Güzellik Uğruna Zehirlenmek: Arsenik

Güzellik için sınır tanımayan kadınlar, zehirlendikleri halde arsenik de kullandılar. Ancak arseniği asıl ilginçleştiren, suçlu zihinlerdi.

Tespit edilemeyen ve ölümcül olan arsenik, iz bırakmak istemeyen katiller için tarih boyunca güçlü bir müttefik olmuştur. Bronz çağı boyunca maden işçileri tarafından çıkarılan arsenik, bakır cevherlerin içinde bulunuyordu. Eritme sırasında ısınıyor ve zehirli bir gaz açığa çıkarıyordu. Bu gaza maruz kalan maden işçileri adeta sinekler gibi yere düşüyorlardı. Tarih boyunca konu güzelliğe gelince sınır tanımayan kadınlar, arseniği de öldürdüğünü bile bile kullanmaya devam ettiler. Hatta içen bile vardı…

Her Güzelliğin Bir Bedeli Olmak Zorunda mıdır?

Rönesans döneminde beyaz ve solgun bir yüz güzelliğin ön koşulu olarak kabul ediliyordu. O dönemin güzellik ve estetik algısına göre solgun ve porselen bir görünüm zerafet ve asillik demekti. Bu görünümü sıkıştırılmış pudralar ve kremlerle yakalamaya çalışan kadınlar, kullandıkları kozmetik ürünlerin içerisinde bulunan arsenik yüzünden yavaş yavaş zehirleniyorlardı. 

Günümüzde de durumun pek değiştiği söylenemez. Kadınlar bugün bile daha beyaz görünmek için içeriği belli olmayan birçok ürün kullanmaya devam ediyor. Daha beyaz olursan daha güzel olursun, daha ince bir bele sahip olursan daha çok beğenilirsin gibi algılar geçmişten beri kadınların zihninde tabulara dönüşmüş durumda. 

Arsenik, Kaburga Kıran Balina Korseler ve Kurşun Bazlı Sürmeler

Kadınlar tarih boyunca güzellikleri uğruna büyük bedeller ödemeye hazırlardı. Barok ve Viktorya dönemlerinde kullanılan balina korseler de ince bir bele sahip olmanın anahtarıydı. Nefes darlığından, kaburga kemiklerinin kırılmasına hatta iç organların yer değiştirmesine neden olabilecek bu sert korseleri güzellik uğruna yıllarca taktılar.

Yine benzer şekilde Antik Mısır’da da makyajın Ra-Horus’tan gelen sihirli iyileştirici özellikleri olduğu düşüncesi hakimdi. Makyaj yaparken yine zehirli bir madde olan kurşun bazlı sürmeler ve pudralar kullanıyorlardı.

Her güzelliğin bir bedeli vardır düşüncesi kadınlar için her zaman daha sert sonuçlara sebep olmuştur. Kadınların ölümlerine yol açacak olsa dahi asil gözükmek için vazgeçemedikleri zehirlerden biri olan arsenik, sadece güzellik uğruna kullanılmıyordu. Arseniğin tarihi, asıl suçlu zihinler tarafından ilginç bir hale getirildi.

Arseniğin Kanlı Tarihi

15. yüzyıl Fransa’sında arsenik, poudre de succession ya da miras tozu olarak biliniyordu. Zehirleme yöntemi oldukça kolaydı. Arsenik basit bir şekilde kurbanın çayına karıştırılıyordu. Ancak İtalyanlar, Fransızlardan daha kurnazca bir yol bulmuştu. Kozmetik tedarikçisi olan Signora Giulia Toffana, kadınların ne istediğini çok iyi biliyordu; güzellik ve para.

Yaklaşık 1690’larda “Acqua Toffana” isimli bir makyaj karışımı satmaya başladı. Bu karışımı satın alanlar kullanımı için Signora Toffana’dan çok özel talimatlar alıyordu. Karışımı kocalarına fark ettirmeden çaylarına veya yiyeceklerine dökmeleri gerekiyordu. Yaklaşık 600 erkek öldükten sonra yetkililer kocalarını öldüren kadınları yavaş yavaş yakalamaya başladı.

Yarattığı Şen Dullar Signora'yı Kurtaramadı

Kadınların bu karışıma başvurmasının sebebi kimi zaman kocalarından işkence görmeleri kimi zamansa kocalarını öldürüp tüm mirasını almak içindi. Rönesans döneminde, kadınlar için mutsuz bir evlilikten çıkmanın tek yolu kocalarının ölümüydü. 

 1719’da belki de İtalyan Rönesansının en ünlü arsenik zehirleyicileri olan Cesare ve Lucrezia Borgia’dan ilham almış olan Signora, yarattığı şen dulların tüm çabalarına rağmen bir Napoli hapishanesinde işkence gördü ve boğularak öldürüldü.

Kadınların şiddet, işkence gördüğü kocalarından kurtulamayıp böyle bir yola başvurmak zorunda kalmaları ne acı, değil mi?