Kardeşim o sözün doğrusu o değil yalnız!

Deyimleri, atasözlerini doğru kullanmıyoruz. Ne demek eşek hoşaftan anlamaz?

Türkçede çok fazla deyim, atasözü, kalıplaşmış sözcükler bulunur. Peki, bunların ne kadarını doğru kullanıyoruz? Günlük hayatta kullandığımız onlarca deyimi doğru kullanmıyoruz desek yeridir!

Yanlış kullanıldığını bildiğimiz pek çok deyim ve atasözü var. Örneğin "Eşek hoşaftan ne anlar" değil, ‘Eşek hoş laftan ne anlar’ olmalı. Bunun dışında yine arkadaş ortamında söylediğinizde düzeltilebileceğiniz bir cümle daha var. Bir şeyi görerek ve akıl yolu ile anlayabilme durumu için kullanılan deyim ‘Göz var nizam var’ deyimi değil mi? Hayır değil. Çünkü aslı ‘Göz var izan var’. İzan, anlama yeteneğidir.

Bu ve bunun gibi bilinen yanlışları geçip daha az bahsedilen yanlışlara değinelim. Yine günlük hayatta kullandığımız ‘Su uyur düşman uyumaz’ deyimindeki su, aslında asker anlamına gelen sü kelimesidir. Fakat böyle söylene söylene alışılmıştır. Size de aynı sahneyi hatırlattı mı bu cümleler?


Duştan çıktığımızda ya da yeni tıraş olduğumuzda/saç kestirdiğimizde söylenen nezaket sözü için ‘Saatler olsun’ diyenimiz çoktur. Aslı elbette bu değil. Asıl cümle, bize sağlık ve esenlik katması için söylenen ‘sıhhatler olsun’dur. Zaten neden saatler olsun ki? Bundan sonra kuaförden/berberden çıkarken ‘şey o laf aslında öyle değil’ diyelim. Yanlış nezaket cümlesi kullanmasınlar. :)

Çocukken, özellikle çok çocuklu bir ailedeyseniz ilk suyu içmek için ‘Su küçüğün söz büyüğün’ demişsinizdir. Ben çok söyledim. Şu anda dahi bu atasözünün söyleyeni çoktur. Fakat burada küçüğün olan su değil ‘Sus’tur. Yani susmak çocuklara, konuşmak büyüklere aittir.


Sıra geldi iki şekilde de çok anlamlı olan atasözüne. ‘Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz’ mıdır doğrusu? Bazı kaynaklar ‘Ane gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz’ der. Buradaki Ane kelimesi Bağdat’ta bulunan bir uçurumun ismi iken, yar kelimesi uçurum demektir. Açıkçası ikisi de yerinde söylendikçe kullanılabilir olduğu için çok da kötü durmuyor.


Genel olarak ülke gençleri olarak ‘sıfırı tüketmek’ deyimini çok kullandığımıza eminim. Bu kimi zaman maddi anlamda her şeyini kaybetmek olarak kimi zaman da psikolojik olarak bitik durumda olmak, dayanacak gücü kalmamak olarak kullanılabilir. Fakat buradaki sıfır, aslında ‘zafir’ (soluk,nefes). Nefesim tükendi olarak açıklayabiliriz. Böyle bakınca psikolojik anlamda yorulmayı daha güzel anlatabiliriz gibi geldi bana.


Çocukluğumuzda misafirliğe gittiğimizde ikramları çok severdik. Acaba Selma teyzem bugün kek yaptı mı? İkramlar gelir, bir güzel yenir, sohbet iyice koyulaşır ve bir de çay konur ki mükemmel. Sohbet koyulaştıkça çocuğu uyku basar ve o koltukta uyumanın keyfini sürerken babadan bir cümle "ee biz kalkalım artık. Malum misafirliğin kısası makbul". Misafirliğin kısasından kasıt 1 saat oturmak mıdır? Tam olarak kaç dakika veya saat oturursam kısa olur veya ne kadardan sonra bu sınırı aşarım? İşte buradaki kısası kelimesi "kısas" kelimesidir. Yani bu laf aslında, "biz de sizi misafir etmek isteriz, karşılıklı gelip gidelim" demek için kullanılmalı. Kısa olanı anlamında değil, kısas olanı anlamındadır. Ayrıca lütfen çocukları bu sözle uyandırıp daha sonra kapıda dakikalarca muhabbet etmeyin babalar.

Bonus: ‘Güzele bakmak’ değil, ‘güzel bakmak’ sevaptır. İyi, kötü, güzel veya çirkin her şeye güzel bakın. :)