Haçlı Seferleri
Haçlı Seferlerini gelin yakından inceleyelim.
İlk dört Haçlı Seferi, 11. ve 12. yüzyıllarda Batı Avrupa'dan Ortadoğu'ya düzenlenen dini savaşlar dizisidir. Bu seferlerin her birinin kendine özgü sebepleri ve sonuçları vardır. Bu savaşları kronolojik olarak incelemek önemlidir.
1. Haçlı Seferi (1096-1099)
Katılan orduların miktarı ve sonuçları bakımından en önemli olan Haçlı Seferidir. Birinci Haçlı Seferi'nin 1096 yılında Clermont'ta toplanan kilise konsilinde Papa Urbanustarafından başlatıldığı kabul edilmektedir. 1095 yılında Clermont'ta toplanan kilise konsilinde Papa II. Urbanus ve fanatik Keşiş Pierre l'Ermite tarafından teşvik edilmiştir. Ama bu sefere katılmak için Hristiyan Avrupa yüzeyinde propagandanın yapılması ve Haçlı askerlerinin toplanması bir yıldan fazla zaman almıştır. Bu sefer genellikle dalga dalga gelen bazıları sırf din aşkına savaşmayı gözüne alan çeşitli sınıftan halktan oluşan bir grup halinde; diğerleri ise çok düzenli soylu kişiler tarafından profesyonel askerî birlik şeklinde komuta edilen ordularla gerçekleştirilmiştir. Birinci Haçlı Seferi'nin genel olarak başlangıç ve birkaç ana safhadan oluştuğu kabul edilir. Birinci Haçlı Seferi hareketinin öncüsü niteliğinde Anadolu'ya gelen ilk ordu Keşiş Pierre l'Ermite idaresindeydi. 1 Ağustos 1096'da İstanbul'a varan çoğunluğunu Fransız, Alman ve İtalyanlar'ın oluşturduğu bu ordu, Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos (1081-1118) tarafından 6 Ağustos 1096'da Anadolu yakasına geçirildikten sonra İzmit Körfezi boyunca ilerledi ve Yalova yakınında bugünkü Hersek'in bulunduğu yerde Kibotos (Civetot) adındaki karargâha yerleşti. Bir grup İznik civarındaki Kserigordon adındaki bir kaleye kadar ilerleyip burayı ele geçirdi, ancak Türkler tarafından mağlup edilerek öldürüldüler ve kale geri alındı. Kibotos'taki Haçlı grubu da buradan güneye doğru İznik (Nikeia) üzerine yürümek üzere yola çıktı; Fakat bu grubun Anadolu'daki yürüyüşü, Kibotos'dan İznik Gölü'ne inen Drakon Vadisi'nde Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan (1093-1107) tarafından kesin yenilgiye uğratılmasıyla (21 Ekim 1096) son buldu.
Keşiş Pierre l'Ermite'in ordusunu Birinci Haçlı Seferi'ne katılan beş büyük Haçlı ordusu takip etti. Dük Hugue de Vermandois, Aşağı Lorraine Dükü Godefroi de Bouillon, Güney İtalya Normanları 'nın reisi Dohemund, Toulouse Kontu Raymond de St. Gilles ile Normandia Dükü Robert, Champagne Kontu Etienne de Blois ve Flandre Kontu II. Robert'in idaresindeki Haçlı orduları 1096 yılı sonbaharından itibaren arka arkaya İstanbul'a geldiler. 1097 yılı ilkbaharında Anadolu yakasına geçirilen Haçlılar Pelekanon'da toplandılar. 26 Nisan civarında Pelekanon'dan ayrılan Haçlılar İzmit Körfezi'ni dolaşarak İzmit'e oradan Kibotos'a gittiler; sonra güneye doğru Drakon Vadisi'ne yöneldiler ve Selçuklu başkenti İznik önüne ulaştılar (6 Mayıs). 14 Mayıs'ta başlayan kuşatma şehrin 18/19 Haziran gecesi Türkler tarafından Bizans'a teslim edilmesiyle son buldu .
Bundan bir hafta sonra İznik'ten ayrılarak Bizans kumandanı Tatikios'un rehberliğinde Anadolu içine doğru ilerlemeye başlayan Haçlılar, Sakarya köprüsü yanındaki Osmaneli (Lefke)'nden sonra Eskişehir yakınındaki Dorylaion (Şarhöyük) istikametinde yürüyüşlerine devam ettiler. Haçlılar Eskişehir'in kuzeybatısındaki Sarısu Ovası 'nda ordugâh kurdukları zaman Sultan Kılıç Arslan'ın taarruzuna uğradılar (1 Temmuz 1097), ancak sayıca üstünlükleri sayesinde Türkler'i mağlup ederek Anadolu'daki yürüyüşlerine devam etmek imkânını buldular.
Haçlı ordusu Dorylaion'dan ayrılarak güneydoğu istikametinde yeniden harekete geçti. Aslında Ankara üzerinden Kulu-Cihanbeyli güzergâhı ile Konya (Ikonion)'ya giden yol, güneye inen en kısa yoldu. Ancak yaz sıcağında yavaş hareket edebilen böylesine büyük bir ordunun, susuz Tuz Gölü havzasından geçmesi çok zordu. Bu sebeple Haçlılar Akşehir (Philomelion) üzerinden Konya'ya inmeye karar vermişlerdi. Dorylaion'da Haçlı yürüyüşünü engelleyemeyen Sultan Kılıç Arslan Haçlılar'ın geçeceği bölgeyi boşaltmış, tarlalardaki ürünleri yaktırmış ve kuyuları doldurmuştu. Böylece yolda büyük sıkıntı çeken Haçlılar yiyecek ve su bulabilmek için Bolvadin (Polybotos)'i geçtikten sonra ana yoldan ayrılarak Pisidia Antiokheia'sına gittiler. Sonra Sultan Dağı geçitlerini aşarak Akşehir yakınında yeniden ana yola girdiler ve nihayet Ağustos ortasında Türkler tarafından tamamen boşaltılmış olan Konya'ya vardılar. Haçlılar Meram'da birkaç gün dinlendikten sonra Ereğli (Heraklea) 'ye doğru yeniden yürüyüşe geçtiler. Türkler, Ereğli yakınında Haçlılara tekrar taarruz ettiler, ama kuzeye çekilmek zorunda kaldılar; böylece Haçlılar Türkler tarafından terk edilen Ereğli'ye girdiler.
Haçlı ordusu, Ereğli'den sonra Toros Dağları 'ndaki Gülek Boğazı 'nı aşıp Çukurova'ya inebilir, böylece ana yoldan doğruca Antakya (Antiokheia)'ya ulaşabilirdi. Ancak ağır hareket eden ordu bu çok dik ve dar olan dağ geçidinde büyük tehlikelere maruz kalabilirdi. Bu yüzden Haçlılar Ereğli'den sonra Kayseri, Maraş üzerinden Anti Toros Dağları 'nı aşıp Amanos Geçiti ile Antakya'ya inmeye karar verdiler. Böylece Haçlılar Türkler'in elinde bulunan Çukurova'ya inmek yerine kendilerine dost olan Ermeniler 'in elindeki araziden geçmeyi tercih etmişlerdi.
Fakat Haçlı ordusu Ereğli'de bulunduğu sırada önce Norman reisi Bohemund'un yeğeni Tankred, ardından da Godefroi de Boullion'un kardeşi Baudouin yanlarında bulunan kuvvetlerle beraber Çukurova (Kilikya) 'ya inmek üzere peş peşe ana ordudan ayrıldılar. Ereğli'den sonra doğrudan Gülek Boğazı 'na yönelen Tankred, bugünkü tren hattının geçtiği, Ulukışla üzerinden geçite varan yolu takip etti. Baudouin ise sayıca büyük olan ordusu daha güç hareket edebildiğinden daha doğudan Tyana (Niğde)'dan geçen ve Pozanu'ya ulaşan eski ana yoldan Çukurova'ya indi. Bölgeye Baudouin'den önce inen Tankred Türkler'in elinde bulunan Tarsus, Adana, Misis şehirlerini zapt etti. Arkadan daha büyük kuvvetlerle gelen Baudouin bu şehirleri ondan teslim aldı, fakat Urfa'nın Ermeni hâkimi Thoros'un daveti üzerine buradan ayrılarak Urfa'ya gitti ve orada ilk Haçlı devletini kurmak imkânını elde etti. Tankred ise Baudouin'in Çukurova'dan ayrılmasından sonra İskenderun Körfezi (Issos) boyunca İskenderun'a yürüdü. Şehri ele geçirdikten sonra buraya bir garnizon bırakıp Amanos dağları üzerinden Suriye geçiti yoluyla Antakya'ya gitmek üzere yola çıktı.
Ana Haçlı ordusu ise Ereğli'den kuzeydoğuya doğru Kayseri'ye hareket etmişti. Augustopolis köyü yakınında bir kez daha Türkler'in hücumuna uğradıktan sonra Eylül ayının sonlarında Türkler tarafından terk edilmiş olan Kayseri'ye vardılar. Buradan Danişmendliler tarafından kuşatılmakta olan ve Ermenilerin meskûn olduğu Komana (Placentia) şehrine gittiler. Haçlılar'ın gelişi üzerine Türkler derhal oradan uzaklaştılar.
Birinci Haçlı Seferi ordusu Komana'dan sonra güneydoğuya yönelerek Ermeniler'in yaşadığı Göksun ve Maraş şehirlerinden geçip Antakya Ovası 'na indi (20 Ekim 1097). Haçlı ordusu ertesi gün surların önüne kadar gelip şehri kuşatma altına aldı. Uzun süren kuşatmadan sonra Antakya’yı ele geçiren (3 Haziran 1098) Haçlılar burada da Bohemund'un idaresinde bir Haçlı devleti kurup bundan sonraki hedefleri Kudüs'e yöneldiler.
Kudüs'ün Haçlılar tarafından zaptından (15 Temmuz 1099) iki yıl sonra Doğu'ya yeni bir Haçlı seferi düzenlenmiş ve 1101 yılında üç büyük Haçlı ordusu arka arkaya Anadolu'ya gelmişti. Şimdi bu orduların Anadolu'da takip ettiği yollar hakkında bilgi vermeye çalışalım. Milano Başpiskoposu Anselm de Buis'nin idaresindeki Lombardlar ile Kont Etienne de Blois'nın kumandasındaki Fransızlar ve Alman imparatorunun marşalı Konrad'ın idaresindeki Almanlar'dan oluşan ve 1101 yılı İlkbaharında İstanbul önüne gelen birinci ordu (bu orduya Lombard ordusu da denir), imparator Aleksios tarafından Anadolu yakasına geçirilerek Kibotos ve İzmit civarındaki karargâhlara yerleştirildi. Bu Haçlı ordusu aslında Bizans arazisinden geçip Kudüs 'e gitmeliydi. Fakat Haçlılar bunun yerine kuzeydoğu Anadolu'ya gitmeye karar verdiler. Çünkü Albertus'a göre, Antakya Prinkepsi Bohemund'un bir süre önce (Ağustos 1100) Danişmendli Beyi Gümüştekin tarafından esir edildiğini ve Niksar'da hapiste bulunduğunu öğrenince Kudüs'e gitmekten vazgeçerek Bohemund'u kurtarmak ve Anadolu'nun bu bölgelerini zapt etmek gayesiyle Niksar'a gitmeye karar verdiler. Ayrıca Bohemund'u kurtardıktan sonra Bağdat'a kadar giderek burayı bile zapt etmeyi düşünmüşlerdi. Böylece 3 Haziran'da Kibotos ve İzmit' teki karargâhlarından ayrıldıktan sonra doğuya dönüp Ankara'ya doğru yürüyüşe geçtiler. Bunlar "Hacılar Yolu" adıyla bilinen ve İznik-Osmaneli-Gölpazarı-Nallıhan-Ayaş üzerinden Ankara'ya ulaşan yolu takip ettiler. Haçlılar'a kılavuzluk yapan Türk asıllı Bizans kumandanı Tzitas, Türkler'in elinde bulunan Eskişehir bölgesine girmek yerine aşılması zor da olsa daha kuzeyden, Paphlagonia dağları arasından geçen ve Bizans sınırları içinde kalan yolu tercih etmiş, böylece Haçlı ordusunun yol boyunca Türkler tarafından hırpalanmasını önlemeye çalışmıştı. Haçlılar Ankara önüne gelince yine Türkler tarafından boşaltılmış olan kaleyi tek bir hücumla ele geçirmek imkânı buldular (23 Haziran) ve kalede kalmış olan az sayıdaki insanı kılıçtan geçirdikten sonra şehri imparatorun temsilcisine teslim ettiler. Haçlı ordusu iki gün sonra Ankara'dan ayrılıp Çankırı 'ya doğru yürüyüşüne devam etti. Aslında Ankara'dan Amasya ve Niksar'a giden ana yol, Yahşıhan-Kırıkkale-Çorum üzerinden gitmekteydi. Fakat bu yolun, Türkler'in yoğun olarak yerleştiği bölgelerin içinden geçtiği için tehlikeli olduğunu düşünen Bizans kumandanı Tzitas, Haçlı ordusunun Çankırı üzerinden kuzeye yönelerek Tosya'dan doğuya giden yol ile Amasya'ya ulaşmasının daha doğru olacağına karar vermişti. Haçlı ordusu Çankırı 'dan sonra Merzifon'a doğru harekete geçti. Ancak Merzifon yakınlarında Sultan Kılıç Arslan tarafından imha edildi (5 Ağustos 1101). Kurtulabilenler Karadeniz sahilindeki Bizans şehirleri Sinop ve Bafra'ya kaçtılar.
Nevers Kontu II. Guillaume'un kumandasındaki Fransızlar'dan oluşan ikinci orduda Haziran başlarında İstanbul'a ulaştı ve Anadolu'ya geçtikten sonra önden giden birinci orduya yetişebilmek için doğruca Ankara üzerine yürüdü. Böylece öndeki orduyla aynı yolu, yani Hacılar Yolu'nu takip ederek Ankara'ya kadar geldi; fakat Lombardlara yetişemediler; üstelik onların bu sırada nerede oldukları hakkında da hiçbir şey öğrenemediler. Artık öndeki orduya yetişemeyeceklerini ve Ankara'nın kuzeyindeki Paphlagonia bölgesine girmelerinin de tehlikeli olabileceğini düşündüler. Bu yüzden, Konya 'da Lombardların akıbeti hakkında bir şeyler öğrenebilecekleri umuduyla Ankara'dan ayrılarak sağa dönüp Konya yoluna girdiler. Böylece Haçlılar Ankara'dan Konya'ya giden en kısa yoldan yani Gölbaşı-Kulu-Cihanbeyli üzerinden Selçuklu başkenti Konya önüne geldiler. Sağlam surlarla çevrili olan ve güçlü bir Türk garnizonu tarafından savunulan Konya kalesine saldırdılarsa da başarılı olamadılar ve şehir önünde bir gün kaldıktan sonra tekrar yola koyuldular. Fakat Konya'dan ayrıldıktan üç dört gün sonra Türkler tarafından kılıçtan geçirildiler (Ağustos 11O1). Ordunun lideri Kont Guillaume ve birkaç kişi Bizans'ın elinde bulunan Ermenek (Germanikepolis)'e kaçtılar, buradan da Antakya'ya indiler.
Aquitania Dükü IX. Guillaume'un idaresindeki Fransızlar ile Bavyera Dükü IV. Welf’ in kumandasındaki Almanlar'dan oluşan üçüncü ordu ise imparator Aleksios'un tavsiyesine uyarak Birinci Haçlı Seferi'nin takip ettiği yoldan ilerledi. Böylece Haçlılar İznik'ten sonra güneye yönelerek Akşehir yakınında Selçuklu topraklarına girdiler. Türkler tarafından boşaltılan Akşehir ve pek çok kasabayı yakıp yıkarak Konya, İsmil (Salamia) üzerinden Ereğli'ye doğru yürüyüşe devam ettiler. Nihayet Ereğli'nin batısında içinde Ereğli Irmağı'nın aktığı kısmen bataklık olan Akgöl (Avlos veya Olos) Ovası'na ulaştılar. Burası , 1101 Yılı Haçlı Seferlerinin üçüncü ordusunun Anadolu'da ulaşabildiği son nokta oldu; Zira bu ordu, Ereğli suyu yakınında Türkler tarafından pusuya düşürülerek tamamen imha edildi (5 Eylül 1101).
1101 Yılı Haçlı Seferi ordularının Anadolu'da imha edilmesinden yaklaşık yarım asır sonra düzenlenen İkinci Haçlı Seferi (1147-1148) sırasında da Alman Kralı III. Konrad ve Fransa Kralı VII. Louis idaresindeki Haçlı orduları Anadolu topraklarından geçmeye teşebbüs ettiler. Önden gelen ve 10 Eylül 1147'de İstanbul önüne ulaşan Alman Kralı III. Konrad ve ordusu Kadıköy'deki ordugâhlarından ayrıldıktan sonra Izmit Körfezi boyunca yürüyüşe geçtiler. İmparator Manuel Komnenos, Konrad'a Bizans topraklarından geçen yolu takip etmesini tavsiye ederek Türkler'e karşı birlikte savaşa girmek teklifinde bulunmuştu. Fakat Alman kralı bu teklifleri reddederek Philomelion (Akşehir) üzerinden güneye inen en kısa yoldan ilerlemeye karar vermişti. Konrad, Almanya'daki kraliyet nâibi ve Corvey manastırının başrahibi Wibald'e yazdığı mektupta, Malagina- Dorylaion - Bolvadin (Polybotos) -Akşehir ve Konya üzerinden en çabuk şekilde Kilikya'ya ulaşan bu yolu, Anadolu'yu çabucak geçmek için tercih ettiğini belirtmiştir. Konrad'ın, imparatorun teklifini reddedip en kısa yoldan Suriye'ye ulaşmak için Türkler'e ait olan araziden geçmeyi göze alması, onun ordusunun büyüklüğüne güvenmesinin sonucu olabilir.
Kral, İzmit'i geçip İznik (Nikea) 'e varınca ordusunu ikiye ayırdı ve ordunun savaşçı olmayan unsurunu birçok asille beraber Otto von Freising'in idaresinde Denizli (Laodikeia) üzerinden Antalya'ya gönderdi. Otto'nun idaresindeki Haçlı grubunun bu seyahati hakkında kaynaklarda yeterince bilgi yoktur. Ancak Odo'nun kaydından bu grubun sahil yoluyla güneye doğru ilerlediğini ve büyük bir kısmının Denizli yakınlarında Türkler tarafından yok edildiğini öğreniyoruz .
Konrad ise seferin esas kısmıyla beraber Bizans kumandanı Stephanos 'un rehberliğinde 15 Ekim günü İznik'ten Dorylaion yönünde harekete geçti. Ancak Türkiye Selçuklu Sultanı I. Mesud, Alman Haçlı ordusunu, Dorylaion yakınında Sarısu (Bathys) Irmağı'na ulaştığı zaman ağır bir yenilgiye uğrattı (26 Ekim 1147) ve bu ordunun Anadolu'yu geçme teşebbüsünü sonuçsuz bıraktı. Konrad sağ kalan adamlarıyla beraber İznik'e geri kaçtı.
Arkadan gelen Fransa Kralı VII. Louis ve Fransız Haçlı ordusu ise 4 Ekim'de İstanbul'a varmış ve Anadolu'ya geçtikten sonra, İzmit körfezini dolaşarak İznik'e ulaşmış ve Kasım'da İznik gölü yakınında ordugâhını kurmuştu. İznik'te buluşan iki kral seferin bundan sonraki kısmı için ordularını birleştirmeye karar verdiler. Konrad yola çıkmadan önce İznik'te erzak temin ederken Louis önden giderek Lupar (Lopadion, Uluabad) kalesinde onu bekledi. Böylece Lopadion'da buluşan iki ordu birlikte yürüyüşe başladı.
Kral Louis Balıkesir yakınındaki Esseron'dan sonra Alaşehir (Philadelphia)-Denizli üzerinden Antakya (Antiokheia)'ya inen yoldan gitmeyi plânlamıştı. Fakat bu yol, sahil yolundan daha kısa ve rahat olmakla beraber Selçuklu Türkleri'nin sınırlarına çok yakın olmasından dolayı endişe vericiydi. Bu yüzden Louis, Konrad'ın tavsiyesine uyarak kıyı yolundan güneye inmeye karar verdi. Böylece Haçlılar Esseron'dan sonra Edremit'e gittiler ve buradan dolambaçlı sahil yoluna girdiler. Sonra Bergama (Pergarno) ve İzmir (Smyrna) 'i geçip Efes (Ephesos) 'e ulaştılar. Alman Kralı Konrad, Imparator Manuel'in daveti üzerine Efes'ten İstanbul'a geri döndü ve ilkbaharda bir Bizans filosuyla Filistin'e doğru denize açıldı.
1147 yılı Noeli arifesinde Efes yakınındaki Decervion Vadisi'nde ordugâh kurmuş olan Fransızlar ise Buradan sonra Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Denizli (Laodikeia)'ye ulaşmak üzere tekrar yürüyüşe geçtiler. Pisidia Antiokheia'sı yakınında Türkler ile savaşarak (1 Ocak 1148) Menderes Nehri'ni geçen Haçlılar üç gün sonra, Bizans'a ait bulunan ve halkı tarafından tamamen boşaltılmış olan Denizli'ye vardılar. Denizli'den sonra Honaz (Kadmos) Dağı'ndaki Kazıkbeli Geçiti'ni aşarken Türkler tarafından mağlup edildiler (7 Ocak 1148). Fransız Haçlı ordusu nihayet 20 Ocak 1148'de Antalya (Satellia, Attalia)'ya ulaştığı zaman Kral Louis, yayaları burada bırakarak asilleri, ileri gelen şövalyeleri ve maiyetiyle birlikte, Antalya' dan deniz yoluyla Antakya'ya hareket etti ve Antakya'nın Samandağ (Süveydiye, St. Symeon) limanında karaya çıktı (19 Mart 1148). Geride bırakılan korumasız yayalar ise bunların ancak pek az bir kısmı Çukurova'yı geçerek ilkbahar sonunda Antakya'ya ulaşabilmiştir.
Son olarak Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192) 'ne katılan Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa'nın Anadolu'da takip ettiği güzergâh üzerinde durmaya çalışacağız. Kış aylarını Edirne'de geçiren Friedrich Barbarossa idaresindeki Almanlar Mart 1190'da bu defa Çanakkale Boğazı 'ndaki Gelibolu 'dan Anadolu yakasına geçtikten sonra güneye doğru ilerlediler ve Alaşehir (Philadelphia) üzerinden Denizli'ye ulaştılar (27 Nisan). Sonra doğuya dönerek imparator Manuel Komnenos'un 1176'da Türkler karşısında mağlubiyete uğradığı Myriokephalon'dan geçip Sultandağı'nı dolaşarak Akşehir üzerinden Konya'ya geldiler (17 Mayıs). Haçlılar, Sultan II. Kılıç Arslan (1155-1192)'ın oğlu Kutbeddin ile çarpıştıktan sonra şehre girdiler. Buradan Meram'a geçerek orada birkaç gün dinlenip Karaman'a gittiler ve Toros Dağları'nı aşıp Silifke Ovası 'na indiler (10 Haziran 1190). İmparator nehri geçip Silifke'ye girecekti, ancak onun seferi Silifke Nehri'nde boğulmasıyla son buldu (10 Haziran 1190). Silifke'ye kadar gelenlerin bir kısmı bulabildikleri gemilerle Avrupa'ya geri döndüler. İmparator Friedrich'in oğlu Friedrich, geri kalanlarla Çukurova'yı geçip Antakya'ya geldi ve buradan da Akka önüne gitti.
Sonuçta daha Haçlı Seferleri döneminin başında Anadolu'dan Suriye'ye geçiş yolu Haçlı ordularına kapanmış oldu. Bundan sonra Anadolu'da Türkler'in elinde bulunan topraklar için artık Haçlı ordularının tehdidi söz konusu değildi.
Sebepleri:
1. Dini Nedenler: Papa II. Urbanus'un 1095'te Clermont Konseyi'nde yaptığı çağrı, kutsal toprakların (özellikle Kudüs'ün) Müslümanlardan geri alınması gerektiğini vurguladı. Bu durum İslamiyetteki gaza ve cihat politikası olarak yorumlanabilmektedir.
2. Bizans Yardım Çağrısı: Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos, Selçuklu Türklerinin Anadolu'daki ilerlemesine karşı Batı'dan askeri yardım istedi. Türklerin Anadoluya girme arzusu tüm Avrupa tarafından korkuyla takip edilmekteydi.
3. Şövalyelerin ve Asillerin Motivasyonu: Günahlarından arınmak, yeni topraklar kazanmak ve macera arayışı, birçok şövalye ve asil için cazip geldi. 3G olarak adlandırılan bu motivasyon tüm haçlı seferlerinin temel düşüncesiydi.
4. Ekonomik ve Sosyal Nedenler: Avrupa'daki toprak sorunları ve nüfus baskısı, birçok insanı yeni yerlerde şansını denemeye itmişti.”Doğu’nun Zenginlikleri” olarak adlandırılan düşünce tüm Avrupa’yı etkisi altına almıştı.
Sonuçları:
1. Kudüs'ün Fethi: Haçlılar 1099'da Kudüs'ü ele geçirerek bir Haçlı Krallığı kurdular. Bu başarı, Haçlıların daha çok ilerleme motivasyonlarının temelini oluşturmaktaydı.
2.Haçlı Devletleri :Kudüs, Edessa, Trablus ve Antakya'da Haçlı devletleri kuruldu.Önemli liman şehirlerini ele geçiren Haçlılar ekonomik olarak bir başarı daha elde ettiler.
3.Doğu-Batı İlişkileri: Doğu ile Batı arasındaki ticaret ve kültürel etkileşim arttı. Bu kültürel tanışma ilerleyen süreçte Rönesansın da mihenk taşlarını oluşturacaktı. Çünkü iki yabancı kültür de farklı değerlerle tanışmaktaydı. Bu durumun mimariye yansıması hala Antakya’da görülmekteydi.
4. Müslüman Dünyasında Reaksiyon: Müslümanlar arasında bir direniş hareketi başladı, özellikle Zengi ve ardından Selahaddin Eyyubi gibi liderler öne çıktı. Bu durum uzun süredir var olmayan siyasi birliğin oluşmasına yarar sağlayacaktı.
2.Haçlı Seferleri
Musul Atabeyi I. İmâdüddin Zengî'nin 1144 yılında Urfa'yı ele geçirerek bir Haçlı devleti olan Urfa Kontluğu'na son vermesi üzerine Haçlılar Avrupa'dan yardım istemek zorunda kalmıştır.Bu yardım isteği üzerine Almanya İmparatoru III. Konrad ve Fransa Kralı VII. Louis, ordularının başına geçerek İkinci Haçlı Seferi'nin kumandanı olarak Anadolu'ya girdiler. Çünkü İmadeddin Zengi’nin bu başarıları, Kudüs Krallığı, Antakya ve Trablus kontluklarını endişelendirmişti. Papa III. Öjen de ikinci büyük çağrısı ile ikinci Haçlı seferlerini başlattı. Bu sefere Almanya İmparatoru III. Kontrat ile Fransa Kralı VII. Lui, iki ayrı ordu ile katıldılar. 75 bin kişilik ordusu ile İstanbul’a gelen Alman İmparatoru, buradan Anadolu’ya geçti. Konya Ovası’nda Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mes’ud’a yenilince de yanında kalan az bir kuvvetle güç belâ İznik’e gelerek Fransa Kralı ile buluştu. VII. Lui İznik’ten Antalya yolu ile Suriye’ye hareket edince, III. Kontrat, İstanbul’a döndü ve buradan deniz yolu ile Suriye’ye hareket etti. VII. Lui çok ihtiyatlı hareket etmesine rağmen, Toros geçitlerinde I. Mes’ud’a yenildi. Yanında kalan pek az bir kuvvetle Antakya’dan Kudüs’e gelerek burada III. Kontrat ile buluştu. Bundan sonra Kudüs Kralı ile birleşen iki kral, Şam’ı geri almak için kuşattılarsa da başarılı olmayıp geri dönmek zorunda kaldılar (1149).Ancak, Anadolu Selçuklu sultanı I. Rükneddin Mesud ve Halep Atabeyi Nûreddin Mahmud Zengîbaşta olmak üzere her yerde Türk ordularının direnci ile karşılaştılar. Sonuçta çok küçük bir birlik ile Kudüs'e ulaştılar. Birinci Haçlı seferi sırasında kurulmuş bir Haçlı devleti olan Kudüs Krallığı'ndaki Hristiyanlarla birleşerek Suriye'yi ele geçirmek istediler. Bu girişim başarılı olamayınca ülkelerine döndüler. İkinci Haçlı seferi ilkinin aksine Haçlılar açısından tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Sebepleri:
1. Edessa'nın Düşüşü: 1144'te Müslüman komutan Zengi'nin Urfa'yı (Edessa) ele geçirmesi, Haçlılar arasında büyük bir panik yarattı.Bu kadar hızlı bir toparlanma beklemeyen Haçlı ordusu tekrardan Kudüs’ü kaybedeceklerini düşünmeye başladı.
2. Papa'nın Çağrısı: Papa III. Eugenius, Haçlıları kutsal toprakları savunmak için yeniden sefer düzenlemeye çağırdı. Bu kadar kısa bir sürede ikinci haçlı ordusunun toparlanmasının istenmesi ilerleyen süreçte sorunlara sebebiyet vermiştir.
3. Haçlı Devletlerinin Zayıflığı: Haçlı devletlerinin savunma ve siyasi durumlarının zayıf olması, Avrupa'dan yeni destek talebini artırdı. Savaşta kazandıkları başarı birçok askerin artık savaşa devam etmek istememesine yol açmıştır. Birçok sakat ve yaralı askerin ülkelerine dönüşü ordunun tekrar toparlanmasını zorlaştırmıştır.
Sonuçları:
1. Başarısızlık: Sefer, ciddi bir başarı elde edemedi ve Musul'u kuşatma girişimleri başarısız oldu. Bu durum ordulara ve kiliseye olan güvenin azalmasına neden oldu
2. Avrupa'da Hayal Kırıklığı: Haçlı seferlerinin başarısızlığı, Batı Avrupa'da büyük bir hayal kırıklığı yarattı.Artık lordlar ve askerler çağrılara önem vermemeye başladı. Bu durum kilisenin itibarını zedelemeye başlamıştır.
3. Müslüman Direnişinin Güçlenmesi: Müslüman direniş daha da güçlendi ve Zengi'nin oğlu Nureddin, Müslüman dünyasında önemli bir lider haline geldi. Bu durum islam topraklarında askeri birliklerin artmasına yarar sağladı.
3.Haçlı Seferi
3. Haçlı seferinin gerçekleşme sebebi, Selahaddin Eyyubi'nin Haçlıların elinden Kudüs'ü alması üzerine Avrupa'da yaşanan korkudur. Böyle bir başarı beklemen Haçlı ordusu yaşanan bu hazimet karşısında kısa sürede yeni bir ordu toplamıştır. Haçlı seferlerine bu sefer öncülük eden Alman imparatoru yaklaşık yüz bin kişilik ordusuyla Anadolu'ya gelmiştir afakat durumlar istediği gibi devam etmemiştir. Beklemediği bir savunma ile karşılaşan ve ağır kayıplar veren Alman imparatoru Friedrich Barbarossa Silifke'de boğulunca ordusu kısa sürede dağılmalar yaşamıştır. Bu sefere de Fransa Kralı Filip Ogüst, alman İmparatoru Frederik Barbaros ve İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar katıldılar.III. Haçlı Seferi, Selâhaddin Eyyûbî’nin 1187 yılında Kudüs Krallığı Ordusu’nu Hıttin Savaşı’nda (4 Temmuz) mağlup edip Kudüs’ü fethi (2 Ekim) ardından başlamış ve Ortaçağ kaynaklarına göre 1189-1192 yılları arasında devam etmiştir. Bu, güzergâhında Anadolu Yarımadası’nın yer aldığı üçüncü seferdir. Sefer sırasında yarımadadan geçen birliklere Kutsal-Roma Germen İmparatoru Friedrich Barbarossa komuta etmiştir. Sefer öncesinde güzergâhında bulunan memleketlerin liderleri ile kurduğu diplomatik temaslarla Haçlı Ordusu’nun ilerleyişini ve erzak ihtiyacını emniyet altına almak istemiştir. Diplomatik temas kurduğu hükümdarlardan biri de Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı II. Kılıç Arslan olmuştur. Ancak ilerlemiş yaşta olan Sultan’ın ülkesini oğulları arasında taksim etmesi idarî zafiyet yaratmış, başta Melik Kutbeddin Melikşah olmak üzere kimi Selçuklu ileri gelenlerinin Sultan’ın itidalli politikası hilâfına davranmaları da tarafların çatışması ile neticelenmiştir. Neticede başkent Konya haçlıların işgaline uğramıştır. Ortaçağ kaynaklarından faydalanılarak hazırlanan bu çalışmada tarafların Godefroi von Wiesenbach ve Tokili gibi elçiler vasıtası ile yürüttükleri diplomatik temaslara yer verilmiştir. Temel konusunu Haçlı Ordusu’nun yarımadadan güvenli geçişi ve iaşesinin temini olan bu görüşmeler dışında dönemin ileri gelen Selçuklu idarecilerinin süreci etkileyen siyasi ve askeri kararları da dönem kaynakların elverdiği ölçüde mümkün mertebe müzakere edilmiştir.İstanbul yolu ile Anadolu’ya geçen Alman İmparatoru, Konya’yı bir süre işgal ettikten sonra Antakya’ya hareket etti. Yolda Silifke Suyu’nu geçerken attan düştü ve boğuldu; ordusu ise tamamen dağıldı. Bu sıralarda Anadolu Selçuklu Sultanı bulunan II. Kılıç Arslan, eski Türk geleneğine uyarak ülkesini oğulları arasında paylaştırmış ve daha kendisi hayatta iken oğulları birbirleri ile taht kavgalarına başlamışlardı. Bunun içindir ki, Alman İmparatoru’nun karşısına hazırlıklı bir Selçuklu ordusu çıkartılamamıştı.
Deniz Yolundan hareket eden Fransız ve İngiliz Kralları, Kıbrıs yolu ile Suriye’ye geldiler. Burada Selâhaddin’in savunduğu Akka Kalesi’ni kuşattılar. Selâhaddin, Haçlılar’la başa çıkamayacağını anlayınca kaleyi boşaltarak Kudüs’e çekildi. Bundan sonra devam eden uzun savaşlarda her iki taraf da kesin sonuç elde edemedi.
Alman imparatorunun ölümü üzerine deniz yoluyla hareket eden Fransız ve İngiliz Haçlı orduları ise Selahaddin Eyyubi'yi yenemeyerek geri dönmek zorunda kaldı.
Sebepleri:
1. Kudüs'ün Düşüşü: 1187'de Selahaddin Eyyubi'nin Hıttin Savaşı'nda Haçlıları yenerek Kudüs'ü ele geçirmesi, Batı'da büyük bir yankı uyandırdı. İslam aleminde çoşkuyla karşılanan bu hadise Avrupalı devletlerin güç kaybı olarak yorumlandı.
2. Papa'nın Çağrısı: Papa VIII. Gregorius, Kudüs'ün geri alınması için yeni bir Haçlı Seferi çağrısı yaptı. Fakat katılım oranı gittikçe düştü.
3. Kralların Katılımı: Avrupa'nın önde gelen kralları, İngiltere Kralı I. Richard (Aslan Yürekli), Fransa Kralı II. Philippe Auguste ve Kutsal Roma İmparatoru I. Friedrich Barbarossa, sefere katıldılar.
Sonuçları:
1. Kudüs Geri Alınamadı: Haçlılar, Kudüs'ü geri alamadılar, ancak Akka'yı ele geçirdiler.
2. Barış Anlaşması: Selahaddin ve Richard arasında bir barış anlaşması yapıldı; Hristiyan hacılar Kudüs'ü ziyaret edebileceklerdi. Bu durum geçici barışın sağladı.
3. Haçlı Devletlerinin Güçlenmesi: Akka ve diğer sahil şehirlerinin kontrolü, Haçlı devletlerinin bir süre daha hayatta kalmasını sağladı.
4.Haçlı Sefeleri
Dördüncü Haçlı Seferi, 1202-1204 yılları arasında gerçekleşen ve Papa III. Innocentius tarafından çağrılan bir Latin Hristiyan silahlı seferidir. 3.Haçlı seferinin amacını karşılayamaması seferiyle planlanmıştır.Ancak bir dizi ekonomik ve siyasi olay, Haçlı ordusunun başlangıçta planlandığı gibi Mısır'ı fethetmek yerine 1202'de Zara'yı kuşatması ve 1204'te Konstantinopolis'i yağmalamasıyla sonuçlandı. Bu durum "Partitio terrarum imperii Romaniae" ya da Bizans İmparatorluğu'nun Haçlılar ve Venedikli müttefikleri tarafından bölünmesine yol açarak Frankokrasi ya da Yunancada "Frankların Yönetimi" olarak bilinen bir döneme yol açtı.Dördüncü Haçlı Seferi (1202-1204) Papa III. Innocent (1198-1216) tarafından Kudüs'ü mevcut Müslüman derebeylerinden geri almak amacıyla düzenlenmiştir. Ne var ki, yaşanan talihsizlikler, finansal kısıtlamalar ve Venedik'in ticari hırslarının tuhaf bir bileşimi sonucunda bu seferin hedefinde Bizans İmparatorluğu'nun başkenti ve dünyadaki en büyük Hristiyan kenti olan İstanbul yer almıştır. M.S. 12 Nisan 1204'te yağmalanan İstanbul'un elindeki hazineler, kutsal emanetler ile sanat eserleri elinden alınmış ve Bizans İmparatorluğu Venedik ile müttefikleri arasında paylaştırılmıştır. Böylelikle Dördüncü Haçlı Seferi, tüm Haçlı Seferleri arasında en kötü niyetli ve kâr amacı güden bir sefer olarak nam salmıştır.
Bizanslılar kendilerine Hristiyan âleminin savunucuları, Akdeniz ve Orta Asya'da parıldayan bir meşale, Kudüs haricindeki en kutsal kentin ev sahibi ve doğudan gelen İslam akımına karşı duran bir kaya misali kalkan görevi gören kişiler olarak görüyorlardı. Ancak, eski Roma İmparatorluğu'nun batı yarısında ise Bizanslılar çöküşe geçmiş, güvenilmez ve sinsi kimseler olarak görülüyordu; hatta yaptıkları dini uygulamalara bile kuşkuyla bakılıyordu. Doğu ile batı arasındaki bu hayati bölünmüşlük bundan önceki tüm haçlı seferlerinde devamlı sorunlara yol açmıştı ve bu seferde de yine ortaya çıkacaktı.
Ayrıca bölünmenin daha somut kaynakları da mevcuttu: Papalar ve imparatorlar arasındaki tarihsel çekişme ve batılı devletlerin Bizans'ın İtalya'daki imparatorluk kalıntılarını ele geçirme konusundaki giderek artan hırsı, haçlı seferlerinin Kutsal Toprakları kalıcı surette Hristiyan âlemi adına güvence altına alma konusundaki başarısızlıklarıyla körüklenmişti. Başarısızlık konusunda her iki taraf da suçlanıyordu. Bizanslılar ortak düşman olan Müslümanlarla mücadele etme arzusundan mahrum olarak görülürken, diğer taraftan bakıldığında Haçlılar Bizans İmparatorluğu'nun doğudaki en kıymetli topraklarını ele geçirmeye çalışan birer fırsatçı gözüyle bakılıyordu. Aslında bir bakımdan her iki taraf da kendi düşüncelerinde haklıydılar.
Konstantinopolis'in fethini Bizans İmparatorluğu'nun İznik, Trabzon ve Epir merkezli üç devlete bölünmesi izledi. Haçlılar daha sonra eski Roma topraklarında Frankokrasi olarak bilinen ve büyük ölçüde Konstantinopolis Latin İmparatorluğu'na bağlı olan birkaç yeni Haçlı devleti kurdular. Latin Haçlı devletlerinin varlığı, Bizans'ın ardılı olan devletler ve Bulgar İmparatorluğu ile hemen savaşa yol açtı. İznik İmparatorluğu sonunda Konstantinopolis'i geri aldı ve Temmuz 1261'de Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurdu.
Dördüncü Haçlı Seferi'nin Doğu-Batı Bölünmesini sağlamlaştırdığı kabul edilir. Haçlı Seferi Bizans İmparatorluğu'na geri dönülmez bir darbe vurdu ve bölgedeki tüm istikrarsız hükûmetler, Konstantinopolis'in Yağmalanması ve binlerce ölüm, bölgeyi saldırılara karşı savunmasız bırakan asker, kaynak, insan ve paradan yoksun bıraktığı için gerilemesine ve çöküşüne katkıda bulundu. Ayrıca, imparatorluk Balkanların, Anadolu'nun ve adaların çoğunun kontrolünü kaybettiği için küçüldü. Bu da imparatorluğu, Osmanlı Devleti'nin işgaline karşı savunmasız hale getirdi.
Sebepleri:
1. Papa'nın Çağrısı: Papa III. Innocentius, Müslümanlar üzerindeki baskıyı artırmak için yeni bir Haçlı Seferi çağrısında bulundu. Fakat Aslan Yürekli Richard’ın rahatsız bir şekilde dönüşü birçok lordu tedirgin ederek sefere katılma arzusunu azaltı.
2. Mali Sorunlar: Haçlılar, sefer için yeterli finansmanı sağlayamadıkları için Venediklilerle işbirliği yapmak zorunda kaldılar. Bu durum ilerleyen süreçte Venediklilerin Avrupa’Da çok önemli bir güç haline gelmesine yol açtı.
3. Bizans İçi Çekişmeler: Bizans'taki taht kavgaları ve entrikalar, Haçlıların dikkatini çekti. Haçlıların kendi içinde düzeni sağlayamaması Avrupalı devletlerin yüklerini artırdı.
Sonuçları:
1. Konstantinopolis'in Yağmalanması: Haçlılar, 1204'te Bizans başkenti Konstantinopolis'i ele geçirip yağmaladılar. Bizanslılar için bu olay ciddi bir kayıpla sonuçlandı.
2. Latin İmparatorluğu: Konstantinopolis'in ele geçirilmesiyle Latin İmparatorluğu kuruldu.
3. Bizans'ın Zayıflaması: Bizans İmparatorluğu ciddi bir şekilde zayıfladı ve bölündü. Doğu ve Batı olarak gerçekleşen bölünme siyasi iktidarın artık tamamen bozulmasına yol açtı.
4. Haçlıların İtibarının Zedelenmesi: Konstantinopolis'in yağmalanması, Batı'da ve Doğu'da Haçlıların itibarını ciddi şekilde zedeledi.
Bu dört sefer, Batı Avrupa ve Ortadoğu'nun siyasi, dini ve ekonomik dinamiklerini önemli ölçüde değiştirmiştir.