Hudutsuz Bir Sevda
Bütün organlarını kapatmak.
Sınırsızca sevebilir mi bir insan? Kalbini parçalayarak kendini yorarak sever mi cidden insan? Ölümüne bir şeyi savunup gözlerini karartır mı? Şimdi böyle söyleyince ne hastalıklı geliyor değil mi? Hayal etmeye çalışsak mesela karşımızda bir deliyi görüyor gibi oluruz ama aslında günümüzün vebası olan ve beyni ve fikirlere musallat olan bu hastalık fanatizm ve hastaları da her yerde belki de biri aynada tam karşında duruyor bile.
Bir takımı tutmak, bir partiyi desteklemek, bir şeye inanmak bunlar aslında başta herkes için normal şeyler. Çünkü insan doğası gereği yaşarken bir şeylere tutunmalıdır. Bir şeye inanmalı, birileri sevmelidir. Fakat bazen öyle noktalara gelir ki işler, yaşamak için sevmek yerine sevmek için yaşamaya başlar insan. Kalbinin duyguları beynine sirayet eder. Bir perde çeker her şeyin üstüne. Ve sonra o sis karartır bütün iyi şeyleri. İnsanın en önemli yetisini alır elinden ''düşünmek.'' Karşıyı duymaz, anlamaz, hissetmez haline gelirsin. Sanki üzerine kapanan perde bütün organları devre dışı haline getirmiştir. İnsanlığını kapatmıştır sanki. Bir düşünce uğruna kör hale getirmiştir. Öfke, tutku, hırçınlık sadece bunlar kalmıştır geride.
Peki hiç iyi yani yok mudur bu fanatizmin? Vardır aslında. Dediğim gibi insan doğası gereği bir şeye bağlanmak, bir şeyi hissetmek, bir şeye inanmak zorundadır. Çünkü gezmek, bilmek bir kenara dursun hissettiğin kadar yaşarsın hayatta. İşte hayat denen bu uzun yolda yoldaşlarındır bu hisler. İnsana bir sebep verir, bir dayanak verir. Her şeyden öte bir savaş verir sana. Uğruna çabaladığın bir savaş. Çünkü tıpkı dedikleri gibi savaşı bitenin hayatla hikayesi de biter aslında. Fakat işte fanatizm denilen bu hastalık girince işin içine işte orada işin rengi değişir tamamen. Çünkü bir veba gibi bütün organları sarar. Ve bu veba, sadece bireyi değil toplumu da yavaş yavaş çürütür. Önce düşünceye saldırır, sonra dile. Artık kelimeler keskinleşir, cümleler bıçak gibi savrulur ortalığa. Herkes kendi haklılığını haykırır ama kimse duymak istemez karşıdakini. Çünkü fanatizm, diyaloğun düşmanıdır. Anlamanın, dinlemenin, empati kurmanın yok oluşudur.
Oysa sevgi anlamakla ve kabul etmekle başlar, saygıyla devam eder. Bu keskinliğin aksine elinde bir kuş tutmaya benzer sevgi, sıkıp kanadını kırmadan ama daima varlığını hissettirmek. Ve fanatiklik dediğimiz bu şeyin aksine bütün duyu organlarını daha açık hale getirir. Daha çok duyarsın karşındakini, daha çok anlarsın, hissedersin, görürsün. Kendin gibi yapmaya çalışmadan kabul eder ve sadece seversin.
İlkel dürtüler ise sadece sahiplenmeyi sana ait kılmayı ister. Fanatizmin de temeli bence buradan gelir. Bu yüzden karşı tarafla daima savaş halinde bulursun kendini. Kelimler havada çarpışır ama hiçbiri insana değmez. Oysa insan bilmelidir ki. En büyük savaşımız içimizdeki bu karanlığa verilendir. Bu dürtülere rağmen düşünmek, yargılamak, anlamak için çabalamalıdır ''İnsan.''