Katı Olan Her şey Buharlaşıyor

Katı olan her şey buharlaşıyor, Marshall Berman tarafından kaleme alınmış olan ve 2004 yılında ilk baskısına girmiş olan değeleri bir eser.

Katı olan her şey buharlaşıyor, Marshall Berman tarafından kaleme alınmış olan ve 2004 yılında ilk baskısına girmiş olan değeleri bir eserdir. Çevirmenliğini Ümit Altuğ ve Bülent Peker’in yaptığı bu eser birçok yayınevi tarafından ilgiyle karşılanmıştır.Peki bu eserin ilgiyle karşılanmasının sebebi nedir?

1921/22 yıllarında kurulan ve 1991 yılında 15 cumhuriyetin ayrılmasıyla yıkılan Sovyetler Birliği, birçok araştırmacının ilgisini çekmektedir. Aslında Berman tarafından hazırlanan bu eserde temelde Sovyet toplumunu ve komünizmin uygulanışını gözler önüne sermektedir. Bu önemli çıkarımları yapan Marshall Berman, 1940 doğumlu Amerikalı bir sosyologdur. Columbia Üniversitesin ’de lisans eğitimini tamamlamış, ardından Harvard Üniversitesin ‘de doktorasını yapmıştır. Temel ilgi alanı siyaset ve şehir sosyolojisidir. Berman kendisini Marksist ve Hümanist bir yazar olarak tanımlamaktadır. 2. Dünya Savaşını ve Soğuk Savaşı gerek kendi deneyimleriyle gerekse duyduklarıyla öğrenen ve bu paralelde Sovyetler hakkında bilgi sahibi olan Berman, Milli değelerinin etkisi altında kalmadan objektif bir gözle hazırladığı bu eser okuyuculara sanki Sovyetler sınırlarında geçen bir hayatı ilk elden deneyimlenme hissiyatı sunmaktadır. Birçok düşünürün bu eser hakkında yaptığı çok önemli bir çıkarım bulunur:

Marksizm, modernizm ve burjuvazi diyalektik bir ilişki içerisindedir. Eleştiri, Komünist Manifestodaki proletarya ve modern burjuvazi mücadelesinden devam eder. Bu mücadelenin aslında katı ve ergime benzetmeleriyle anlatılmakta olduğunu vurgular. Asıl mücadele altta sezilen katı olan ve erimiş olan arasındadır. Marx manifestoda öncelikle tanıdık bir şekilde modern kapitalizmden bahseder. Proletaryanın Marx’ın on- lara biçtiği rolü yerine getirme vakti gelmiş olsa da bir şey değiştiremezler. Çünkü modernizm dünyayı onlarca kez dönüştürmüş, sarsmış, parçalara ayırıp yeniden birleştirmiştir. Hatta iddia edebiliriz ki proletarya bile Marx’ın öngördüğü gibi kalmayabilir. Bu modern kıskaç onları da param- parça dönüştürecek olabilir. Ki böylesi de modernlik için uygun olurdu. 

Marx burjuvaziyi hem över hem de tehlikeli olduğu vurgusunu yapar. Ama zaten gözden kaçırdığı da budur Marshall’a göre. ‘Burjuvazi, tarihte en devrimci rolü oynadı’ diyerek sanki burjuvaziye olan hayranlığını dile getirmektedir Marx. Peki bu övgünün nedeni ne idi? Pek tabi insan etkinliğini ilk defa bu kadar etkili kullananlar burjuvaziydi. Rönesanstan beri kutsa- nan insan etkinliği pratiğe dönüştürülmüştür. Gerçek budur ya burjuvazi geçmiş kadim dönemlerden çok daha fazlasını yapıp onların hepsini aşmıştır.

Eserin içeriğinde baktığımız zaman; ilahi bakış ve kahraman bakış açısı etkisi altında bir çalışma görmekteyiz. Çalışan kadın profilinin toplumdaki yerinin Çernobil patlamasıyla oraya çağırılan sevgilisinin ilişkisi temelinde anlatılması eserin ana örgülerinden biridir. Modernizmin etkilerin yavaş yavaş hissedilmeye başladığı bu kısımda karakterlerin kişisel bunalımlarında yer verilmektedir. Toplumdaki, hayataki yerim ne? Sorusunun sorulmasıyla hissedilen bu bunalımlar proletaryanın temel sorunlarına da ışık tutmaktadır. Başta sadece proletaryanın aşk hikayesi olarak görülen bu eser kendi içinde birçok alt metine sahiptir. Komünizm’in toplumsal rolleri nedir? Diktatörlük modernizm ile zıt değil midir? Marx’ın görüşleri gerçekten nasıl değişmiştir?

 

Bizler bu soruların cevabını kendimize sorarken, yazar usta kalemiyle bu soruları karakterlerine de sordurmaktadır. Bu tartışma metinin temposunu her zaman yüksek tutmakla beraber birçok fikir akımının oluşmasına da yarar sağlamaktadır.