Karbonsuz Gelecek: Denizcilik Sektörü
Yeşil ufuklar, yeşil yelkenler
Deniz… Sonsuz mavilik, ticaretin vazgeçilmez yolları, dünya ekonomisinin atardamarı.
Bir iki tekne gezisi dışında denizde yaşamdan ve denizcilik sektörüyle uzaktan yakından alakası olmayan ben birden kendimi sektörün içinde haber yazarken bulunca, alandaki karbon salınım sorununu fark ettim ve yeşil dönüşüm faaliyerlerini inceleme fırsatı buldum. Bireysel olarak "sıfır atık" prensipini benimsemeye çalışırken insanlar karşı çıkmak için öncelikle savaşlardan, özel jetlerden ve petrol şirketlerinden falan bahseder. Düşününce, evet, denizcilik sektörünü aklıma pek getirmemiş olmam benim eksikliğim tamamen ama yine de ne bileyim işte, aklıma ilk gelen sektör değildi. (içsel sorgulamalar ve kavgalar)
Bu maviliğin altında saklanan acı gerçeğe gelirsek: Deniz taşımacılığı, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %3’ünü oluşturuyor. Küçük gibi mi görünüyor? Öyleyse şöyle düşün: Bu oran, tüm hava taşımacılığının yarattığı karbonun neredeyse üç katı.
Bugün dünya ticaretinin %80-90’ı deniz yoluyla yapılıyor. Yani gemiler sadece malları değil, aynı zamanda karbondioksiti de kıtalar arasında taşıyor. Taşırken bütün pisliği mavi denizlere dağıtıyor ve bu yükü hafifletmenin zamanı geldi de geçiyor.
IMO’nun 2050 Rotası
Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), 2050’ye kadar emisyonların net sıfır hedefine ulaşmasını istiyor. Bazı ülkeler ise “yarım” hedefiyle yetiniyor.
Bu sadece çevreci bir hayal değil, aynı zamanda Paris Anlaşması’nın gerektirdiği bir zorunluluk. İklim kriziyle daha fazla inatlaşmanın anlamı yok, değil mi?
Şu an atılan adımlar yeterli mi, tartışılır ancak görece büyük bir çalışma var diyebiliriz. Gemiler, yeşil enerjiye dönüyor; petrol ise karbon vergileriyle ve yeşil anlaşmalarla birlikte cazibesini yitirmiş durumda. Şirketler nihayet dönüşüme zorlanıyor.
Gemilerde Temiz Enerji Dalgası
Peki devasa yük gemilerini nasıl “yeşil” yapacağız?
İşte şu anda test edilen ve denize indirilen çözümler:
- LNG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz): Geçiş yakıtı olarak daha temiz ama fosil kökenli.
- Yeşil Amonyak & Metanol: Karbon içermeyen, yenilenebilir enerjiyle üretilirse gerçekten “temiz”.
- Hidrojen: Özellikle kısa mesafe taşımacılıkta parlayan yıldız.
- Rüzgar Yardımlı Sevk Sistemleri: Flettner rotorları ve modern yelkenler, yüzyıllar sonra gemilere geri dönüyor.
- Elektrikli Feribotlar: Norveç bu konuda öncü; sessiz, titreşimsiz, sıfır egzoz.
Limanlar da Dönüşüyor
Gemiler kadar limanlar da bu dönüşümün parçası:
- Kıyı Elektrifikasyonu (Shore Power): Limanda bekleyen gemiler motorlarını kapatıp karadan elektrik alıyor.
- Dijital Rota Optimizasyonu: Gereksiz yakıt tüketimini önleyen yazılımlar.
- Atık Yönetimi: Balast suyunun ve gemi atıklarının çevreye zarar vermeden bertarafı.
Türkiye’nin Rüzgarı
Türkiye neyseki bu yeşil dönüşümde geri planda değil:
- Yerli tersaneler artık hibrit ve LNG’li gemi üretiminde Avrupa pazarında söz sahibi.
- İstanbul, İzmir ve Mersin limanlarında kıyı elektrifikasyonu projeleri gündemde.
- Karadeniz’de yeşil yakıt test projeleri için uluslararası iş birlikleri konuşuluyor.
Zorluklar Olsa da Ufuk Açık
Alternatif yakıtların maliyeti yüksek, küresel yakıt altyapısı henüz yetersiz. Ancak teknolojik inovasyon ve uluslararası iş birliği sayesinde rüzgar giderek tersine dönüyor.
Belki birkaç on yıl içinde, gemilerin motor uğultusunu değil, rüzgarın ve dalgaların sesini daha çok duyarız.
Sektör bazlı seriye devam edeyim mi? Ne dersiniz?