ve kendi bağımsızlığını kuruyor iken; aynı zamanda bilinç durumunda bulunurken aldığı şeyleri de organize etmektedir. Tüm bu bilgiler ile kendini aşar ve bu aşma sonucunda kendisinin farkına vardığı vakit “akıl” durumuna erişmiş olur.

Geist: Geist kavramı, öz bilinç ve bilinç kavramlarını açıklayarak açıklanabilecek bir kavramdır. Öz bilinç, bilincin kendi kendisi için var oluşudur. Öz bilinç duyusal ve algılanan evrenin varlığından yansıma ve özsel olarak başkalıktan geri dönüştür.[1] Öz bilinç, dış dünyada duyumsadığımız ve algıladığımız şeyleri bizde harmanlanarak geri dönüştürmedir. Öyleyse birey kendisinin farkındadır. Öz bilinç, ilk önce kendini düşünmektedir. Öz bilinç “istek”tir.[2] Bağımsızlık istemektedir ve bunun için bir nesne halini almalıdır. Fakat bu nesne olmuş halini de yok etmelidir. Bu yok edimi, edindiği bilgileri bilinci içerisine aldıktan sonra yapar. Daha sonrasında birey öz bilinciyle, özverisiyle kendi isteklerinden vazgeçer ve evrensel istenci kabul etmeye başlar. Bu evrensel istencin ortaya çıkması durumu, bilinç için “us” düşüncesini ortaya çıkartmaya başlamaktadır. Öz bilincin kendisini aşması ve öz bilinçlerin bir araya gelmesiyle “us” ortaya çıkar. İnsanın bilincini geliştirmesi, zaman içinde gerçekleşir ve bu da toplum içerisinde olur. Bireyler, bireysel bilincini ilerletir ve toplum içerisindeki varlığının da farkına varır ve işte bütün bu süreç “geist” ile farkına varılabilecek bir şeydir. Bu durumdan mütevellit, geist zaman içinde farklı formlar almış ve kendini geliştirmiştir. Sonuç olarak, geist toplumu ve bireyi bir araya getiren şey olarak konumuna yerleşmiştir.

Sonsuz: “Sonsuz” kavramı bilincin temel bir özelliğidir. Bu kavram “özgürlük” kavramı ile bir aradadır ve sonsuzu açıklamak için özgürlüğe bakmak gerekmektedir. Özgürlük insan doğasının özünde bulunur ve bir erek noktadır. Özgürlük, ulaşılmak istenen şeydir ve özgürlüğe ulaşmak için geçirilen sürece "sonsuz" denir. İnsanın özgürlüğünde kilit noktalardan birisi sonsuz olan/sonsuzluğun ta kendisi olacaktır ve halen özgürlüğe tam olarak ulaşılamamıştır. Bir anlamda, bilincin kendini aşmaya çalışma durumudur. “İnsan henüz evrende en eşsiz olduğunun bilincinde ve yeryüzünde en yüksek ve salt kendi için en yüksek olma istencinde değildir”[4]. Bu düşüncenin sebebi, sonsuzluk içerisinde tin henüz kendi amacını kavrayamamış ve bir erek noktaya sahip olamamıştır. Bu erek noktaya ulaşma süreci, yani özgürlüğü arayıştaki süreç sonsuz olandır.

Edim: Hegel'e göre zihnimizin çabaları ve faaliyetleri "edim"dir. Bu duruma “edimsel süreç” denir ve düşünsel bir çabadır. Edimsel süreç, insanın bilincinin kendisini gerçekleştirmek için, doğru olanı, zihnimizdeki çabanın sonuca ulaşmasındaki süreçtir. Aslında edim kavramı öz bilincin oluşmasında rol oynamaktadır. Öz bilinç kendisini edim ile geliştirir ve ortaya çıkartır. İnsanın çevresiyle etkileşimde bulunma süreci öz bilincin gelişmesini sağlar. İşte bu gelişmedeki çabaya “edim” denir. Edim sadece içsel değil aynı zamanda dışsal olarak, etkileşimlerimiz ile şekillenen bir bilinç durumudur.

Bütün: Özgürlük arayışı içerisindeyken sonsuzlukta geçirilen süreç içerisinde “bütün”, gerçeği bulmada en önemli kavramlardan birisidir. "Bütün" kavramı dünyayı kapsamlı bir şekilde anlayabilmek için insan bilincinin deneyimin çeşitli yönlerini birleştirmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bütünün önemini anlayabilmek için Hegel’in; “Gerçek bütündür[5] önermesine bakmak yeterli olacaktır. İnsanın, deneyimlediklerinin çeşitli yönlerini birleştirmesi de bir bütündür. Her şey birbiriyle ilişki içerisindedir. "İnsan henüz evrende en eşsiz olduğunun bilince ve yeryüzünde en yüksek ve salt kendi için en yüksek olma istencinde değildir[6] kısmına baktığımız vakit, insan henüz özgürlüğünün farkına varamamış ve bütünü kavrayamamıştır. Bu farkındalığı da felsefe ile kazanabilir. Öyleyse özgürlük kavramı insanın kendi doğası için ne kadar önemli olsa bile, insanın halen özgürlüğe ulaşabildiği söylenemez. İnsanın özgürlüğe kavuşabilmesi, sadece bütün olanı kavrayabildiği vakit mümkün olacaktır.

Emek: Bu kavram, eserin “Öz Bilinç” başlığı içerisinde ve “Efendi ve Kölelik” alt başlığı altında ele alınmaya başlanmıştır. Bu başlık altında Hegel’in “Efendi-Köle Diyalektiği”ne atıf yapılmaktadır. Efendi, köle üzerinde bir otorite kurar ve kurduğu otorite sonucunda; köle konumunda olan köle oluşunun farkına varamaz. Fakat köle çalıştıkça, zaman geçtikçe kendinin farkına varmaya başlayacaktır. Bu farkındalık, keşfetme süreci de “akıl” ile olabilir. Fakat bu durum için sadece akıl yeterli değildir. Akıl sadece bir araç olabilir. Hem köle hem de efendi bu çalışma süreci içerisinde kendilerini kaybeder. Fakat bu kaybetme durumu köle için iyi olacaktır çünkü onun kendini kaybetmesi, yani durumunu kaybetmeye başlaması aslında kendini bulmaya başlaması demektir. Köle konumunda olan emek sarfetmesi ile kendine gelmeye başlar ve kendini aşar. Emek durdurulmuş istektir, geciktirilen yitiştir, başka bir deyişle, emek oluşturur ve şekillendirir.[7] Öyleyse emekçi olan, yani köle, istediğine ulaşmak için verdiği emek onun isteğidir. Emekçi ne kadar emek verirse, isteğini o kadar şekillendirir ve zaman geçtikçe de bu isteğine ulaşabilir. Ayrıca emek verildikçe farkındalık oluşur. Yani bilincin farkındalığına ulaşabilmesinde emeğin büyük bir rolü vardır. İnsan emeğiyle bir şeyleri şekillendirdikçe bilincinin farkına varacaktır ve bu durumun da topluma etkisi olacaktır.

Diyalektik: Hegel'in diyalektik kavramına bakışını anlamak için kavramın sözlük anlamına ufak bir göz atmak gerekmektedir; “Düşüncenin statik olmayıp, karşıtlıklardan geçerek ilerlediğini ifade eden yöntem”[8]. Hegel’in diyalektik yöntemine baktığımız zaman da; Hegel, zihnimizde oluşan kategorilerin rastgele şeyler olmadığını söylemektedir. Zihnimizde barındırdığımız düşünceler zaman içerisinde, çatışmalar ve bir arada oluşlar sonucunda; mantıksal bir sürece girer ve zihindeki yerlerini alırlar. Çatışmalar ve bir arada oluşlar ile varlık kendi halini alır. Zıtlıkların bir araya gelişi ve aşkın hale gelmesi diyalektiktir.

Yabancılaşma: Hegel, yabancılaşma kavramı için “entfremdung” kelimesinden türetilen “entfremden” kavramını kullanır.[9] Bu kavram edim ve bilinç ile birlikte ele alınabilir. “Tinin Görüngübilimi” açısından baktığımızda, birey yabancılaşma sürecine girdiği vakit kendi bilincini sorgulamaktadır. Zihin toplum içerisinde yaşadıkça ve toplumsal ilişkilere sahip oldukça bireyselliğini sorgulamaya başlar. Öncelikle kendisini ve toplumu ele alarak kendini topluma bağlı bir nesne olarak görür. Nesne olarak görme sonucunda yabancılaşma başlar ve birey kendi kendine yabancılaşır. Kişi kendi yaşamını sorgulamaya başladığı ve yaşayabilmenin yolunu aramaya başladığı vakit “yabancılaşma” başlamış olur. Kendi içindeki çelişkiler sonucunda da “ihtiyaç” kavramı ortaya çıkacaktır. Peki ya nedir bu ihtiyaç?

İhtiyaç: İhtiyaç kavramı, "yabancılaşma" ile bir arada düşünülebilir. Yabancılaşma ile birey kendi yerini aramaktadır ve ihtiyaç yoluyla da tekrardan dünya ile bağlantısını kurmaya çalışır. İnsan, ihtiyaçlarını (gereksinimlerini) anlamaya çalışarak kendi yerinin arayışına, kendini inşa etme sürecine girer. İhtiyacını giderebilmek için de araç ve aletler kullanır. Bu inşa sürecini devam ettirebilmesi için de bilgiye ihtiyaç duyacaktır. Bilgi, mutlak olan/saltık varlığı ele geçiren şey olarak kabul edildiği zaman, varlığı değiştiren şey olur. Varlık, bilgi sayesinde değişir ve durumunun farkına varır. İhtiyacın bu noktadaki yeri, bilgiyi elde etmek için aletler kullanılan aletlere ihtiyaç duyulur. İhtiyaç, varlığın doğasına özgü olan bir şeydir ve varlığın gereksinimleridir. Bu gereksinimler araç ve aletler ile karşılanır. Eğer ki birey ihtiyacını doyuma ulaştırırsa kendini gerçekleştirmiş olacaktır.

Aufheben: “Aufheben”, ya da diğer adıyla “Aufhebung”, “bir olumsuzlama ve aynı zamanda bir saklamadır”.[10] Belirli bir şeyin olumsuzlamasını saklayarak gerçekleştirmek, saklayarak aşmak anlamlarına gelir. Varlığın, yokluk ile var olma arasında oluşudur. Bir şey yok olurken aynı zamanda başka bir şeyin içinde varlığını sürdürür. Kendisini olumsuzlar ama başka bir şeyin içinde saklanır. Aslında bu durum bir tür aşma durumudur. Şey, önce kendini olumsuzlar ve olumsuzlama sonrasında da kendini aşacaktır. Bu durum soyut-evrensel bir ortamda gerçekleşir. Bu ortamda tüm belirlilikler ortadadır ve anlaşılabilirdir. Yani her şey kendi özelliğine sahiptir ve bu özellikler özgürdür. Evrensellik aracılığıyla birbirleriyle var olabilirler fakat iç içe geçmede birbirini etkilemezler. Bu evrensel ortam onları bir arada tutan şeydir ve evrensel birliği oluşturan yer de burasıdır.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

CEVİZCİ, Ahmet                       Felsefe Sözlüğü, Say Yayınları, 7. Baskı 2019 İstanbul

FRASER, Ian                              Hegel ve Marks İhtiyaç Kavramı, Dost Kitabevi Yayınları, 2008 Ankara

HEGEL, Georg W. F.                Tinin Görüngü Bilimi, İdea Yayınları, 2017 İstanbul

Inwood, Michael                       Hegel Dictionary, Blackwell Publishing, 1992

STACE, Walter T.                       Hegel Üstüne, FOL KİTAP, 2019 Ankara



ALINTILAR

[1] HEGEL Georg W. F. (1986). Tinin Görüngü Bilimi (Çev. Aziz Yardımlı). İstanbul: İdea Yayınları, s. 119, 167.

[2] HEGEL Georg W. F. (1986). Tinin Görüngü Bilimi (Çev. Aziz Yardımlı). İstanbul: İdea Yayınları, s. 122-123, 174

[3] CEVİZCİ Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Say Yayınları, 7. Baskı 2019 İstanbul s. 146

[4] HEGEL Georg W. F. (1986). Tinin Görüngü Bilimi, (Çev. Aziz Yardımlı). İstanbul: İdea Yayınları, s. 12

[5] HEGEL Georg W. F. (1986). Tinin Görüngü Bilimi, (Çev. Aziz Yardımlı). İstanbul: İdea Yayınları, s. 12

[6] HEGEL Georg W. F. (1986). Tinin Görüngü Bilimi, (Çev. Aziz Yardımlı). İstanbul: İdea Yayınları, s. 12

[7] HEGEL Georg W. F. (1986). Tinin Görüngü Bilimi (Çev. Aziz Yardımlı). İstanbul: İdea Yayınları, s. 131, 195

[8] CEVİZCİ Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Say Yayınları, 7. Baskı 2019 İstanbul s. 129

[9] Inwood M. J.A Hegel Dictionary, Blackwell, 1992, Page.35

[10] HEGEL Georg W. F. (1986). Tinin Görüngü Bilimi (Çev. Aziz Yardımlı). İstanbul: İdea Yayınları, s. 85, 113