Japon Edebiyatından Eşsiz Bir Distopik Eser: Hafıza Polisi

Bu yaz ne okumalıyız? Farklı bir edebiyattan, yalın ancak sürükleyici, insanın üzerine düşünmesini sağlayacak bir eser önermek istiyorum.

Yōko Ogawa tarafından yazılan Hafıza Polisi (The Memory Police), okurlara adı sanı duyulmamış bir adayı ve her şeyin yavaş yavaş unutulduğu bir zamanı sunuyor. Hikayenin kahramanı, bu adada yaşayan, bu distopik yaşamı da gözler önüne seren bir kadın yazar. İnsanlar, bir sabah uyandıklarında belirli nesnelerin, duyguların, hatta kendi uzuvlarının kaybolduğunu fark ederler. Her kayboluştan sonra adadaki her sakin de unutulanı ve onu hatırlatacak her şeyi silmek zorundadır. Eğer ki insanlar kaybolan şeyi tutmaya veya hatırlamaya devam ederse, Hafıza Polisleri o kişiyi alıp uzak bir yere götürürler. Ada, hepimizin az çok aşina olduğu George Orwell'ın 1984 romanını da anımsatıyor.

Gidenin de geri gelmediği bu evrende insanlar Hafıza Polisleriyle ters düşmemeye çalışıyorlar. Hikaye bu sistemi anlatan, kendi deneyimlerini sunan ve sistemle editörü R.'yi saklayarak başkaldırı yaratan başkahraman yazarımızın ağzından verilir.

Her totaliter rejimde olduğu gibi yöneten sistem, yönetileni bastırmak için duygularına, zihnine, diline sahip olmak ister ve bunun için uğraşır. Aynı şekilde Hafıza Polisi'nde de bu baskıyı, direkt Hafıza Polislerinin bir şeyleri unutmayan insanları cezalandırmasıyla görmekteyiz. Unutmayan insanları tehdit olarak algılayan bu sistem, kendisini bozguna uğratmaması için elinden geleni yapar ve insanları korkutur. Korku, totaliter rejimin en güçlü silahlarından biridir. Öyle ki eserde unutan insanlar her adımını polislerden korkarak atmaktadır. Bu düşünce kontrolü, üst sistemin kendinden korkularak toplumu bastırmasını sağlamaktadır. 

Otoriter rejimde toplumların polisler tarafından izlenmesi de üstte bahsedildiği gibi bize George Orwell'ın 1984'ünü hatırlatıyor. İnsanların özgürlüklerini kısıtlayan, onları adeta makineleştiren sistem, neyi düşünmesi veya nasıl davranması gerektiğini de zaten belirtmektedir. Başkahramanımız olan yazar, sisteme karşı çıkmadan yaşar. Bu bakımdan bize Winston'ı hatırlatabilmektedir. Sistemi bir süre sorgulamaz, kaybetmesi gereken anılar varsa kaybeder lakin o da kitapta yardımcı karakter olan R. sayesinde sisteme bir nevi kafa tutmaya başlar. Kendisinin çizemediği kaderini, bir adamı saklayarak değiştirmeye çalışır. Var olan sistemin, insanlar üzerinde hakimiyet kurmasına bir başkaldırı olarak yorumlanabilir karakterimizin hiçbir şeyi unutmayan R.'yi saklamak istemesi.

Distopya severlere yeni bir soluk olacak bu eser, Ogawa'nın ustaca kaleminden çıkmıştır. Okuyanları sıkmayacak ve üzerine düşünülecek detaylı bir eserdir.