KAYISI #1

Bügün kayısının Anadolu'ya gelişini ve yetişme şartlarını hep birlikte inceleyeceğiz


Kayısı kelimesi Arapça “zerdalinin iyi ve iri cinsi” anlamına gelmektedir. Arapça kays (قيس) yani kıyas kökünden türemiştir. Ahmed Vefik Paşa’nın 1876 yılında yayımladığı Lehçe-i Osmani’de şu şekilde bahsedilmektedir: “Kaysī, kelime-i müvellededir[1]. Mışmışın aˁlā nevˁi[2], berkūk[3].”

Kayısı taksonomik olarak Rosaceae familyasının Prunus cinsi içerisinde yer almaktadır. Yaygın olarak yetiştirilen kültür kayısısı (Prunus armeniaca L.) dünyanın pek çok yerinde yetişme imkânı bulmuştur. Bunun dışında Sibirya kayısısı (P. sibirica L.), Mançurya kayısısı (P. mandshurica Maxim), Japon kayısısı (P. mume Sieb. Et Zucc.) olmak üzere üç kayısı türü mevcuttur. Bu üç tür çoğunlukla doğal yayılış alanlarında yayılım göstermişlerdir.

Bugün Sibirya’nın çok soğuk, Kuzey Afrika’nın subtropik, Orta Asya’nın çöl, Japonya ve Doğu Çin’in ise nemli alanlarında yetiştirilen birçok kayısı çeşidi bulunmaktadır. Doğu Türkistan, Orta Asya ve Batı Çin'i içerisine alan çok geniş bir bölgenin kayısının ana vatanı olduğu kabul edilmektedir. Günümüzden 5000 yıl gibi çok uzun bir zaman önce kayısının bu bölgede yer aldığı ve yetiştiriciliğinin yapıldığı bilinmektedir. Büyük İskender'in Asya seferleri sırasında kayısı M.Ö. IV. yüzyılda Anadolu’ya getirilmiş (Harita 1), yetişmesi için uygun ekolojiye sahip Anadolu ise ikinci vatanı olmuştur.

Sibirya’nın soğuk, Orta Asya’nın çöl, Kuzey Afrika’nın subtropikal, Çin ve Japonya’nın nemli bölgelerinde dahi yetiştirilen kayısı türleri mevcuttur. Kayısının ana vatanı, türüne göre değişmekle beraber, Doğu Türkistan, Orta Asya ve Batı Çin’i içine alan geniş bir bölgedir. Kayısının bu bölgede yetiştirilmesi MÖ 3000’li yıllara kadar gitmektedir. Büyük İskender’in Asya Seferleri (MÖ 334) ile kayısı 4. yüzyılda Anadolu’ya getirilmiştir. Böylelikle Anadolu, kayısının ikinci ana vatanı olmuştur.

Harita 1: Kayısının Kökeni (A-1 ve A2 sırasıyla Çin ve Keşmir’deki Birinci Gen Merkezi; B Türkiye, İran ve Kafkasya’yı içeren İkinci Gen Merkezi; C Avrupa, Üçüncü Gen Merkezi) (Kaynak: Altan, 2019)

Anadolu’dan yayılması da MÖ 1. yüzyılda Roma ve Pers Savaşları sırasında Ermeni tüccarların aracılığı ile olmuştur. Anadolu’dan İtalya ve Yunanistan’a yayılan kayısının diğer Avrupa ülkelerine yayılması yüzyıllar sürmüştür. Öyle ki İspanya ve İngiltere’ye 13. yüzyılda, Fransa ve Amerika’ya da 17. yüzyılda götürülmüştür. 

YETİŞME ŞARTLARI

Kayısı ağacı yarı sıcak ve kurak geçen bölgelerde, dağların bol güneş gören güneye bakan eteklerinde (Kuzey Yarım Küre’de güney etekleri, Güney Yarım Küre’de kuzey etekleri) çok iyi yetişmektedir. Kayısı ilkbaharın geç donlarından etkilenmektedir. Kayısı ağacının gövde ve dalları kış aylarında -35°C kadar düşen soğuklara, çiçekleri ise ıslak olmak şartıyla -1°C kadar düşen ısı derecesine dayanıklıdır. Bazı yıllar ilkbaharda havalar ılık geçtiğinde tomurcuklar patlamak üzere veya çiçekte iken meydana gelen don olaylarından çok zarar görürler. Kayısı ağaçları ekolojik şartlardan dolayı şiddetli kış ve ilkbahar donlarının tesiriyle çiçek tozlarının zarar gördüğü ve netice itibariyle çok az meyve vermesine sebep olduğu anlaşılmıştır. İlkbahar donlarının çiçek zamanına rastladığı yıllar havaların yağışlı ve şiddetli gitmesinden başka bu mevsimde kurak ve şiddetli rüzgarlar gibi faktörler de mahsulün miktar ve kalitesi üzerinde olumsuz etkilemektedir. Nitekim 2014 yılında yaşana ilkbahar donlarından dolayı Türkiye’de kayısı üretimi oldukça düşmüştür. Dünyada önemle pay sahibi olması, dünya üretimini de önemli ölçüde etkilemiştir.


Harita 2: Kayısı Türlerinin Anavatanları ve Dünyadaki Diğer Yayılış Sahaları (Kaynak: Zhebentyayeva ve diğerlerinden aynen alınmıştır, 2012)

Kayısı ağacı; derin ve su tutmayan, az meyilli ve hafif kireçli olan yamaçlarda çok iyi yetişmektedir. Buralarda yetiştirilen kayısılar genelde hastalıksız, parlak, lezzetli, tatlı, kokulu ve kuru maddesi yüksek meyveler oluşturmaktadır. Kayısı ilkbaharın geç donlarından etkilendiği için, bahçe tesisinde ova ve çukur yerlerden ziyade yamaç ve sırtlar tercih edilmelidir. Meyilli arazide soğuk hava alt taraflara çöktüğün için dikilen kayısı ağaçları dondan fazla zarar görürler. Fakat yukarılara çıkıldıkça ağaçların dondan zarar görmesi kısmen önlenmiş olur. Genellikle 120- 2500 m arasında yetiştirilir. Nem oranının yüksek olduğu sahil kuşağında yetiştirildiğinde mantari hastalığı görülebilmektedir.

Meyvelerin yüksek kalitede olgunlaşabilmeleri için yaz aylarında atmosferin kuru olması gerekir. Havası nemli, ilkbaharı sisli geçen yerlerde çil hastalığı fazlaca görülür. Taban ve nemli topraklarda yetiştirilen kayısı ağaçlarının meyveleri sulu, iri ve kuru madde miktarı düşük olduğundan bu topraklarda yetiştirilen çeşitler sofralık olarak değerlendirilmeye uygundur. Buna karşılık kıraç topraklarda yetiştirilen kayısı ağaçlarının meyveleri ufak olup yüksek kuru madde ve düşük su içeriğine sahip olduklarından bu gibi çeşitler daha ziyade kurutmalık olarak kullanılır.

Kayısı tınlı, kumlu-tınlı, ve tınlı-kireçli topraklardan hoşlanır. Kökleri derine ineceğinden taban suyunun en az 2- 4 m derinlikte olması gerekir. Aksi takdirde ağaç kökleri havasızlıktan zarar görür ve zamk hastalığına yakalanır. Taban suyu yüksek olan arazilerde mutlaka drenaj hendekleri açılmalıdır.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] Müvelled: Sonradan yapılmış, uydurulmuş, yapma (kelime).

[2] Kayısının (Malatya’da kayısıya mışmış denmektedir) iyi cinsi kastedilmiştir.

[3] Berkük: Arapça erik anlamına gelir. Kayısının da üst sınıfı süs eriğidir.