Günümüzün Sorunu: Üretmeden Tüketmek

Dönüyor dünya ama ne yana?

Çok değil en fazla 20 sene önceye dek, bir kurumda çalışsan ve iyi kazansan bile ekip biçmek çok önemliymiş. Çünkü o zamanın insanları için toprak kıymetliymiş. İnsanlar birbirlerine sattıklarıyla ek gelir elde edebiliyormuş. Hem en doğalını yiyip hem de maddî kazanç elde etmek... Ne güzel şey! Bu fikrin uzaktan görünüşü sizi bahçenizi sulayıp eve girince kahve içeceğiniz bir hayat gibi görünüyor. Ancak öyle değil. İlkokuldan dönüp tarlaya giden, odasını ısıtmaya soba yetmediği için tüm aileyle oturulan salondaki sesle ödev yapmaya çalışan insanların imkansızlıklarıydı; zoru daha da zor yapan... O insanlar tüm bu imkansızlıklara of bile demeden ürettiler.

Ben çok rahat bir hayata doğmasam da, dönemine göre rahat bir hayatın içine doğdum. Belki doğduğum şehirde, Anadolu'da kalsaydık yine bu kadar rahat içinde yaşar mıydım? Bilmiyorum. Doğduğum yıllarda da Anadolu, bugün olduğu gibi az da olsa modern düşünebilen ve yenilikler yapabilen bir yer değildi. Halen insanlar toprağın kıymetini bilir ve onunla meşgul olurlardı. Belki kalsaydık ailem de ben çocukken toprakla uğraşmaya devam edebilirdi. Ancak ben iki yaşındayken İstanbul'a taşınmamızla; kozmopolitin ortasına düştük. Çocukluğumun fotoğrafları ailemle deniz kenarında, vapurda çekilen anılarla dolu...

Yirmili yaşlardan otuzlu yaşlara giderken -bu detay beni yaşlı hissettirerek yaraladı- halen metropolün tüketiciliğini hayretle izliyorum. Sizlere onlarca satır anlattığım Anadolu, eskiden İstanbul'a ve Ankara'ya gitmeden alınamayacak binlerce eşyayı ve kıyafeti artık tek tuşla alabiliyor. İnternet siparişi... Her şeye o kadar kolay ulaşıyoruz ki, ne de olsa birileri bizim için bir şeyleri üretiyor diye düşünüyoruz. Peki ya üretmeyi bırakırlarsa? Sonuçta her kaynağın bir sonu var.

Peki üretici üretmeyi neden bırakır? Aslında geldiğimiz noktada toplumu üretmeyi bıraktıran veya üretmeye teşvik etmeyen soruları sormak zorundayız. Cevabı da ülkenin faydası adına toplumca aramalıyız. Tüketici insanı, şehirden bıkıp gittiği köyünde ekip biçmeye yönlendiren teşviklere açığız. Üretici insanın, daha ucuz maliyetle daha fazla üretmek istemesi için yapılacak teşviklere açığız. Bir öğrenci bile ders çalışırken yanına çay, kahve, meyve alır ki öğrenirken zevkle öğrensin, motive olsun. Toplumu motive edemediğimiz maalesef bir gerçek... Her gün yangınlar, depremler, çocuk- hayvan- kadın- erkek demeden sayısız ölüm ve sayısız unutulamayan isim... Alınmayan önlemler, caydırmayan cezalar derken... Motivasyonumuz yerle bir oldu.

Her ne açıdan ele alırsak alalım, toplumsal çöküş dediğimiz şey bu. Tek bir yerden çökmüyor toplumun temeli. Bireysel, toplumsal ne kadar etki varsa (ekonomik, politik, etik ve psikolojik) ediyor ve hepsini çürütüyor.

Baktım ki, gerçek anlamda üretebilecek bir tarlam, ekmek yapıp satabilecek fırınım yok. Ben de fikir üretirim. Bu da üretmektir. Sorgulamazsak sıkışır kalırız olduğumuz noktada. Bir adım ileri gidip muasır medeniyet olamayız. Amacım eleştirmek ve ayrıştırmak değil, birlik olmak. Ülkemiz için el ele verip sebzesini, meyvesini, her türlü fikrini, teknolojisini üretebiliriz. Kefenin cebi yok, dünyada iz bırakabileceğiniz iyi gelişmelere sebep olalım ki ismimiz bir ömür duayla anılsın.