Hiç Kimse Görmek İstemeyen Biri Kadar Kör Olamaz
Görmek istemeyen birine karşı asla çiçek yetiştirmeyin. Eğer yetiştirirseniz çiçeğin dikenleri kalbinize batar. Ve telef olursunuz..
Elime batan dikenlerden hiç şikâyet etmemiştim. Dikeni gül bilmiştim. Gözlerimdeki perdeyi kaldırmıştım, kusursuzca bakmıştım. Ve insanların da gözlerindeki perdeyi kaldırabileceğime inanmıştım.
İnsanlar neden kusursuz bakmıyor. Bir kere kusursuz bakmayı deneseler aslında çok şey görecekler. Kusursuz bakamıyorlar, bakmak istemiyorlar. İbni Sina’nın çok güzel bir sözü var; Hiç kimse görmek istemeyen biri kadar kör olamaz. O kadar haklı ki. Ben görmek istemeyen, kalbi kör olan birine karşı çiçek büyütmüştüm. Ve çiçeğim, yeşerip büyümüştü. Sabırla büyütmüştüm. Beklemenin olgunluğuna erişmişti. Çok az kalmıştı. Kalbimde ki çiçek tüm evrene umut olacaktı. Yaratılışımızda ki temel amacın sevgi ve inanç olduğunu herkese gösterecekti. Sonra o çok inandığım sevgim ve umudumu elimden aldılar. Kalbimdeki çiçeklerim telef oldu. Ve ben onların telef olmasına sadece izledim. Çaresizce kalakaldım. Düşünsenize yıllarca sabırla büyüttüğün çiçeğin bir günde soluyor. Emekleriniz ziyan oluyor. Sevgi hiç ziyan olur muydu? Bu çağda oluyormuş.
Kuranı kerimde Hac suresinde geçen çok sevdiğim bir ayet var; Fakat kör olan gözler değil, sinelerdeki kalplerdir. Hayatımda yaşadığım acı gerçeği yüzüme vuran bir ayet. İnsanların kalbi o kadar kör ki, Hakikati göremiyorlar. Kalpleri sanki taştan yaratılmış. O kadar taş ki kalpleri gerçeği göremiyorlar. Oysa kalplerimizde topraktan yaratıldı. O kadar hassas ki ufalanabilir. İnsan topraktan yaratılan kalbini nasıl oluyor da taşa çevirebiliyor. Kalp dediğin taştan yaratılmış gibi sert olmamalı. Allah’ın yarattığı kalp hassas, vicdanlı, merhametlidir. İnsanlar nasıl oluyor da merhametle yoğrulmuş, yaratılmış bir kalbi taşa çevirebiliyor. Sonra o kalp duvarlarla örüldüğü için hakikati göremiyor ve bu yüzden insanın gözleri değil kalpleri kördür.