İş Hayatına Dair Gerçekler

You must break the pattern today, or the loop will repeat tomorrow.

Kendinizi seveceğiniz bir işe sahip olacağınıza dair şartladıysanız şu anda kandırılmış hissettiğinizi biliyorum. Okul yıllarınızda iş hayatına dair size verilen izlenim; işinizde bir entelektüel çıktı elde edebileceğinize, yeteneklerinizi ve güçlü yönlerinizi keşfedebileceğinize yönelikti. Gel gelelim gerçekler hayallerimizle örtüşmüyor.

Her mesleğin iyi ve kötü yanları var elbette. Fakat ister mavi ister beyaz yaka olun, ister kendi işinizi yapın ister bir başkası için çalışın; neticede sermayeye hizmet ediyorsunuz ve sermayenin bir parçasısınız. Kapitalist üretim modelinin içinde farklı unvanlar ile çalışan herkes sistemin bir parçası. Ve bu sistemin içinde para karşılığı "emek" satan herkes birer işçi.

İş hayatının yadsınamaz bazı gerçeklerini sıralayacağım. Çalışma hayatının er ya da geç bu gerçekleri size öğreteceğinden emin olabilirsiniz.

  1. İş arkadaşlarınız arkadaşınız olmak zorunda değildir.

İş arkadaşlarınız (co-worker) özel hayatınızda arkadaşınız olmak zorunda değil. Buna dair yanılgıya düşmenin çok kolay olduğunu biliyorum, çünkü iş arkadaşlarınız gününüzün çoğunluğunu birlikte geçirdiğiniz insanlardır.

İş arkadaşlığına dair ufak bir test: Kendinize ikinizden biri işten ayrıldığı takdirde dışarda görüşür müyüz diye sorun. Eğer cevaptan emin değilseniz bu kişi muhtemelen arkadaşınız değildir.


2. Bir mentor bulamayacaksınız.

Yeni başladıysanız; size akıl hocalığı yapacak, yol gösterecek, örnek alabileceğiniz bir mentor arayışında olacaksınız. Bunu bulma olasılığınız çok düşüktür. Genellikle yeni bir çalışanı eğitmek fazladan iş yükü olarak görülür. Tabİi durum her zaman böyle değildir fakat yüksek ihtimalle bazı şeyleri bir mentor olmadan el yordamı ile öğreneceksiniz.


3. Çoğu insanın işinde yetkin olmadığını ve sıklıkla hata yaptığını göreceksiniz.

Yıllardır aynı işi yapan insanların bile kendi iş tanımlarından bihaber olduğunu ve bu şekilde yıllarca devam edebildiklerini göreceksiniz.


4. Başarının anahtarı çok çalışmak değildir.

Başarının anahtarı çok çalışmaktan ziyade doğru zamanda doğru yerde olup doğru aksiyonu almaktır. Çok çalışmak genellikle üzerinize fazladan iş yükü olarak döner. Yani potansiyelinizin fark edilmesi iş yükü artışı demektir bu size çok nadiren terfi veya maaş artışı olarak döner.

5. Rutin ruhunuzu emecek.

İşinizi çok seviyor olsanız bile rutine binmesi durumunda kapana kısılmış hissedip döngünün içinde kaybolmanız çok normal.


6. Gereksiz uzun çalışma saatleri.

Gel gelelim listenin bence en önemli ve en can alıcı maddesine. Uzun çalışma saatleri... Yapmanız gerekenleri kısa süre içinde tamamlasanız bile mesai saatleri içerisinde iş yerinizde bulunmanız gerektiğinden adeta tüm gün vakit öldürmeniz gerekecek.

Ofiste fiziksel olarak bulunmanız patronların gözünde "çalışmak" olarak görüldüğünden siz de 10 dakikada halledebileceğiniz işleri 1 saatte yapmaya başlayacaksınız.

Uzun çalışma saatlerinin çalışanların yaşam kalitesini, ruh sağlığını ve verimliliğini düşürdüğü aşikar. Fakat sizden beklenen "verim" daha çok işe gelip gelmediğiniz ile alakalıdır.


7. Takım çalışması mı mobbing mi?

Bir iş eğer takım çalışması olarak yapılıyor ise o iş için krediyi kimin alacağı bir muammadır. Kimin ne kadar çalıştığı ve işe ne gibi bir katkıda bulunduğu objektif olarak yansıtılmaz ise mobbing'e maruz kalabilirsiniz.

8. Sosyalleşme ihtiyacı

İşiniz monoton ise gün içerisinde sizi canlandıracak, enerjinizi yerine getirecek, sizi yükseltecek bir takım aktiviteler arıyor olacaksınız. Çok üzgünüm ki birçok iş yeri size bunu sunamayacak. Gününüzün en sosyal anı muhtemelen öğlen yemekleriniz olacak. Eğer sigara kullanıyorsanız muhtemelen kolektif bir şekilde çıkılan sigara molaları da bu sosyalleşme ihtiyacını doyurabilir. Perspektif genişleten sohbetler ve kaliteli bir sosyalleşme beklemeyin.

9. Uzaktan çalışmak

Birçok şirket uzaktan veya hibrit çalışma modelini benimsemeye başladı. Pandemi sonrası özellikle yaygınlaşan ve tercih edilen uzaktan çalışma modeli, ofis giderlerinin azalması demek. Aynı zamanda bu model sayesinde afet ve kriz durumlarında işler aksamadan devam edebiliyor.

Çalışan gözünden baktığımızda madalyonun iki yüzü var;

  • Sınırı nerede çizeceğiz? Evden çalıştığınızda çalışma saatleriniz daha belirsizdir ve günün her saati çalışma saatine dönebilir. Bu "iş - özel hayat" dengesizliğine yol açabilir. Aynı zamanda uzaktan çalışma modelinin çalışanların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını kötü etkilediğine dair veriler de mevcut.
  • Öteki taraftan da uzaktan çalışma modeli ile birlikte kişi gününü kendi istediği gibi organize edebilir. Çalışacağı saat aralığını kendi belirleyerek kendine vakit ayırabilir. Aynı zamanda bu çalışma modeli seyahat etme noktasında bir özgürlük tanır. Sizin için her yer bir ofis olabilir. Gününüzün 8-10 saatini bir ofiste hapsolarak geçirmek yerine dilediğiniz yerde çalışabilirsiniz. İş yerinde vakit öldürmeye ve çalışıyormuş izlenimi vermeye son!


10. Bunun sonu ne zaman gelecek?

Gelecekte emekli olabilmenin çok büyük bir ayrıcalık olacağı söyleniyor. İnsan ömrünün uzaması ile birlikte emeklilik yaşı neredeyse yetmişli yaşlara dayandı. Fakat yaşamının en verimli dönemini neredeyse tatilsiz çalışarak geçiren, çalışmak için yaşayan insanların önünde bir emeklilik ihtimali var mı? Peki bu insanlar emekli oldukları takdirde geçinebilecekler mi? Bunlar, cevap vermesi çok zor sorular.