K KUŞAĞI NEDİR?

Neden gençlerimiz karamsar ve gelecek kaygısı içerisinde? Bu düşünce ve ruh halinin bu kadar yaygın olmasının nedeni nedir?


Genel olarak genç kuşak hayata dair umutsuz ve karamsar bir durumda. Bu düşünce ve ruh halinin bu kadar yaygın olmasının nedeni nedir?

Her şeyin çok hızlı yaşandığı, kültürün, teknolojinin büyük bir hızla değiştiği ve insanların 10-20 yıllık zaman dilimlerinde bile birbirlerine yabancılaştığı bir çağda, uzmanlar yeni eğilimleri açıklamak için yeni kuşaklar ve yeni tutumlar tanımlıyorlar. Kuşak, kavram olarak aynı yıllarda doğmuş ve aynı dönemleri paylaşmış insan toplulukları olarak açıklanmaktadır. Her bir kuşak öncekinden farklı, öncekine yabancı, her yeni kuşak teknolojiye biraz daha yakın. Doğal olarak teknolojiye bağımlı olan bu nesiller dışarıda fazla zaman harcamadıklarından yalnızlık ve kaygı gibi birtakım sosyal sorunlar da yaşayabilmektedir.

İngiliz bilim insanı ve araştırmacı Noreena Hertz'in araştırmada elde ettiği bulgulara göre daha önce yapılan kuşak sınıflandırmalardan farklı olarak bu kuşağı mucit, üretici ve oluşturucu şeklinde ifade etmiştir ve bu dönemdeki nesli K kuşağı şeklinde adlandırmıştır.

Hertz tarafından yapılan araştırmada 1995 yılından sonra doğan bireylerin oluşturduğu bu kuşağın en çok kaygılandığı unsurlar sevdiklerini kaybetme veya hayatta başarılı olamama durumu değildir. Büyük küresel sorunlar hakkında da çok endişeliler. Dünyayı varoluşsal tehdit olarak algılayan K Kuşağı, 1995 yılları sonrasında doğan dünyanın tehlikelerinin oldukça farkında olan bir kuşak. Ekonomik çöküş, işsizlik, terör, savaş, göç, inan sömürüsü, iklim sorunları ve son olarak herkesi etkisi altına alan hastalık.

K harfi, uluslararası çapta tanınan The Hunger Games’in (Açlık Oyunları) cesur kadın kahramanı Katniss Everdeen’den geliyor.

Dünyanın kendi fanusları olduğunu düşünerek büyüyen ‘Yes We Can’ jenerasyonu olan ilk dönem milenyallere göre bu jenerasyon için yaşadıkları dünya, tıpkı Katniss Everdeen’in deneyimlediği gibi, fanustan ziyade Hobbes’un tasvir ettiği şekilde distopik, adaletsiz ve sert.

Bu dünya üzerinde taraf olmaksızın herkes kötü ve vicdansız olabiliyor. Bir inancı kalbimize işleyemeden ve aynı zamanda aklımızla kabul edemeden milyonlarca acının içine bırakılıyor, içine hapsoluyoruz; dünyanın tam ortasında kalıyoruz. Güvensizlik tam olarak bu nedenle oluşuyor. Her şeyi tüm çıplaklığı ile görüyor, tüm acı ile savaşmak zorunda kalıyoruz. Doğal olarak bu gelişmeleri takip eden jenerasyonun bireyleri daha önceki neslin bireylerine göre daha kaygılı ve gerçekçidir. K kuşağı için bu depresyon sonsuza kadar sürecekmiş gibi geliyor. K kuşağı adaletsiz bir dünya içerisinde olduklarının farkında. K kuşağı; gerçekçi ve karamsar, gece gündüz çalışmaya hazır, kurumlara güvenmiyorlar, satın almakla yetinmeyip kendi tasarımlarını oluşturmak istiyorlar.

Beklenti olarak en güzel yıllarımız olacağını sanırken olabilecek en kötü şeyleri en erken yaşlarda psikolojik olarak deneyimliyoruz. Çok küçük yaşlardan itibaren henüz hiçbir inancın, kimin iyi kimin kötü olduğuna kavrayamamış iken her yerde ölen, acı çeken insanlar görüyoruz. Dünya üzerinde yaşanan tüm olumsuzluklara tanık oluyoruz. K kuşağı olarak son derece mutsuzuz çünkü geleceğe dönük baktığımızda umuda sevk eden hiçbir şey yok. İnanıyorum ki yalnız değiliz. Kötü insanların olabileceğinin farkında olduğumuz gibi iyi insanların da olabileceğine olan inancımız, kalbimizin bir köşesinde bu umuda tutunuyor. K kuşağı olarak iyinin, iyiliğin tarafındayız. İyilik elbet kazanacak.


K kuşağının her şeyin farkında olduklarını unutmayın, güven ortamını yaratmak için anlayışlı davranın. Fark edilmek, fark yaratmak istiyoruz. Yanımızda olduğunuzu hissedemediğimiz zaman dünya için hiç umudumuz kalmıyor. Acı çeken, yardım çağrısında bulunan dünyanın dört bir yanındaki insanları ekranlardan daha fazla izlemek istemiyoruz. İyiliğin, ihtiyacı olan herkese ulaşabileceğine inanmak istiyoruz. Küreselleşen dünya ile rekabet ortamının bizi bu kadar korkutmasına izin vermeyin.

Geleceğimize dair güzel beklentilere sahip olmamız, hayallerimizin gerçekleşeceğine inanmamız bu depresyon halinden kurtulmamız konusunda büyük önem arz ediyor.