İstanbul Sözleşmesi Yaşatır

Mücadelemiz yaşayan insanlar olmak.

En basitinden alarak başlayalım konuya. Bu sözleşme nedir?  İstanbul Sözleşmesi, tam adıyla "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi", kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, bu tür şiddetle mücadele etmek ve mağdurları korumak için hazırlanmış bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir. Sözleşme, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılmış ve Türkiye, bu sözleşmeyi ilk imzalayan ve onaylayan ülke olmuştur. Bu nedenle "İstanbul Sözleşmesi" olarak adlandırılır.

Peki bu anlaşmanın amaçları nelerdir?

1-Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi: Kadınları, çocukları ve aile içi şiddete maruz kalan tüm bireyleri korumayı hedefler.

2-Şiddet Mağdurlarının Korunması: Sözleşme, mağdurların korunması için acil ve uzun vadeli tedbirlerin alınmasını öngörür. Bu kapsamda, sığınma evleri, 7/24 hizmet veren yardım hatları ve psikolojik destek mekanizmalarının oluşturulmasını teşvik eder.

3-Faillerin Cezalandırılması: Şiddet uygulayanlara karşı cezai yaptırımlar getirilmesini ve bu kişilere yönelik rehabilitasyon programlarının uygulanmasını teşvik eder.

4-Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğuna dikkat çeker ve eşitlik ilkesinin sağlanmasını teşvik eder.

5-Farkındalık Yaratmak: Sözleşme, toplumda şiddetin önlenmesi için farkındalık artırıcı kampanyalar düzenlenmesi ve eğitim programları uygulanması gibi tedbirleri öngörür.

İstanbul Sözleşmesi'nin Türkiye'deki Önemi

Türkiye, sözleşmeyi ilk imzalayan ve onaylayan ülke olarak kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir adım atmıştı. Sözleşme, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması ve kadın haklarının güçlendirilmesi konusunda önemli bir çerçeve oluşturmuştu. Sözleşme, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet dahil olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddeti kapsıyordu.

Ancak Türkiye, 2021 yılında sözleşmeden çekildi. Bu karar, iç ve dış kamuoyunda tartışmalara ve eleştirilere yol açtı. İstanbul Sözleşmesi’ne destek verenler, sözleşmenin kadına yönelik şiddeti önlemek için etkili bir araç olduğunu savunurken, eleştirenler ise sözleşmenin geleneksel aile yapısını tehdit ettiğini öne sürerek karşı çıktı.

İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için önemli bir adımdır. Bu sözleşme, sadece hukuki bir metin değil, kadınların her gün maruz kaldığı şiddeti durdurmak için atılmış güçlü bir adımdır. Ancak, toplumun her kesiminin desteği ve farkındalığı olmadan bu mücadelenin başarıya ulaşması zor.

Eğer hala bir sokakta yürürken sürekli arkamıza bakma ihtiyacı hissediyorsak, giysilerimizi seçerken özgürlüğümüz yerine güvenliğimizi düşünüyorsak, elimizde anahtarı bir savunma aracı gibi tutuyorsak ve yaşadığımız topraklarda her an tetikte olmak zorundaysak, bu düzende ciddi bir yanlışlık var demektir. Kadınların korkusuzca, özgürce yaşayabileceği bir toplum inşa etmek için artık daha fazla sessiz kalınmamalı. Gerçek değişim, kadınların güvenliğini ve haklarını koruyan güçlü adımlarla mümkün olabilir. Şiddetle mücadelenin, toplumun her kesimi için güvenli bir gelecek inşa etmek anlamına geldiğini unutmadan, İstanbul Sözleşmesi'nin yaşatılması için hep birlikte harekete geçmeliyiz.