Hiçbir Şey Yapmama Sanatı: Dolce far Niente
Kendimize zaman ayırmanın ve hayatın tadını çıkartmanın önemini vurgulayan bir felsefe olarak Dolce far Niente.
Dolce far Niente, İtalyancada "hiçbir şey yapmamanın tatlılığı" anlamına gelir. Bu etkileyici felsefe gündelik hayatın telaşına kapılmadan, kendimize zaman ayırmak ve hayatın tadını çıkartmak için bize bir davet niteliği taşıyor.
Bu felsefenin ilk kez ne zaman hayatımıza girdiği kesin olarak bilinmese de, Elizabeth Gilbert'ın "Eat, Pray, Love" adlı kitabı -daha sonra film olarak yayımlanmıştır- sayesinde popülerleştiğini de bir gerçek olarak kabul edebiliriz. Kısaca eserde, bir kadının kendini buluşunun hikayesi anlatılır. İtalya, Hindistan ve Endonezya'da geçen seyahatlerle birlikte yemek yemek, dua etmek ve sevmek gibi deneyimleri görürüz. Bu eserin seveni olduğu kadar ciddi bir şekilde eleştiren kesim de oldukça hatırı sayılır derecededir.
Hemen hemen hepimiz hayatlarımızda sürekli bir şeyler istiyoruz. Her birimiz, bu çeşitli isteklerimiz için farklı ritüeller gerçekleştiriyoruz. Bu isteklerimiz gerçekleşmediğinde ise hayal kırıklığı yaşıyoruz. Oysa ki unuttuğumuz bir şey var, harekete geçmek...
"Hiçbir şey yapmamanın tatlılığı" tanımını görünce aklınıza "tembellik" kavramı gelmiş olabilir. Bu felsefe, tembellik kavramının tatlı olduğunu söyleyebilir ancak bu tembellik, bildiğimiz tembellikten farklı bir tembelliği temsil eder. Hayatın akışına uyum sağlamayı, kendimizi ve çevremizin değerini bilmeyi, sevmeyi, ruhumuzu ve bedenimizi hayatın telaşından arındırmayı, hayallerimizi gerçekleştirebilmemiz için harekete geçmeyi temsil eder.
Peki, bu 'felsefeyi' nasıl uygulayacağız?
Bu felsefeyi uygulayabilmemiz için önce öz şefkat farkındalığımızı güçlendirmeliyiz. Kendimizi seversek, dışarıyı da sevebiliriz. Hayatın basit zevklerine odaklanabiliriz, hayallerimiz için adım atmaya başlayabiliriz. Hiçbir şey yapmadan, sadece "var" olmanın tadını çıkartabiliriz.
Hayatınızda küçük değişiklikler yapmakla başlayabilirsiniz. Örneğin; güne erken başlayıp yataktan kalkmadan önce bir süre sessizce düşünebilir, güneşin doğuşunu izleyebilir, doğanın sesini dinleyebilirsiniz. Gün içerisinde kendinize bir mola verip sevdiğiniz bir kitabı okuyabilir, müzik dinleyebilir, ufak bir yürüyüş yapabilirsiniz. Akşam yemeğinden sonra televizyon veya telefon yerine, sevdiklerinizle vakit geçirebilirsiniz. Yatmadan önce gününüzü değerlendirebilir, yarın için planlar yapabilir, kendinize teşekkür edebilir, sizin için önemli olan bir ritüeli -bu ritüel dua etmek, meditasyon yapmak da olabilir; günlük tutma, spor yapma gibi bir aktivite de olabilir- gerçekleştirebilirsiniz.
Böylece hayatın hızına kapılıp kendinizi unutmamayı sağlayabilir, hayatın küçük ama güzel detaylarını fark edebilirsiniz.