İbn-i Sina: Orta Çağ'da Tıbbın temellerini Atmak

Orta Çağ'ın parlayan ışığı, tıbbın babası: İbn-i Sina

Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılması ile Avrupa Karanlık Çağı yaşamaya başlar. O dönemde bilim tamamen kilisenin eline geçer. Yunan ve Roma medeniyetinin yok olduğu, bilimin durgunluk yaşadığı ve bir medeniyetin çöktüğü Karanlık Çağ zamanlarında altın çağını yaşayan bir medeniyet vardı: İslam Dünyası.


İslamiyet, Arap yarımadası, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Pers İmparatorluğu (bugünkü İran), Hindistan, Orta Asya ve hatta İspanya'ya kadar genişledi. Coğrafi olarak yayılmasıyla İslamiyet artık kültürel olarak zenginleşti. Farklı kültürler, diller, bilim, felsefe etkileşim haline girdi. Kütüphaneler, medreseler, Bağdat'ta kurulan Beytü'l- Hikme İslamiyet topluluğunun kültürel ve bilimsel olarak can damarları olmuştu. Birçok ünlü isim o dönemde ortaya çıkmış ve büyük katkılar sunmuştu insanlığa ve onlardan biri var ki bugünkü tıbbın temellerini atan, Büyük Üstat diye anılan, polimerik erken tıbbın babası İbn-i Sina.

Batı'da Avicenna (Bilgelerin Hükümdarı) olarak bilinen İbn-i Sina 980'de bugünkü Özbekistan'da bulunan Buhara yakınlarındaki Afşana köyünde doğmuştur. Babası bilim ve kültür için çok önemli bir yer olan Buhara'da bürokrat olarak çalıyordu. Matematik, geometri, astronomi, felsefe ve tıp gibi konularda eğitim aldı. 16 yaşında tıpa yöneldi ve o alanda kendini geliştirip saray hastanesinde görev aldı.

Kanın besinleri taşıyan bir sıvı olduğunu, şeker hastalığının varlığını idrardan alınacak numune ile belirleyebileceğini ilk kez dile getiren, kızıl, şarbon, karaciğere bağlı olan hastalıklar ve hepatiti keşfeden İbn-i Sina yazdığı eserlerle de ön plana çıkmıştır.

El-Kanûn fi’t-Tıb (Tıbbın Kanunu) eseri, tıp tarihinde bir başyapıt olarak kabul edilir ve yaklaşık 1000 yıl boyunca hem İslam dünyasında hem de Batı’da tıbbın temel referans kaynağı olmuştur. 1025 yılında tamamlanmış olan bu eser, beş kitaptan oluşan kapsamlı bir tıp ansiklopedisidir ve tıbbın teorik ve pratik bilgilerini sistematik bir şekilde ele alır. İnsan anatomisini, bitkisel ve hayvansal ilaçları, Organ hastalıklarını, enfeksiyonları gibi konuların kapsamlı bir şekilde anlatıldığı kitap Orta Çağ'da Latinceye çevrilmiş ve Batı tıbbında bir asır boyunca ders kitabı olarak okutulmuştur. 16. yüzyıla kadar Avrupa’nın tıp fakültelerinde temel kaynaklardan biri olmayı sürdürmüştür. Latince adı "Canon of Medicine" olarak bilinir.

İbn-i Sina tıpta eserler verdiği gibi birçok alanla ilgilenmiştir. Felsefe, Mantık, Doğa Bilimleri, Kimya ve Farmakoloji, Psikoloji, Edebiyat, Matematik ve Geometri alanlarıyla ilgilenir.

Felsefede de derin izler bırakan İbn-i Sina  Aristoteles’in eserlerini derinlemesine inceleyerek bunlara yorumlar getirmiş ve İslam dünyasında Aristotelesçi felsefenin önemli bir temsilcisi olmuştur. Nefs hakkında çalışmalar yapmış ve Farabi gibi Felsefede öne çıkmıştır.

İslam dünyasının ünlü düşünürü, tıbbın babası, Avicenna, Büyük Üstat İbn-i Sina bugünkü tıbbın temellerini atmış ve sadece İslam dünyasını değil, bütün dünyayı ve geleceği etkileyen biridir. O hayatı ve eserleriyle insan aklının ve bilimin gücüne olan inancın birer sembolüdür. Onun mirası, kültürler arası bilimsel etkileşimin ne kadar değerli olduğunu kanıtlar nitelikte olup, insanlık tarihine yön veren önemli isimlerden biri olarak ebediyen hatırlanacaktır.

Son olarak bundan yıllar önce izlediğim bir filmi size önermek istiyorum. İbn-i Sina: Hekim filmiyle onu daha yakından keşfedebilirsiniz.


- İbn-i Sina (Hiç Kimse Görmek İstemeyen Biri Kadar Kör Olamaz)