Kederden Arkadaşlığa: Üzüntü Kapını Çaldığında
Bir Kitap Değerlendirmesi.
Çocuk kitaplarının sadece çocuklar için olduğunu mu düşünenlerdensiniz? Öyleyseniz, bazı hazineleri gözden kaçırıyor olabilirsiniz.
Son yıllarda özellikle çocuk kitapları yayıncılığı depara kalkmış durumda. Bunda şüphesiz, değişen dünya düzeninin ebeveynlik kavramını baştan yaratmasının etkisi büyük. Günümüzün anne-babaları, her ne kadar kitaplara aman aman meftun olmasalar da çocuklarının kitap okuma alışkanlığını kazanmalarına çok önem veriyorlar. Bebekleri ninnilerle uyutma yöntemi, yerini bol renkli, duyusal uyaran içeren kitaplara bırakmış durumda.
Yeni nesil çocuklar duygularını ifade etmede, yapmak istediklerini ve yapmak istemediklerini net bir şekilde dile getirmede neredeyse uzman sayılırlar. Bunda, kitaplarla haşır neşir olmalarının rolü elbette yadsınamaz. Hâl böyle olunca, artan talebe karşılık hemen her yayınevi çocuk kitapları serisi oluşturmaya başladı. İnsanlar kendilerine kitap almayı erteleseler bile, çocuklarına alacakları kitaplar konusunda tasarruf yapmaya kalkışmıyorlar. Bu da yayıncılık sektörünü ister istemez cezbediyor. Son zamanlarda düzenlenen kitap fuarlarından birine katılma şansınız olduysa, bu durumu siz de ilk elden deneyimlemişsinizdir. Stantların hatırı sayılır bir kısmı çocuk kitapları yayıncılığına ayrılmış vaziyettedir ve hemen her standın başında uzun kuyruklar mevcuttur.
Durumlar böyleyken, bir yetişkin olarak ilham verici bulduğum, ana fikrini ayrı, çizimlerini ayrı sevdiğim bir kitabı paylaşmak istedim: Üzüntü Kapını Çaldığında.
Kitap yeni basım değil. Eva Eland’in kaleme aldığı bu eser, ülkemizde Martı Çocuk Yayınları’ndan çıkmış. Kitap, küçük okur-severleri farklı bir noktadan yakalamaya çalışmış; üzüntülü, mutsuz hissetme gibi.
Çocuklarda soyut düşünme, kitabi bir şekilde tam olarak 12 yaşında başlasa da bunun öncesinde, takribi 4 yaşta, soyut duyguları somutlaştırma yoluyla da görülmektedir.
Üzüntü, sevinç, kızgınlık gibi son derece doğal olan duyguları küçük yaşlardan itibaren deneyimlesek de onları anlamlandırmayı pek beceremeyiz. Dolayısıyla yaşadığımız duygu dalgalanmaları çocuklukta farklı tepkilerle tezahür edebilir. Çok uykusu gelen çocuğun aşırı enerjik davranması gibi, üzgün hisseden bir çocuğun da ağlamak yerine hırçın tavırlara bürünmesi şaşırtıcı değildir.
İşte kitap, üzüntüyü somutlaştırma yoluna giderek anlatmayı tercih eder. Onu cismani bir hâle büründürür ve çocuğun hemen her zaman karşısına çıkabileceği bir arkadaşı yapar. Kitapta “Üzüntünle arkadaş ol.” mottosu yer alır. Hatta bunu hayatın akışında yaşayabilmek için bazı önerilerde de bulunur küçük okuyuculara: Beraber müzik dinlemek veyahut sıcak çikolata içmek gibi. Kitabın belki de en değerli fikri, “Kendine şefkat göster.”dir.
Eğer siz de henüz bu kitapla tanışmadıysanız, kendinize veya çocuğunuza yapabileceğiniz en güzel şey onu kütüphanenize kazandırmak olabilir. Hem belki siz de içinizdeki şefkatli çocuğu yeniden keşfedebilirsiniz.