Kendimden ayırdığım, beni bana yabancı eder.
Beraber yürüdüklerinden kendini gözetmek.
Ayrılıkları yaratmamak adına kendi içimizdeki iblisi ve onun bizi hangi düşünsel kalıplara esir ettiğini iyi öğrenmemiz gerektiğine inanıyorum.
Kavramsallaşan isimleri (iblis gibi) benden ayrı oluşlar olarak değil de, kendi içimdeki ayrışmaya çalışan kişileri birleştirmenin bir aracı olarak görmenin birlik duygusuna erişmede katkı sağlayacağını umut ediyorum. Çünkü az önceki mantık yürütmeyi temel aldığımda içeride başlayan her türden ayrışma, dışarıda vücut bulacak ve kaosun ateşini tutuşturacaktır.
Kaos bir uyumsuzluk hâlidir.
Düzen ise uyumsuz görünenleri dahi, kendilerine uygun olan bölümlere yerleştirerek organize etmekle birlikte sağlanır.
Yani uyumsuz olarak görüneni çöpe atmak yerine kendi şahsiyetine ait bir ortama uydurmak gerekliliğini taşır.
Kendimde yok bildiğimi bir başkasında görürsem, kendimle savaştığımın farkında olmadan belki de en çok sevebileceğimi en büyük düşmanlarımdan edebilirim.
Ve birlik duygusunun hissine erişebilmekten yaşam boyunca mahrum kalabilirim.
Bu mahrumiyet, beni eksik gördüklerimi farklı şekillerde kapatma arayışına ve tatmin etmesini beklerken, zulme dönüştürülen alışkanlıklara sürükleyebilir. (yüzeysel ilişkiler, bağımlılıklar, ruhsal temelli rahatsızlıklar ve benzerleri)
Kendimizi tam hissetme ihtiyacı çok güçlü bir güdüdür.
Bu güdü sayesinde kitleler dahi kontrol edilebilirken, bir kişinin de bu güdü tarafından kontrol edilmesi fazlasıyla olasıdır.
Tam da bu sebeple değerlerim üzerindeki farkındalığım; kendimi kandırmamam, suistimal edilmemem ve daha üretken bir yaşam sürebilmem adına pek bir önemlidir.