Hayata Dair

Biraz da hayatı romantize etmeli.

Kimse dünyayı olduğu gibi görmez yada olduğu gibi yaşamaz. Bu koşulda hayatını aynı şekilde devam ettirmesi beklenemez. Teknolojinin gelişmesiyle hızlı hayatlar yaşamamız ve birbirimizin hayatındaki en ufak bir güncellemeye vakıf olmamız, hızla değişen moda, kültür, sanat trendleri ve ekolojik bir yıkımın eşiğinde olan dünyamızda meydana gelen çatışmalar, siyasi gelişmeler ve bütün bunlara vakıf olma cabamız bizi bu gerçeklikten uzaklaştırıyor. Kendi hayatlarımızla ve sorunlarımızla cebelleşirken bir yandan sürekli 'updated' kalma çabamızı kişisel yaşamlarımızda olan başarımıza bir şekilde bağladığımız bu dünyada ruhsal sağlığımızı dengede tutmak son derece zorlayıcı bir durum. Bu da çağımıza özgü çeşitli kaygı ve duygu durum bozukluklarını beraberinde getirmekte. Hayat yarışı algısı giderek artmakta ve hepimiz kendimizi belirli zaman dilimlerinde belirli uğraşılarla meşgul tutmak zorundaymışız gibi bir ruh haline girmekteyiz. Seçimlerimizi veya şartlarımızı daha kendi zihnimizde meşrulaştırmaya çalışırken toplumsal baskı ise durumu sadece daha da kötüleştiren ve bir de başkalarına açıklama yapma ihtiyacı duyduğumuz bir duruma düştüğümüz bir durum yaratır. Bu da Imposter Sendromu yani kendimizi sürekli kıyaslamayla bizi daha da işin içinden çıkılmaz kaygı bozukluklarına götürebilir. Sosyal medya vasıtasıyla bahsettiğim popüler kültürdeki gelişmeleri yakalama telaşı ve her şeye dahil olma isteğimiz de cabası.



Bütün bunları okurken dahi zihninizin bulandığını ve tetiklendiğinizi biliyorum. Ancak bu yazıyı yazmaya, kimseyi daha da telaşlandırmak için değil, kendime de sürekli hatırlattığım, çok basit ama zaman zaman unuttuğumuz bir gerçeği paylaşmak için karar verdim. Herkes kendi hızında ilerler ve herkesin hayat yolu farklıdır. Herkesin belirli hayat evrelerinde yaşadıkları ve bunların zamanlaması farklıdır. Ve bu normaldir. Son bir kaç senede yaşadıklarım bana bu konuda zihnimi yatıştırmak için bir öğüt niteliğinde geçti. Hayat, bazen sizin kendinize karşı kullandığınız argümanları tersine döndürebilecek kadar şaşırtıcı olabilir. Kendinizi kıyasladığınız o çoğunluğun bir kaç seneye sığdırdıklarını sizin bir kaç ayda gerçekleştiremeyeceğinizin garantisini siz bile veremezsiniz. Bu da hayatı yaşamaya değer kılandır. Hayat somut talimatları yada teknik prosedürleri olan sıkıcı masa başı bir iş değidir. Yaratıcılığınızı kullanabileceğiniz ve biraz şansla harikalar yaratabileceğiniz size özgü sanat eserinizdir. Bu sanat eseri ne toplum ne sanat içindir, yalnızca size özgü ve biriciktir. Lütfen bunu unutmayalım ve hayatımızı, inandığımız değerler etrafında erdemli bir şekilde yaşayarak kendimiz için bir sanat çıktısına dönüştürelim.