House of Gucci: Amacı Neydi?

Yıldız kadrolu Ridley Scott filmi ''House of Gucci'' izleyiciyle buluşmadan önce yarattığı heyecanın karşılığını verebiliyor mu?


''House of Gucci'', Sara Gay Forden'ın 2000'de yayınlanan ''House of Gucci: A Sensational Story of Murder, Madness, Glamour and Greed'' isimli kitabından uyarlandı ve Lady Gaga, Adam Driver, Al Pacino ve Jeremy Irons gibi yıldızlarla beyaz ekrana taşındı. Film, izleyicilerle buluşması üzerine çoğunlukla karışık yorumlar ve eleştiriler topladı. Ridley Scott tarafından yönetilen filmde bu eleştirileri hak eden çokça alan olmakla beraber en önemlisinin Gucci mirasına ve ailenin geçmişine dair verilen bağlamın sınırlılığı olduğunu düşünüyorum. Eğer halihazırda var olan bilgilerle veya öncesinde kitabı okumuş olarak ekranın karşısına oturmuyorsanız, takip etmesi ve anlaşılması zor bir film ile karşılaşacaksınız.

Filmin başka bir önemli eksiği de ne etik ne dramatik açıdan, hiçbir tarafa oynamıyor olması. Anlatılan suçu eleştirmiyor, tam tersine dramatize ediyor, Patrizia'ya ''Baba, Oğul ve Gucci Evi'' gibi komik olması gereken sloganlar veriyor. Aynı zamanda bu slogan, izleyiciye karakteri sevdirmek için yeterince sempatik bir portre çizmiyor ya da karakteri sevilesi kılmıyor. Dolayısıyla filmi izledikten sonra Patrizia'yı sevmiyoruz ama nefret de etmiyoruz, sonuç olarak karaktere karşı hiçbir şey hissetmiyoruz. Medyada Patrizia, açgözlü ve güç sevdalısı olarak tasvir edilmesine rağmen kitabı okuyunca görüyoruz ki bir yandan başka motivasyonları da vardı. Kızlarının geleceklerinin güvende olması ve Mourizio'ya olan aşkı gibi... Elbette ki motivasyonlarının çeşitliliği suçlarının ağırlığını hafifletmiyor ancak filmde bunların asla işlenmiyor oluşu karakteri tek boyutlu bir kötü kadın arketipine çeviriyor. Kompleks bir karakter yerine daha önce yüzlerce kez gördüğümüz şuh İtalyan kadın karikatürü ile yüz yüze bırakılıyoruz. Karakteri canlandıran Lady Gaga'nın film sonrasında yapılan promosyon röportajlarında hâlâ hayatta olan Patrizia Reggiani ile işlediği suçu romantize etmeme amacıyla görüşmek istediğini açıklaması kaçırılan çok büyük bir fırsat. Hollywood gereği filmin tamamıyla gerçekleri yansıtmayacağını öngörmek pek de zor sayılmaz. Bir izleyici olarak bu çıkarımı bizler yapabiliyorsak endüstrinin içinden biri olarak Gaga'nın da kolayca aynı sonuca varamayacağına inanmak güç. İkinci olarak, Patrizia ile tanışmak şüphesizce kişiliğine ve motivasyonlarına dair içeriden bilgi kazandırmaz, filmde daha gerçeğe yakın bir portre çizimine yardımcı olmaz mıydı?

Filme daha genel bir açıdan baktığımızda ise öyküde genel bir kopukluk görüyoruz. İlk bakışta filmin baş karakterleri Patrizia ve Maurizio gibi görünmesine rağmen Aldo ve Paolo Gucci'nin yoğun varlıkları izleyicinin dikkati için rekabet yaratıyor, bu yarışa bir de Rodolfo Gucci de katıldığında izleyici olarak sahneden sahneye koşturuyor, yapboz parçalarını birleştirmeye çalışır halde buluyoruz kendimizi. Film iki buçuk saat olmasına rağmen sahnelere veya hikayeye nefes alacak yer kalmıyor. Dramatik etki adına eklenen birçok sahne var fakat bu sahneler seyirciyi ne şaşırtıyor ne de beklenen şekilde herhangi bir şey hissettiriyor.

Sonuş olarak film yalnızca sansasyon amacı ile yola çıkmış gibi hissettiriyor. ''American Crime Story: The Assasination of Gianni Versace''nin başarısını replika etme amacının olduğunu düşünmeden de edemiyorum. Bunun üstüne kitabın içinde bulunan ve ekrana taşınması ile izleyicinin filme ve karakterlere daha çok bağlanmasını sağlayabilecek gerçek olayların senaryodan hariç tutulması göz önüne alındığında, filmin vizyonunun ne olduğunu anlamamak imkansız görünüyor.

HOUSE OF GUCCI | Official Trailer | MGM Studios - YouTube