Inshallah a Boy (2023)

Başarılı bir sosyal gerçekçi sinema örneği, Inshallah a Boy.

Son zamanlarda izlediğim en akıcı ve gerçekçi film diyebilirim Inshallah a Boy için.

Amjad Al Rasheed'in ilk uzun metraj filmi aynı zamanda Cannes'da gösterilen ilk Ürdün filmi olma özelliği taşıyor.

Film, aniden eşini kaybeden genç bir anne olan Nawal'ın hikâyesini anlatıyor. Eşinin ölümünün ardından Nawal, eşit olmayan miras yasaları ve aile baskısı ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Kendisinin ve kızının geleceği için ataerkil sistemin karşısına çıkardığı engelleri aşmaya çalışıyor. Erkek çocuğu olsa neredeyse derdi kalmayacak olması, eşitsizliği net bir şekilde tek başına anlatıyor.

Doğal oyunculuklar, sade ve akıcı anlatım ile film sizi Nawal'ın mücadelesine ortak ediyor. Oradaymış hissi veren hareketli çekimleri filme bir gözlemci olarak katılmanızı sağlıyor. Yaşadığı toplumsal baskıyı ve ahlaki ikilemleri Nawal ile beraber hissediyorsunuz. Mouna Hawa'nın (Nawal) bence kusursuz olan oyunculuğu da karakter gelişimi açısından başarılı bir örnek.

Film, sosyal gerçekçi sinemanın güzel bir örneği. Yasalar ve toplumsal normlarla korunan eşitsizliği gözler önüne serip, düşünmeye ve sorgulamaya itiyor. Nawal'ın bir an olsun nefes alamaması, karşına peşi sıra çıkan engeller, sürekli çalan telefonlar ile tempo hiç duraksamadan devam ediyor.

Yönetmen kadınlar üzerindeki baskıyı öyle süreklilikle ve arttırarak anlatıyor ki hiçbir yerde boşluk bırakmıyor. İşinde, evinde, sokakta, her yerde kadını sıkıştıran bir düzen var ve kadın için bunların hepsi bir mücadele.

Yönetmen bu filmiyle ülkesinde kadın hakları üzerine biraz olsun gündem yarattıysa ne mutlu ona.

Ürdün'ün aynı zamanda Oscar adayı olan bu filmi izlemenizi gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.