Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi ve Türkiye'de Uygulanması

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş bu uluslararası antlaşmayı gelin yakından inceleyelim!

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi ya da CEDAW (Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women) 1979 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş bir uluslararası antlaşmadır. 

CEDAW Birleşmiş Milletler bünyesinde yer alan sekiz temel insan hakları sözleşmelerinden bir tanesidir. Bu anlaşma ile dünya çapında bir cinsiyet eşitliği sağlamak amaçlanmıştır. Feministlerin insan hakları bildirgelerinde eksik gördüğü kadın hakları bu sözleşme ile güvence altına alınmıştır. 1979 yılında kabul edilen sözleşme en başta yalnızca 20 ülkenin onaylamasıyla beraber 1981 yılında yürürlüğe girmiştir. Bundan sonra dünyadaki hemen her ülkenin kabul ettiği bir kadın hakları sözleşmesi halini almıştır.

Sözleşmenin yürürlüğe girme aşamalarına baktığımız zaman özellikle ikinci dalga feminizm hareketleri Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’nin hayata geçmesinde dolaylı da olsa büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle ilk dalga hareketlerden başlayarak insan hakları bildirgesindeki kadın haklarının eksikliği yönünde yapılan çalışmalar, Birleşmiş Milletler ’in böylesine bir sözleşmeyi kabul etmesine aracılık etmiştir. İkinci dalga hareketleri ile daha fazla sesini duyurabilen kadın yazarlar ve kadın hareketi örgütleri böylesine bir başarının basamaklarını oluşturmuşlardır. Bu gelişmeler Avrupa’da yavaş yavaş kurulmaya başlayan ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele etmeyi amaçlayan örgütlerin kurulmalarıyla devam etmiştir. Üniversitelerde kadın haklarını savunmak ve eşitsizliği bitirmek amacıyla “Kadın Çalışmaları” bölümleri açılmıştır. Feministler her alanda var olduklarını kanıtlar şekilde medyada, akademide, toplumsal alanda, siyasette boy göstermeye başlamış ve böylece savundukları haklara kavuşabilecekleri bu sözleşme hayata geçmiştir .

Feminizmin yükselişte olduğu yıllar olan 1960lı yıllarda ayrıca Birleşmiş Milletlere üye devlet sayısı da artmıştır. Bu noktada Birleşmiş Milletler kadınların yaşadığı sorunları gündeme getirebilmek adına Kadının Statüsü Komisyonu’nun önerisi üzerine 1975 “Kadının Uluslararası Yılı” ilan edilmiştir. Buna ek olarak kadın erkek eşitliğini desteklemek, kadının kendi ülkesindeki gelişme süreçlerine entegrasyonunu sağlamak ve kadının uluslararası iş birliğine ve dünya barışının güçlenmesine katkısını artırmak amacıyla Birleşmiş Milletler aracılığıyla pek çok proje hayata geçmiştir.. Bu ilerlemelerin devamında Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’ni hayata geçirme çalışmalarına da başlanmıştır. Bu sözleşme kadınlara yöneltilen her türlü ayrımcılığa karşı çıkması yönünden kadınların mücadelelerinin bir sonucu niteliğinde karşımıza çıkmaktadır. Böylelikle feministlerin mücadeleleri her bakımdan olmasa da en azından dünya çapında tanına bilirliği olan siyasi bir belge ile koruma altına alınmış oldu.


İkinci dalga feminizmin düşünce ve hareketleri Türkiye’ye yaklaşık on yıllık bir gecikmeyle gelmiştir. 1980li yıllarda Türkiye’de feminizmin ikinci dalgasına dair hareketlenmeler görülmüştür.  Batılı feminist yazarların kitaplarının çevrilmesiyle beraber 1970lerin son çeyreğinden başlayarak gelişmeye başlayan Türkiye’deki bu feminist hareketlerin bir sonucu olarak 1975 yılında “Ankara Kadın Kongresi” düzenlenmiştir. 1978 yılında düzenlenen bir seminerde okunan bildiriler daha sonra “Türk Toplumunda Kadın” isimli bir kitapta yayımlanmıştır. 1981 ve 1982 yıllarında toplantılar, sempozyumlar düzenlenmeye devam etmiş hatta dergilerde feminist sayfalara yer verilmeye başlanmıştır.

Bu bağlamda CEDAW, Türkiye’de de feminist hareketin gelişimi için de önemli bir rol oynamıştır. Feminist düşüncelerin iyiden iyiye ayyuka çıktığı ve kadınların bazı hakları talep etmek için mücadeleye başladığı bu dönemde, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanmış olan bu sözleşme Türkiye’de de feministlerin dikkatini çekmiştir. Bu noktada Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’nin Türkiye’de de hayata geçmesi için bir imza kampanyası düzenlenmiştir. Türkiye’de ikinci dalga feministlerin öncülerinden olan Şirin Tekeli bu durumu ilk feminist eylem olarak tanımlamıştır.

Nitekim 11.06.1985 yılında Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi Türkiye tarafından da kabul edilmiştir. Sözleşmenin kabul edilmesiyle beraber Birleşmiş Milletler taraf ülkelerden sözleşmenin uygulandığına, devletlerin kadınların hakları konusunda titiz davrandığına dair somut belgeler de görmek istemektedir. Bununla beraber kadın örgütleri de CEDAW Komitesine sunmak üzere özellikle 1997 yılından beri bazı raporlar hazırlamaktadır.