İsmail Gaspıralı’nın Eğitimci Yönü

Çağına göre eğitim düşünceleri ile öne çıkan bir aydın olan İsmail Gaspıralı'nın eğitimci yönüne beraber bakalım.

İsmail Gaspıralı 20. yüzyılda yaşamış, Türk eğitim kurumlarının yeniden yapılandırılması hakkında yaşadığı çağ ve coğrafyasındaki insanlardan farklı bir tutum sergileyerek yeni bir eğitim felsefesi oluşturmuştur. İsmail Gaspıralı’ya göre Türk-İslam dünyasındaki geri kalmışlıklar ancak eğitim ile çözülebilirdi bu sebeple memleketi Kırım’dan başlayarak Hindistan ve Mısır’a kadar eğitimin yeniden yapılandırılmasını hedeflemiştir. Gaspıralı eğitimin yeniden yapılandırılmasını bütüncül olarak değerlendirmiş öğretmen yetiştirmek, araç-gereç kullanımı, ders araları, kız çocuklarının eğitim alması, sınıfların kalabalık olmaması ve derslerin öğrencileri okuldan soğutmayacak nitelikte olmasına özen göstermiştir.

Usul-i Cedit uygulamaları Buhara, Taşkent, Semerkant’ta başlamıştır ve Gaspıralı da ‘’Tercüman’’ adını verdiği gazetede eğitim görüşlerini yayınlamaktadır. Gazete aracılığıyla da Kırım, Kafkasya ve Anadolu Türkleri arasında kültürel bir köprü oluşturulmasına ışık tutmuştur. Aynı çağda Rusya Türkleri ‘’Ruslaştırma’’ ve ‘’Ortodokslaştırma’’ projelerini yürütmektedir; Gaspıralı ise bu durumun eğitim ile aşılabileceğini iddia etmekteydi ancak bunun için büyük bir eğitim reformu gerekiyordu. Okullardaki fiziki ortamın yetersizliği, eski eğitim yöntemlerinin bile işlevlerini yerine getiremiyor oluşunu tespit etmiştir ve Gaspıralı’nın bu tespiti yaşadıkları şehirlerle ilgili (Bahçesaray- İstanbul) aksaklıkları, düzensizlikleri ve hataları Avrupa’dan örneklerle değerlendirmiştir. İsmail Gaspıralı, ‘’1881 yılında Rusya’da yaşayan 16 milyon Müslümanın 16 bin okula ve 214 medreseye sahip olduğunu, yaklaşık 500 bin çocuğun okula gittiğini, ancak bu okullarda eğitimin sayı dışında bir niteliğinin olmadığını,  öğrencilerin yıllarının heba olduğunu, beş yıl içerisinde okuma yazma bile öğrenemediklerini ifade etmektedir.’’ Bu sebeple ona göre bir eğitim reformu zorunludur.

Uzun yıllar Rusya’da yaşamasının doğal sonucu olarak Gaspıralı geleneksel Türk ve modern Rus eğitimi arasında birtakım farklar gözlemlemiştir. Öncelikle iyi bir eğitim için okulun fiziki ortamı çok iyi olmalıdır, öğrenciler kayıt yılına göre okula başlamalı, her öğrenci kendi yaş ve seviyesine uygun sınıflarda eğitim görmelidir. Dersler öğrencilerin inisiyatifine bırakılmamalı, önceden belirlenmiş bir eğitim programına göre ilerlemelidir. İlkokullar öğrencilere temel ihtiyaçlarını öğretme, bilim ve sanata ilgi uyandırma faaliyetlerini yerine getirmelidir. Ayrıca okulun mali kaynakları sağlam olmalı iyi bir ekonomi üzerine inşa edilmelidir.

Gaspıralı anadile çok önem vermiş ve anadilde eğitimi savunmuştur, İstanbul’a ve Avarupa’ya yaptığı seyahatler sonucunda eğitimde uygulamayı düşündüğü yöntemleri anadiline verdiği önem ile birleştirmiştir. Buna göre 1884 yılında ‘’Haca-i Sıbyan’’ adlı eserini yazıya döker, bu esere göre ilkokula yeni başlayan çocuğa anadilinde okuma-yazmayı eskiye göre, fonetik metotla çok daha kısa zamanda öğretmeyi amaçlar.’’ Gaspıralı, okuma yazmayı daha çabuk öğretebileceğini umduğu, Türk Dünyasında yeni bir şey olan “ses çıkaran harf, sesli metot ya da fonetik” anlamına gelen “Usul-i Savtiye” metodunu uygulamaya koyarak hece metoduna karşı yeni bir öğretim metodu geliştirir.’’ Eski yöntemde beş yıl gibi uzun bir sürede okuma yazma öğretiliyordu ancak bu yönteme göre okuma yazma 50 gün gibi kısa bir süre içinde öğretilebilirdi ve eski yöntemde öğrenciler doğrudan kelime okuyarak öğrenmeye çalışıyor neredeyse hiç yazmıyorlardı yeni yöntemde ise harfler tek tek öğretilmekte ve ardından kelime içerisinde kullanılması sağlanmatadır.  İsmail Gaspıralı’nın çalışmaları sonucunda heceye dayalı eski okuma yönteminden vazgeçilerek, öğrencilere harflerin sesleri öğretilmek yolu doğrudan okuma yöntemi kullanılmaya başlandı.