Hayallerin Peşinde: Fantastik Bir Çocukluk Eragon

Kendi geçmişimizden hangi hikayeler, hangi duygular bizleri bu şekilde etkiliyor?

Ah o eskiler, nerede anılar. Hele ki, bizi baştan çıkaran o enfes tatlar, duygularımızın lekeleri…

Bir önceki yazılarımda oldukça derin bir araştırma içerisinde efsanelerden ve mitten, uzaydan bahsetmiştim. Şimdi, biraz daha ipi gevşetmeyi düşünüyorum. Bu sonbaharı önceki sezonlara göre daha farklı deneyimliyoruz. Biraz sert ve hüzünlü geçiyor. Gündem ağır, hayatın temposu hızlanmış, can sıkıcı olaylar ve ruh daraltıcı ilişkiler de cabası; ama ben çocukken o filmi izlerken hissettiğim o büyülü anları yeniden hatırlamaya çalışıyorum.

Ben, ailemle çok fazla film ve dizi izlerdim. Hatta birlikte oyunlar bile oynardık zamanında. Evet, bilgisayar oyunlarından söz ediyorum. İlk serüvenim internet oyunlarıyla başlamıştı hatta. Tatlı-ekşi bir çocukluk geçirdiğim dönemlerdi. Eğlensem de, bir o kadar hüzünlü hissettiriyor mazi. Bugün, o aile kütüphanemi aralamaya karar verdim o yüzden. 

Hani, günlük telaşlardan sıyrılıp kendi fantastik evrenimize, rahat olduğumuz o alana kaçmak isteriz ya, işte Eragon o kapıyı aralayan anahtardı benim için o vakitler. İster istemez, “O diyarlar hâlâ orada, o hayaller her an elimizde,” diyesim geliyor; çünkü ne kadar büyürsek büyüyelim, içimizde bir ejderha binicisi olma hayali mutlaka yaşar, değil mi?

Evet, sahneler! Her bir detay, kendimi o dünyaya ait hissetmeme neden olurdu. Mesela Saphira’nın ilk yumurtadan çıkış sahnesini izleyenler hatırlıyor mu? Eragon onu avuçlarına aldığında, aralarındaki o ilk bağlantıyı hissetmek bile tüyler ürperticiydi. Bir çiftçinin hayatından, ejderhasıyla bütünleşerek bir savaşçıya dönüşmesini izlerken o değişimi içinde hissederdim. Saphira’nın gözlerindeki bilgelik, masmavi pullarının parıltısı…gerçekmiş gibi, sanki ona dokunabilecekmişiz gibi gelirdi.

Bir de Brom’un, Eragon’a verdiği öğütlerle akıl hocalığı yaptığı sahneler var. Her kelimesi bilgiyle ve hayat tecrübesiyle dolu. Ona kılıç kullanmayı öğretirken, aynı zamanda direnmeyi, korkusuz olmayı, dostluğun kıymetini anlatıyordu. O sahneler hep özeldi çünkü fantastik evrenin içindeyken bile insana dair dersler verirdi. Brom karakterinden o kadar çok etkilenmiştim ki şimdi, günümüzde kendisine dönüştüğümü fark ettim.

Brom, Eragon’un hikâyesinde sadece bir akıl hocası değil; aynı zamanda gerçek bir trajedinin ve kararlılığın sembolüdür. Görünüşte sıradan bir hikaye anlatıcısı ve yaşlı bir gezgin gibi durur, ancak derinlerde, geçmişinin ağır yükünü taşıyan bir savaşçıdır. Brom’un bilgeliği ve savaş deneyimi, ilk başta onu karmaşık bir figür gibi göstermez. Ancak, gerçek bir Ejderha Binicisi olduğunu öğrendiğimizde, karakterinin altında yatan derinliği fark etmeye başlarız.

Alagaësia’nın Ejderha Binici Kralı Galbatorix

Brom, Galbatorix’in ihanetini, arkadaşlarının ölüşünü ve ona güvenen masumların kaybını görmüş biri. Onun bilgeliği, yalnızca tecrübenin değil, aynı zamanda kalbinde yaşadığı derin acının ve tükenmeyen intikam arzusunun bir yansımasıdır. Ejderhası Saphira’yı kaybetmiş olması, onu hem hüzne hem de özgürlük savaşına adeta saplanıp kalmaya itmiştir. Bir yandan Eragon’a ejderha biniciliği konusunda eğitim verirken, diğer yandan kendi hayatındaki eksik kalan parçaları onun aracılığıyla tamamlamaya çalışır.

Eragon’un Ejderhası Saphira

Evet, Eragon’un ejderhasıyla aynı adı taşıyordu. Bu isim, aslında Brom için çok derin ve hüzünlü bir anıya bağlı. Brom’un ejderhası Saphira, Biniciler ve Galbatorix arasındaki savaş sırasında, Biniciler’in düşüşünden önce hayatını kaybetmişti. Bu kayıp, Brom’un hayatını derinden etkiledi ve onun Galbatorix’e karşı duyduğu derin nefretin en büyük sebebi oldu.

Eragon’un ejderhasına da aynı adın verilmesi, Brom için büyük bir tesadüf ve anlam yüklü bir bağ haline geliyor. Eragon’un Saphira’sıyla kurduğu bağ, Brom’un geçmişinden gelen yaraları anımsatıyor ve onun öğrenciye duyduğu sevgiyle karışık hüznü artırıyor. Bu isim, Eragon’un da bir gün Brom gibi bir Binici olacağına ve eski yaraların yeni nesille iyileşeceğine dair umutların yeniden doğmasını simgeliyor.

Brom’un öğretisi, Eragon’a sadece kılıç kullanmayı öğretmek değil; aynı zamanda cesaretin, sadakatin ve bağlılığın gerçek anlamını da kavratmak üzerine kurulu. Her öğüt, her anlatı ve her hikaye, aslında Eragon’un yalnızca düşmanlarına değil, aynı zamanda kendi içindeki korkularına da karşı koyabilmesi için bir kılavuz niteliğinde. Onun rehberliğinde Eragon, sadece ejderha binicisi olmuyor; aynı zamanda hayatı bir bilge gibi, savaş meydanını bir lider gibi, dostlukları ise bir kardeş gibi yaşamayı öğreniyor.

Brom’un varlığı, Eragon’un macerasına gölge düşüren bir hüzün olduğu kadar, aydınlatıcı bir umut da. Brom’un sessiz bilgeliği ve acı dolu geçmişi, bize de hayatın belirsizliğinde bir rehber olur gibi. Yaşamın zorluklarına karşı güçlü durmayı, kaybettiğimiz şeylerin peşini bırakmadan, yeniden dirilerek ayağa kalkmayı gösterir. İşte Brom, geçmişin acı dolu derslerini yeni bir umut için bir tohum gibi eken ve Eragon’u, dolayısıyla izleyiciyi de bu büyük maceraya hazırlayan derin bir figür olarak karşımıza çıkıyor.

Sonunda, Eragon’un Galbatorix’e karşı cesurca durduğu sahneler geldiğinde, o korkunun içindeki umut hepimize bulaşırdı. Gerçek bir kahramanlık hikayesi böyle olur işte; kılıçlar çekilmiş, ejderhalar gökyüzünde süzülürken dostluk, cesaret, özgürlük için verilen savaşı izlerdik. Bize, küçük yaşta bile olsa, neyin peşinde olursak olalım umut etmenin en büyük güç olduğunu anlatırdı bu sahneler.

Bu yüzden her izlediğimde kendimi bir parça daha bu büyülü dünyaya ait hissederdim — tıpkı bir ejderha binicisi gibi, her an dünyayı değiştirmeye hazır.

Şimdi biraz daha arka plandaki tarihi, önemli bilgilere yer verelim.

Film içinde yer alan sahnelerden birinde; Eragon, Brom’un evine gizlice girdiğinde merakı onu kitap raflarından eski haritalara kadar pek çok eşyaya yönlendirir. Ejderha Binicileri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen Eragon, Brom’un kitaplarına ve haritalarına dikkatle göz gezdirir. Ancak beklenmedik bir şekilde Brom eve dönüp Eragon’u içeride bulur.

Eragon’un, Brom’un evine gizlice girip, hakkındaki sırları öğrendiği, ardından oradan ayrıldığı sahnelerden biri. Brom’un kılıcı: Zar’roc.

Brom, Eragon’un izinsiz girişini fark ettiğinde başlangıçta şaşırır ama ardından ona verdiği yanıt şaşırtıcı bir şekilde sakin ve soğukkanlı olur. Bu sahnede Brom’un gizemli havası daha da belirginleşir. Sonrasında, Brom ejderha Binicilerinin geçmişiyle ilgili bir şeyler paylaşmakla kalmaz, ona Zar’roc adındaki eski, kırmızı kılıcı da gösterir ve bu, Eragon’un ilerleyen yoldaki kaderini derinden etkileyecek bir sembol haline gelir.

Ithring, Murtagh’ın Binici kılıcıdır. Orijinal adı Zar’roc olan bu kılıç, düşmüş Ejderha Binici Morzan’a aitti ve bir zamanlar Eragon tarafından da kullanılmıştı. Morzan’ın ölümünden sonra kılıç Brom tarafından saklandı ve daha sonra Eragon’a verildi.

Eragon’un Yoldaşı ve Üvey Kardeşi Murtagh

Ancak, Morzan’ın oğlu ve Eragon’un üvey kardeşi olan Murtagh, İkinci Yanan Ovalar Savaşı’nda onu Eragon’dan geri aldı, çünkü bu kılıç doğuştan kendisine aitti. Kadim Dilde Zar’roc ismi “ızdırap” anlamına geliyordu. “Izdırap” adı, Morzan tarafından birçok Ejderha ve Biniciyi yok etmesiyle kılıcın amacını tamamlardı. Murtagh, kılıcın adını Ithring olarak değiştirdi ve bu yeni isim “özgürlük” anlamına gelir.

Eragon’un Alagaësia Rehberi’nde yer alan Zar’roc (3 Kasım 2009)

Zar’roc’un kabza topuzu, küçük bir yumurta büyüklüğünde bir yakutla süslenmiş, gözyaşı damlası şeklindeydi. Kabzası gümüş bir tel ile sarılmıştı. Kılıcın kendisi kan kırmızısı rengindeyken, kını kırmızı şarap rengindeydi. Hem kılıç hem de kınına siyah renkte oyulmuş “tuhaf görünümlü bir sembol” işlenmişti; bu sembol, muhtemelen Kadim Dil’de “acı” anlamına gelen Zar’roc adıyla uyumlu olarak “misery” (ıstırap) anlamını taşıyan Liduen Kvaedhí dilinde bir semboldü. Zar’roc, tüm Süvari kılıçlarını yapan elf demirci Rhunön tarafından işlenmişti. Zar’roc, çok acı ve keder getiren bir silah olmasına rağmen, aynı zamanda büyük bir güzellik barındırıyordu. Tek elle kullanılmak üzere tasarlanan Zar’roc, 3,5 fit (106,68 cm) uzunluğundaydı; çünkü Morzan, bir eliyle düello yapıp diğer eliyle Büyü kullanmayı tercih ederdi. Eragon ise kabzanın daha uzun olmasını, böylece iki eliyle daha iyi dövüşebilmeyi isterdi; bu istek, onun kendi Süvari kılıcı Brisingr’in yapımını da etkiledi.


Zar’roc’un Sembolü
Brisingr (solda) ve Zar’roc (sağda)

Brisingr, Eragon’un Ejderha Savaşçısı kılıcıdır. Bu, Eragon’un Zar’roc ve falçionundan sonra sahip olduğu üçüncü kılıcıdır; cüce kılıcını geçici olarak ödünç aldığı düşünüldüğünde dördüncü kılıcıdır. Brisingr, Eragon için Rhunön tarafından dövülmüştür; Rhunön, başka bir Ejderha Savaşçısı kılıcı yapma yeminini aşmak için Eragon’un bedenini kullanmıştır.

Brisingr, bir el ve yarım el uzunluğunda bir kılıçtı ve hafif kavisli bir çapraz korumaya sahipti; kılıcın sapı ise genelde olduğundan biraz daha uzundu. Rhunön’ün sorgulaması sırasında, Eragon bir kılıç ve bir kalkan kullanmayı tercih ettiğini, ancak nadiren kalkan bulabildiğini belirtmişti. Sonunda, Rhunön ve Eragon, onun “her duruma uygun bir kılıca” ihtiyacı olduğuna karar verdiler; bu kılıcı, Farthen Dûr’ün tünellerinde olduğu kadar büyük bir savaş alanında da rahatlıkla kullanabilecekti. Eragon ayrıca, daha güçlü darbeler için sapı iki elle rahatça kavrayabilmeyi istediğini eklemişti.


Brisingr’in Sembolü

Antik Dil’de “ateş” anlamına gelen “Brisingr” kelimesinin glifi, hem kılıcın bıçağına hem de kınına oyulmuştu. Kın, Saphira’nın sırtının rengine benzeyen koyu mavi bir renkteydi ve ucunda yaprak şeklinde bir çelik kapak bulunuyordu. Bıçak ise Saphira’nın boynu gibi daha açık bir iridesan mavi renkteydi. Parlak çelik, içinde kablo benzeri desenler barındırıyor ve bıçağın yumuşak omurgası ile sert kenarları arasındaki geçişte alev benzeri bir desen bulunuyordu. Koruma, mavi renkteki parlak çelikten yapılmıştı. Bıçağın ucu, Eragon’un dönemindeki geliştirilmiş zırhları delmek için inceydi. Sapı, siyah sert ahşaptan yapılmıştı. Son olarak, pomelinde, mavi bir safir yer alıyordu ve bu safir, mavi parlak çelikten yapılmış dört pençeyle yerinde tutuluyordu.

Bir Sanatçı Tarafından Brisingr Kılıcı’nın Tasviri

Eragon “Brisingr” dediğinde, kılıç mavi bir alevle aydınlanıyordu. Saphira, bu kılıcın bir Binici ve ejderha için uygun olduğunu, çünkü “benim kadar kolay ateş soluduğunu” söylemiştir. Bu kılıcın bu benzersiz özelliği, Christopher Paolini tarafından önceden sızdırılmıştı. Eragon’un Urgralgra halkı arasında unvanı “Ateş Kılıcı”ydı; bu, başlangıçta kırmızı kılıç Zar’roc’u ve Durza’yı öldürdüğünde kılıcının sihirli olarak ateşlenmesinden kaynaklanıyordu.

Brisingr, tüm canlıların konuştuğu antik bir dilden gelmekte. Ancak zamanla unutulmuş ve Alagaesia’da eons boyunca konuşulmamıştır; ta ki elfler onu denizlerin ötesinden geri getirene kadar.

 — Brom

Brom “Brisingr” kullanarak ateş yakıyor

Brom, Eragon’a bunun “sadece ateş için bir isim olmadığını, ateşin ismi olduğunu” söylemişti. Bu çok etkili bir büyü olsa da, sihirle pek aşina olmayan birinin kullanması için oldukça fazla enerji gerektiriyordu. Farklı şekillerde kullanılabilir özelliği de vardı. Bir lambayı yakmak, silah olarak (örneğin bir ateş topu) veya ışık kaynağı olarak kullanılabilirdi. Eldest’te de bahsedildiği gibi yemek pişirmek için bile kullanılabilir.

Brisingr, Eski Dilde “ateş” anlamına gelen bir kelimeydi (bkz. Istalrí). Büyücüler tarafından ateş oluşturmak için kullanılırdı. Brom, kıvılcım kutusunun işe yaramadığı zaman bir ateş yakmak için Brisingr’ı kullandı. Bu, Eragon’un kullandığı ilk büyüydü; ancak başlangıçta bunun Brom’un kullandığı bir küfür olduğunu düşünmüştü. Sonraki zamanlarda, Yazuac’ta iki Urgal’ı öldürmek için kullandı ve yaşadığı enerji kaybı neredeyse onu bayıltacak kadar ağırdı.

Eragon’un ilham alınmış, uyarlanarak film konusu edinilmiş kitabın yazarı Christopher Paolini, Brisingr’ın büyülü kelimeler üzerine araştırma yaparken bulduğu ilk Eski İskandinavca kelime olduğunu belirtmiştir ve bu kelimeyi o kadar çok sevmiştir ki, Eski Dil’in tüm kelime dağarcığını buna dayandırmaya karar vermiştir. Ayrıca Brisingr’ı en sevdiği Eski Dil kelimesi olarak nitelendirmektedir. Şahsen, henüz kitaplarını okumadım; lakin o fırsatı bulduğum gün, burada tekrar sizlerle bu konu için buluşuyor olacağım.

Bu yolculukta, geçmişin hatıralarını yeniden keşfederken, hayatımın en değerli anılarını canlandırma fırsatı buldum. Saphira ile olan bağım, yalnızca bir ejderha ve binici ilişkisi olmanın ötesine geçti; o, benim dostum, rehberim ve yaşamımın en derin duygularının temsilcisi oldu. Brom’un bilgeliğinden öğrendiğim dersler ve içsel keşiflerim, beni daha güçlü bir birey haline getirdi.

Geçmişe duyduğum özlem, beni yeni maceralara yönlendirirken, her hatıra, beni ben yapan bir parça olarak kalmaya devam edecek. Bu yazı, sadece bir hikaye değil, aynı zamanda bir içsel yolculuğun ifadesi. Umarım sizler de bu satırlarda kendi anılarınızı bulur, geçmişin güzelliklerini ve zorluklarını hatırlarsınız.

Hayatın sunduğu her deneyimin değerini bilmek ve her anı, yeni bir başlangıç olarak görmek gerektiğini hatırlamak önemli. Her yeni gün, yeni bir fırsat; bu yüzden hayallerimizin peşinden koşmaya ve anılarımızı yaşatmaya devam edelim.

Teşekkürler.