Kazuo Ishiguro'dan "Değişen Dünyada Bir Sanatçı"
Savaş Sonrası Japonya Hakkında
Kazuo Ishiguro'nun Değişen Dünyada Bir Sanatçı romanını hiç duymuş muydunuz? Japonya'nın II. Dünya Savaşı sonrasındaki toplumsal ve kültürel değişimlerini derinlemesine ele aldığı bu eserde Japonya hakkında daha önce bilmediğim çok güzel detaylar hakkında bilgim oldu. Romanın merkezinde, savaş sırasında Japonya'nın emperyal politikalarını destekleyen bir sanatçı olan Masuji Ono'nun, savaşın ardından değişen değerlerle yüzleşme süreci anlatılıyor. Ono'nun kişisel öyküsü, Japonya’nın savaş sonrası yaşadığı travma ve kültürel dönüşümle paralel olarak işleniyor.
Roman çoğunlukla, Japonya'nın savaş sonrası dönemde karşı karşıya kaldığı en büyük zorluklardan biri olan ataerkil düzenin çöküşüne odaklanıyor . Savaş öncesinde toplumda baskın olan erkek otoritesi, savaşın ardından zayıflamış ve sorgulanmaya başlanmış. Ono, bir zamanlar güçlü bir figürken, savaş sonrası dönemde saygınlığını yitirmiş, kendi ailesi içinde dahi, kızları ona artık bir yük olarak bakmaya başlamış ve eski otoritesini tamamen kaybetme durumuna gelmiş.
Ataerkil düzenin çöküşü, özellikle Japonya'nın savaşta yaşadığı ağır kayıpların ve Amerikan işgali sonrası gelen kültürel değişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış çünkü kendi ülkesinin bu hale gelmesinin sebebi bu güç sevdası ve bu düzendi. Ayrıca atom bombası sonrasında hayatta kalan askerlerin çoğu da intihar etmiş bu sebepten dolayı. Savaş sonrası Japon toplumu, artık geçmişin katı değerlerine değil, modern dünyanın taleplerine ve Amerikan kültürünün etkilerine daha açık olmak zorunda kalmış. Bu geçiş süreci, özellikle genç nesillerde büyük bir öfke ve hayal kırıklığı yaratmış. Gençler, eski kuşağın emperyalist ideallerine kızarken, aynı zamanda Amerikan kültürüne olan hayranlıklarıyla bir ikilem yaşamaya başlamışlar.
Ishiguro, romanında Japonya'nın bu kültürel çatışmasını ustaca işlemiş. Ono’nun torunu Ichiro'nun Amerikan kovboylarına olan hayranlığı, genç neslin artık Japonya'nın geleneksel kahramanlarından uzaklaştığını ve Amerikan kültürüne yöneldiğini çok can alıcı bir şekilde göstermiş. Eski kuşağın geleneksel değerleri, yerini modern dünyaya bıraktıkça, Japonya'nın kendi kimliği de tamamen değişime uğramış. Bu süreçte, savaş sırasında büyük saygı gören askerler ve liderler bile toplum tarafından dışlanmış, hatta unutulmuşlar.
Ono'nun sanatı da bu değişimden nasibini almış çünkü savaş öncesinde emperyal politikaları destekleyen eserler üreten Ono, savaş sonrası dönemde eserlerinin utanç kaynağı olduğunu fark etmiş. Toplumun değişen değerleri, Ono’nun sanatıyla ve geçmişte savunduğu ideallerle yüzleşmek zorunda bırakmış. Geçmişin idealleri, savaşın yıkıcı sonuçlarıyla birlikte çökmüş ve yerini belirsiz bir geleceğe bırakmış.
Sonuç olarak, “Değişen Dünyada Bir Sanatçı” eserinde Ishiguro, Japonya'nın savaş sonrası dönemde yaşadığı travmayı, ataerkil düzenin çöküşünü ve değişen kültürel değerlerini güçlü bir şekilde ele almış. Ishiguro, bu dönüşümü Ono’nun kişisel yolculuğu aracılığıyla aktarırken, Japon toplumunun geçmişle yüzleşme ve modern dünyaya adapte olma sürecini de incelikli bir şekilde işlemiş.