Kadınların Köleleştirilmesi

Toplumsal Cinsiyet Eşitiliği ve John Stuart Mill

Kitap incelemesi: "Kadınların Köleleştirilmesi"

Yazar: John Stuart Mill

Çeviri: Ahmer Özcan

Yayınevi: Bilge Kültür Sanat

Mill’e göre her şeyin cevabı toplumsal faydadır. Kadınların özgürleştirilmesi, özgürlük, devletin sınırlandırılması veya kurulması vb. birçok şeyin temelinde toplumsal fayda vardır. 

Mill kadınların özgürleştirilmesi için milletvekili olarak ve kişisel olarak mücadele etmiştir. Kadın – erkek eşitliğini savunur. Ayrıca bu eşitsizliğin yalnızca kadın için değil erkek için de ne kadar önemli olduğunu vurgular. Ona göre bu eşitlik sağlanmaz ise toplumsal fayda da sağlanamaz. Mill, önceleri bu erkek-kadın eşitliğini teorik olarak savunsa bile karısına duyduğu aşk ile bu tutkuya dönüşmüştür.

Mill’e göre toplum, erkek-kadın bağlamında belli rol ve özellikleri atfetmektedir. Örneğin erkek; ceval, irade sahibi, güçlü, ağlamaz yani efendi niteliklere sahip kişi olarak görülür, tasvir edilir. Buna karşın toplumda kadın; fedakar, uysal, güçsüz, ağlayan kimseler olarak görülürler. Yani köle ahlakını yansıtırlar. Köle-efendi ayrımı vardır. Mill ise bu ayrıam karşı çıkmaktadır. Hatta annesinin de bu toplumun atfettiği köle ahlakına göre yaşadığına inanmaktadır. Annesinin köle ruhlu olduğuna inandığı için ondan utanıyordur. Ona göre annesi geleneğin despotizmi altındadır.

Mill, köle-efendi ahlakı bağlamında Hristiyanlığı da eleştirir. Hristiyan ahlakının; yoksul ve aciz olan, öz inkar ve masumiyet ile kötülükten kaçınmaya dayandığını yani köle ahlakını yansıttığını söyler. Buna karşın pagan ahlakı güçlü olan iyidir, öz-iddia, soyluluk ve iyiliğin peşinden kovalama yani efendi ahlakını yansıttığını söyler. Hristiyan ahlaki pasif, pagan ahlakı aktifdir ona göre. 

Mill’e göre bireysellik en önemli şeydir. Kadın ve erkek de kendi başlarına bir birey olmalıdırlar. Kadın erkeğin tahakkümü altında olmamalıdır. Bireyselliği destekleyen unsurlar kendiliğinden olma, orijinal olma ve dehadır. Buna karşın gelenek, konformizm ve vasatlık bireyselliğin düşmanıdır, onu zayıflatır yok eder. Kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin kaynağında toplum tarafında erkek-kadın rölelerine atfedilmiş olan özellikler ve bu bağlamda gelenek yatmaktadır. Bu nedenle Mill, geleneğin despotizmine karşı uyarıda bulunur özellikle kadın erkek eşitliği temelinde. Bu yönüyle Burke’ı eleştirir.

Mill’e göre erkek-kadın arasındaki bağımlılığın kaynağı zor yasasıdır. Kölelik ile cinsiyetler arası bağımlılık arasında doğrudan bir ilişki vardır. İkisinin de kaynağı aynıdır . Zar yasasına göre güçlü olan hayatta kalmaktadır. Bu bir nebze o dönemde azalsa da fiili yaşamda ve özellikle kadın-erkek arasında devam ettiğini vurgulamaktadır, Mill.

Mill’e göre kadın-erkek arasındaki bağımlılık ilişkisi; erkeklerin kadınlar üzerinde sahip olmak istedikleri iktidar arzusundan kaynaklanmaktadır. Bu bağımlılık yalnızca erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliği ile birlikte toplumun ahlaki değerlerini kadına belli özellikleri atfetmesiyle de ilgilidir. Kadının erkeğe karşı direnmesi toplum tarafından kabul edilmez. Bunun böyle olmasının temelinde de yani doğal görünmesinde insanların alışmış olduğu gerçekliği doğal görmesinden kaynaklanmaktadır . Yani toplum ataerkin bir toplum düzenine alışmış olduğu için erkek-kadın eşitsizliğini doğal olarak görmektedir.

Mill, kadınların özgürleştirilmesini serbestlik ve rekabet çerçevesinde toplumsal fayda temelinde olabileceğini söyler. Örneğin kadınların herhangi bir meslekten alıkonulması; o mesleğe girişlerinin engellenmesi söz konusu mesleğin niteliğini düşürecektir. Böyle bir durumda toplumsal fayda ise en yüksek düzeye ulaşamayacaktır . O nedenle kadınları ile erkekler arasında her bakımdan eşitliğin olması gerektiğini düşünür.

Kadın-erkek arasında birtakım farlılıklar olduğu iddia edilmektedir. Bu iddia hegamon erkeklerin kadınlara karşı oluşturmuş olduğu bağımlılık ilişkisine dayanmaktadır. Buna karşı kadınlar bir birey olarak bu duruma karşı durmalıdırlar. Mill’e göre kadının doğası gereği bir eş ve anne olacağı düşüncesi toplum tarafından dayatılan bir durumdur . Kadınlar bu dayatmalara karşı durmalıdırlar. Sonuç olarak kadınlar, din, toplum çıkarı(erkeklerin çıkarı), gelenek ve dayatmalar gibi kadını erkekler karşısında direnmesine engel olan şeylere karşı birey olarak savaşmalı ve mücadelesini göstererek eşitliği sağlamalıdırlar.