Halep'te Neler Oluyor? Türkiye'nin Rolü Ne?
Orta Doğu'daki hareketlilikler, rejim ve muhalif taraftarları, gündem üzerine stratejiler.
Orta Doğu, binlerce yıldır farklı medeniyetlerin, ticaret yollarının ve güç mücadelelerinin kesişim noktası oldu. Ancak son yüzyıl, bu bölgeyi savaşın ve istikrarsızlığın pençesinde şekillendirdi. Özellikle Suriye’nin kadim kenti Halep, bu çatışmaların merkezine oturdu. Bugün, Halep sadece bir şehir olmaktan öte, uluslararası ve bölgesel politikaların düğüm noktası hâline geldi.
Halep’in Stratejik Önemi
Halep, tarih boyunca Asya ile Avrupa arasında bir köprü görevi görmüş, İpek Yolu’nun en önemli duraklarından biri olmuştur. Ancak bugün Halep’i stratejik kılan unsurlar, modern ticaret yolları ve askerî geçiş güzergâhlarıdır. Bu bağlamda, Halep’i çevreleyen M4 ve M5 karayolları büyük önem taşır:
- M4 Karayolu, Halep’ten başlayarak Türkiye sınırına ve Fırat Nehri’nin doğusuna kadar uzanır. Bu yol, hem ticari hem de askeri lojistik için kritik bir hattır.
- M5 Karayolu, Suriye’yi kuzeyden güneye, Halep’i Şam’a ve Ürdün sınırına bağlar. Bu karayolu, Suriye’nin ekonomik damarlarından biri olup, rejimin kontrolü için hayati bir rotadır.
Bu iki yolun kontrolü, Suriye’deki güç dengelerinin şekillenmesinde belirleyici bir faktör olmuştur. Özellikle Halep, bu yolların kesişim noktasında bulunması nedeniyle hem rejim için hem de muhalif gruplar için vazgeçilmez bir hedef olmuştur.
Suriye İç Savaşının Kökleri
Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş, yalnızca ülkedeki etnik ve mezhepsel gerilimlerin sonucu değildir. Bu çatışma, aynı zamanda küresel ve bölgesel güçlerin çıkar çatışmalarının bir sonucudur. İç savaşın kökenlerini anlamak için bölgenin daha geniş bir tarihsel bağlamda ele alınması gerekir.
1. Tarihsel Bağlam: Sykes-Picot ve Sonrası
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle Orta Doğu haritası İngiltere ve Fransa’nın çizdiği Sykes-Picot Anlaşması ile yeniden şekillendi. Bu süreçte sınırlar, bölgenin etnik ve mezhepsel gerçeklikleri göz ardı edilerek yapay bir şekilde belirlendi. Halep, Osmanlı dönemindeki merkezî rolünden uzaklaştırılarak Suriye sınırları içinde bırakıldı.
2. Modern Çatışmaların Tohumları
20. yüzyıl boyunca Orta Doğu’daki kaynakların kontrolü uluslararası güçlerin en önemli hedefi hâline geldi. Petrol, su ve tarım arazileri, bu bölgede süregelen çatışmaların temel unsurlarından biri oldu. ABD, Sovyetler Birliği, daha sonra ise Rusya ve Çin gibi aktörler, bölgedeki hâkimiyet yarışına katıldı.
Suriye’nin 2000’li yıllarda başlayan ekonomik sorunları, kuraklık ve otoriter Esad rejiminin baskıcı politikaları, 2011’de başlayan Arap Baharı’nın Suriye’ye sıçramasına neden oldu. Esad karşıtı gösteriler, kısa sürede iç savaşa dönüştü ve farklı aktörlerin dahil olduğu bir vekâlet savaşına evrildi.
Savaşın Düğüm Noktası: Halep
Halep, iç savaşın başladığı ilk yıllardan itibaren savaşın en sıcak cephelerinden biri oldu. 2012’den 2016’ya kadar şehir, rejim ve muhalif gruplar arasında şiddetli çatışmalara sahne oldu. Şehrin doğusu muhaliflerin elindeyken batı kısmı rejimin kontrolünde kaldı. 2016 yılında Rusya’nın hava desteğiyle rejim, Halep’in tamamını ele geçirdi. Ancak bu zafer, şehri büyük bir yıkımla baş başa bıraktı.
Son Gelişmeler
2023’te Gazze’de başlayan çatışmalar, Halep ve çevresini de yeniden hareketlendirdi. İran ve İsrail arasındaki vekil savaşları, Suriye’deki dengeleri bir kez daha değiştirdi. 2024’ün Kasım ayında, HTŞ (Heyet Tahrir eş-Şam), Halep’e yönelik bir saldırı başlattı. Bu saldırılar, Halep’in batısında rejimin kontrol ettiği bölgelerin 8 yıl sonra el değiştirmesine olanak sağladı.
Türkiye’nin Rolü ve Riskler
Türkiye, Suriye iç savaşının başlangıcından bu yana hem insani hem de stratejik nedenlerle sürecin içinde yer aldı. Ancak Halep’teki son gelişmeler, Türkiye’nin pozisyonunu yeniden değerlendirmesini gerektiriyor.
Göç Riski
Halep ve çevresinde artan çatışmalar, Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgasını tetikleyebilir. İdlib’deki 3,5 milyon insanın yaşadığı insani kriz, Türkiye sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Bu durum, sosyal ve ekonomik yükleri artırabilir.
Güvenlik Sorunları
HTŞ ve diğer muhalif grupların hareketliliği, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehlikeye atabilir. Özellikle M4 karayolunun kontrolü, Türkiye’nin hem kendi güvenliği hem de ticari rotaları açısından hayati önem taşımaktadır.
Uluslararası Baskılar
Türkiye’nin Halep’teki olaylara nasıl bir tepki vereceği, uluslararası arenada dikkatle izlenmektedir. Rusya ile yapılan 2020 Moskova Mutabakatı’na rağmen Türkiye’nin, Halep’in kontrolü için bazı gruplara destek verdiği iddiaları gündeme gelmiştir. Bu durum, Ankara ile Moskova arasındaki ilişkileri yeniden şekillendirebilir.
Türkiye Ne Yapmalı?
Türkiye, Suriye’deki askerî varlığını bölgedeki terör tehditlerini bertaraf etmek ve sınır güvenliğini sağlamak amacıyla sürdürmelidir. Ancak askerî varlık yalnızca bir araç olarak görülmeli, nihai hedef olarak değil.
M4 ve M5 Karayollarının Kontrolü: Türkiye, Halep çevresinde bu stratejik karayollarının kontrol edilmesini destekleyebilir. Bu kontrol sayesinde ilk olarak Halep ve Münbiç arası kanton oluşturulmasına izin verilmeyecektir. Bu engelleme neticesinde PYD gibi terör örgütleri, Türkiye'den daha da uzaklaştırılmış olacaktır. Ancak bu kontrolün doğrudan Türkiye tarafından değil Türkiye’nin desteklediği yerel unsurlar tarafından gerçekleştirilmesi daha akıllıca olacaktır. Bu, Türkiye’yi gereksiz bir çatışmaya çekmekten korur.
Güvenli Bölgeler ve İnsani Koridorlar: Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeler oluşturmaya devam etmeli, bu bölgelerde yerinden edilen Suriyelilerin güvenli bir şekilde yaşamalarını sağlamalıdır. Aynı zamanda Halep ve İdlib gibi çatışma bölgelerinde insani yardım koridorlarının açılması için uluslararası baskı oluşturmalıdır.
HTŞ ve Radikal Gruplar: Türkiye, HTŞ gibi radikal grupların bölgedeki etkisini sınırlamalı ve bu gruplarla doğrudan ilişkiden kaçınmalıdır. Türkiye’nin desteklediği muhalif grupların meşruiyetini koruması ve uluslararası toplumun desteğini alması bu süreçte kritik öneme sahiptir.
Türkiye, Halep meselesine duygusal değil tamamen rasyonel ve çıkar odaklı yaklaşmalıdır. Bölgedeki çatışmalara yalnızca askerî yollarla değil diplomasi, ekonomi ve uluslararası iş birliği ile çözüm bulmalıdır. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi doğrultusunda Türkiye’nin temel amacı; sınır güvenliğini sağlamak, ekonomik çıkarlarını korumak ve uluslararası arenada güçlü bir konum elde etmek olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki Türkiye’nin Halep ve Suriye politikasında alacağı kararlar yalnızca bugünü değil gelecek yıllardaki bölgesel konumunu da belirleyecektir. Rasyonel, dengeli ve gerçekçi bir dış politika, bu süreçte Türkiye’nin en güçlü silahıdır.
Sonuç Olarak...
Halep, tarih boyunca olduğu gibi bugün de bölgesel ve uluslararası mücadelelerin merkezinde yer almaktadır. Şehrin kontrolü için süren mücadeleler, tüm Orta Doğu’nun geleceğini etkileyecek kadar önemlidir. Türkiye, bu süreçte dengeli bir dış politika izleyerek hem kendi sınırlarını korumaya çalışmalı hem de uluslararası toplumla iş birliği yaparak Suriye’deki insani krizin çözümüne katkıda bulunulması için çabalamalıdır. Ancak Halep’teki denklemin ne zaman çözüleceği ve en sonunda kimin kazançlı çıkacağı soruları, hâlâ belirsizliğini korumakta.
3 Aralık 2024