İlk Şiiri Kim Yazdı?

EN-HEDU-ANNA: En (Başrahibe)- Hedu (Övünç ve Gurur Kayanğı)- Anna (... Cennetin). Ben Başraibe.

Hayatın karmaşasından kaçmak istediğimiz zamanlarda bir şeylere sığınmak isteriz. Güneşli bir günde ansızın bastıran yağmurdan kaçmak için bir tentenin altına sığınmak gibi bir şeydir bu. Böyle zamanlarda duygu yüklü bir şiirin mısralarında gezinmek insana tarifsiz bir mutluluk verebilir.

Peki siz, bu mutluluğu deneyimlediğiniz zamanlarda ilk şiirin kimin tarafından yazıldığını düşünmüş müydünüz hiç? 


İlk şiirin ortaya çıkışı MÖ. 2300’lü yıllara dayanıyor. Tarihin ilk imparatoru Akad Kralı Büyük Sargon’un kızı ve Ay Rahibesi olarak adlandırılan Enheduanna, tarihte bilinen ilk şair olarak kabul ediliyor. Babası tarafından Ur şehrindeki Ay Tanrısı Nanna’nın Ekişnugal tapınağına başrahibe olarak görevlendiriliyor. Büyük Sargon’un aslen Akadlı olup Sümer topraklarında hüküm sürmesi nedeniyle Akad ve Sümer kültürlerinin kaynaşmasında Enheduanna'nın eserleri önemli bir aracı güç oluyor.

Enheduanna, Sümerlerin Aşk Tanrıçası İnnana’ya çok sayıda lirik şiir yazar. Şiirlerinde, İnnana'yı olağanüstü niteliklerini vurgulayacak şekilde betimler:

….

"Sen taşkın bir selsin dağlardan inen

Ah, her şeyden önce gelen

Ay tanrıçası İnanna, cennetin ve dünyanın tanrıçası

Ateşin kıvılcımlar saçıyor ve sıçrıyor halkımın üzerine. 

Bir hayvana binmiş hanım, 

An (Tanrıların Kralı) sana üstünlük veriyor, kutsal buyruklar; 

Ve sen işte böyle davranıyorsun. 

Bütün büyük ayinlerimizde sen varsın. 

Ama kim anlayabiliyor ki seni gerçekten?"

....

Enheduanna sadece bir şair değil aynı zamanda tarihte bilinen ilk gökbilimcisi sayılabilir. Görevlendirildiği tapınakta yıl boyunca Ay’ın konumunu izleyerek bir Ay takvimi ile Güneş’in kaydını tutarak Dünya’nın Güneş yörüngesindeki hareketine uygun ikinci bir takvimi hesaplamış.

Uzun yıllar başrahibelik yapan Enheduanna’nın bilinen 42 ilahi ve 3 destansı şiiri var. Ayrıca kendi dualarını da yazdığından tarihte bilinen ilk yazar olarak da adlandırılıyor. Yazdığı şiirler pek çok Hristiyan ilahisini etkiliyor ve hatta Homeros’un destanlarına da ilham kaynağı oluyor.

Enheduanna’yı tarihte önemli kılan bir şey de şiirlerinde ismini açıkça belirtmesi ve “ben” zamirini özellikle kullanarak şiirlerine bir nevi kendi imzasını atması.

Yazdığı mısralar onun güçlü kişiliğini çekinmeden sergilediğini gösterir nitelikte:

"Ben, başrahibe Enheduanna,

Senin hizmetinde kutsal tapınağıma girdim.

Ayin sepetimi taşıdım, neşenin şarkısını seslendirdim.

Bana (ayin yemeği yerine) cenaze adakları verildi,

Sanki ben hiç orada yaşamamışım gibi.

Işığa yaklaştım,

Işık beni aleviyle kavurdu.

O gölgeye yaklaştım,

Fırtına beni sardı.

Bal ağzımdan zehir döküldü.

Ruh dindiren melekelerim söndü."

....

Enheduanna sadece sıradan bir şair değil. Yazdığı şiirleri, halkın Akad İmparatorluğuna itaatini kolaylaştırmak için ustaca kullanmış bir diplomat aynı zamanda. Ondan önce sadece tapınılan olağanüstü varlıklar olan tanrılar, Enheduanna’nın şiirleriyle tıpkı bir insan gibi seven, savaşan, acı çeken, tutkulu canlı birer varlıklar haline geliyor. Ayrıca şiirlerinde döneminin adaletsizliklerini, isyanlarını ve bunlara karşı Enheduanna’nın bir kadın olarak gösterdiği cesur tavrı da görmek mümkün.

Enheduanna’nın şiirlerinin yer aldığı çivi yazılı tabletler, İngiliz arkeolog Leonard Woolley tarafından 1925 yılında Mezopotamya bölgesinde yapılan kazılarda keşfediliyor. 1995 yılında ise William W. Halo ve J. A. Van Dijk adlı sümerologlar, Enheduanna’nın yazdığı 50 adet tableti birleştiriliyor ve Enheduanna’nın şiirleri bir araya getiriliyor. Günümüzde Enheduanna’dan kalan iki mühür, bir disk ve bazı tabletler Pensilvanya Müzesi’de sergilenmektedir.

Eserleriyle ve başardıklarıyla tarihte iz bırakan öncü kadın Enheduanna'nın, günümüzde içinde nice güzellikler barındıran tüm kadınlara yol göstermesi dileğiyle...