Kendinle Kalabilmek

Kendinle kalabilme becerisi geliştirmek sevgi işi değil midir?

Yaşam beklentilerimiz ve olanlar arasında, bazen de sürprizlere şahitlik ederek akıp gidiyor. Bu akışın içerisinde sessizliğe yer vermek ve kendinle kalabilme becerisi geliştirmenin önemi son zamanlarda tüm mecralarda en çok bahsedilen konulardan biri haline geldi.

Kendinle kalabilme becerisi geliştirmek, düşünceleri yargısızca izleyebilmek belki de yıllar süren pratikler sonucu elde edilen bir beceri haline dönüşüyor. Tüm kadim öğretilerde düşüncenin önemli olduğu, düşüncelerimiz çerçevesinde dünyamızın şekillendiği aktarılıyor. Düşünceler duygularımızı belirliyor, duygularımız yaşamımıza eşlik ediyor. Tüm duyguları yaşamaya sağlıklı bir şekilde izin vermek ve onlara alan tutmak kişinin kendiyle olan bağını güçlendiriyor.

Kendimizle bağımızın güçlenmesi; doyumlu ilişki bağları kurmak ve bu bağları canlı tutmak, hayatımızın farklı alanlarında sağlıklı sınırlar çizmek, kendi potansiyelimizi gerçekleştirmek ve bir çok konuda eminlik, güven ve cesaret ile ilerlememize alan açıyor. Kendinle kalabilmek, aynı zaman kişinin sevme becerisi geliştirmesini destekleyen bir eylemdir. Eric Fromm Sevme Sanatı isimli kitabınla sevginin uygulanması üzerine şu cümlelere yer vermiştir:

"Bir insana salt kendi kendime yetemediğim için bağlıysam o kişi ancak bir can simidi olabilir. Mantığa aykırı görünse de yalnız kalabilme becerisi sevme becerisinin ön koşuludur. Yalnız başına kalmayı deneyen kişi bunun güçlüğünü anlayacaktır. Rahatsız olacak, yerinde duramayacak ve endişe duymaya başlayacaktır. Bu uygulamayı sürdürmedeki isteksizliğine neden uydurmaya çalışacak, onun değersiz, saçma olduğunu, çok zaman aldığını vs. söyleyerek kendini haklı çıkarmaya uğraşacaktır. Aynı zamanda kafasını dolduran tüm düşüncelerin ona hakim olduğunu görecektir." (Fromm,2006,s.131)
"Kişi ancak kendisini severek diğerlerine gerçekten gerekli olan, onların gerçekten ihtiyaç duydukları şeyi, yani korkusuzluğu, cesareti, adanmışlığı ve güven duygusunu verme gücüne erişebilir. Vermek kendinden vermek demektir, sen neysen onu verirsin." (Tanrılar Okulu, Stefano D'anna)

Söylemlerinde ve davranışlarında kişi önce kendi dünyasına bakmalı, dünyaya vereceğinin de kendinden geldiğini hatırlamalıdır. En nihayetinde çevreye yansıyan şey, içimizdeki varlık halidir. Amaç mükemmel olmak ve süreklilik yakalamak değil, gerçekçi olmak ve samimiyetle yaşamımızın hakkını vermektir.