Jean-Jacques Rousseau Görüşleri Doğrultusunda İnsanın Konumu
Jean-Jacques Rousseau’nun "Toplum Sözleşmesi" ve "İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı" Eserlerinde Eşitlik ve Mülkiyet Kavramları
Rousseau, eserlerinde tüm insanların doğada eşit şartlarda varlığa geldiğini savunur. Doğa durumundaki insan, ilkel ve vahşi bir halde, kendi ihtiyaçlarını karşılayarak eşit bir yaşam sürdürür. Ancak bu eşitlik, bir kişinin belirli bir bölgeyi kendine ait ilan etmesiyle son bulmuştur. Bu, doğadaki eşit yaşamı sona erdiren önemli bir dönüm noktasıdır.
Bir bölgenin sahiplenilmesiyle birlikte "mülkiyet" kavramı ortaya çıkmıştır. Mülkiyetin doğuşuyla toplumlar oluşmaya başlamıştır. Toplumlar geliştikçe haksızlıklar artmış ve insanlar bir arada yaşamak için sözleşmeler yapmıştır. Bu sözleşmeler, devletin temelini oluşturur ve büyük devletlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Rousseau'ya göre, insan doğa durumundayken özgürdür. Bu durum içerisindeyken, herkes eşittir ve kendi işini kendisi görmektedir. Fakat bir bölge sahibi olmak söz konusu olduğu vakit, "mülkiyet" kavramı oluşmuştur. Mülkiyet kavramı oluşunca da yavaş yavaş toplumlar oluşmaya başlamıştır.
Toplumlar oluştukça haksızlıklar artmış ve insanlar bir arada yaşamak için sözleşmeler meydana getirmeye başlamışlardır. Sözleşmeler ile devletin kaynağı meydana gelmiş ve bunlar sayesinde büyük devletler oluşmuştur. Rousseau'ya göre, insan doğa durumundayken özgür bir haldedir fakat devlet yapısının oluşmasıyla birlikte bir tür köle haline gelmiştir. Bunun nedeni, insanın doğa durumundayken doğa halini beğenmemesidir. Ancak medeni hale geldiğinde, ait olduğu gerçek yeri unutmuş olur. Birey, toplum içerisine girdiği vakit oluşturulmuş olan bir egemen varlığın dediği şeyleri mutlak olarak kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu durum, bireyi köleleştirmiştir.
Doğa durumundayken özgür ve istediği gibi yaşayan insan, toplum içinde birçok hakkından feragat etmek zorunda kalmıştır. Bu zorunluluk, insanı medeni hale getirmiştir. İlkel haldeyken sadece huzur ve özgürlüğü için yaşayan insan, medenileştiğinde azimli ve çalışkan bir hale gelir ve toplum içindeki görevlerini yerine getirmek zorundadır. Rousseau'ya göre, insan bu kölelik durumundan mutluluk ve gurur duyar bir hal almıştır...