Kesin Döneceksiniz: Nefes Alan Bir Kitap

Bazı kitaplar nefes alır. Nefesi ensenizde hissedecek kadar da gerçektir.

Gökhan Yavuz Demir'in Kesin Döneceksiniz adlı kitabı geçen haftama eşlik etti. İstanbul'dan Ankara'ya gelirkenki tren yolculuğumda bir solukta okudum. Oldukça akıcı bir kitap ama buna rağmen içerdiği anlamı herkesin idrak edemeyeceği özellikte. Çünkü kitapta sürekli vurgusu yapılan 'pencereden bakma' metaforu oldukça güçlü. Bunu anlamanın yolu kendinden olmayanı kabul etmekten geçiyor. Ancak bu da pek mümkün değil. Çünkü bazı insanların yıllar ve yıllarca yaşadığı bazı sıkıntıları idrak etmek empati kurmaktan oldukça zor ve hatta imkansıza yakın.

Kitap, eski edebiyat doçenti Rüstem Çavuş'un işssiz kaldığı seksen yılı ve artı bir günü konu alıyor. Seksen yılın tamamı oldukça kısa bir kitaba sığar mı demeyin, sığmış. Çünkü yalnız bırakılmışlığı ve hayattan soyutlanmış haliyle birbirini tekrar eden seksen yıldan bahsediliyor. Mesleğine geri dönmek üzere girdiği beklentiler içerisinde geçen her bir günün toplamı, seksen yıl.

Hayata kendi penceresinden yaşamaya alışmış ya da bir şekilde alıştırılmış Rüstem Çavuş'a, yaşadıklarından sonra selam dahi vermeyen, hal hatır sormayan veya yaşadıklarını basitleştirerek ve umut tacirliği yaparak 'kesin döneceksiniz' ifadeleri kullanan kişilere karşı da mücadelesini görüyoruz kitapta. Aslında başına gelenlerle mücadelenin, bu türdeki insanlara karşı verdiği mücadeleden daha kolay olduğu anlamını çıkarıyorum kitaptan. Çünkü bu tür insanlar ortada önemli ve hayati bir olay cereyan ederken görmezden gelir, durumu normalleştirir. Üzerine de 'evet bunlar yaşandı ancak kesin düzelecek' gibi umut sömüren içi boş laflar eder. Bu durum aynı şey onların da başına geldiğinde değişir. Ama burada önemli olan aynısını yaşamadan ses çıkarmaktır. Çünkü aksini herkes yapar.

Kitap, her ne yaşanırsa yaşansın, o yaşanılan ne kadar zor olursa olsun bir noktada özgürleşebileceğini söylüyor okura. Süreç zor, sancılı ve meşakkatli. Bir sonuca varılıp 'kesin dönülmeyedebilir' ama süreç içerisinde kitapta bahsi geçen insanlardan olmamak büyük kazanım. Hayatta elinden alınan şeyler olabilir, bir gecede hayatın değişebilir. Ama herkesin gözüyle görülmeyen, kendi 'pencerenden' baktığın dünya, içinde taşıdığın değerler değişmez. Katlanır, büyür, süreç büyütür. Rüstem Çavuş'un buradaki en büyük zenginliği sanırım edebiyat. Kitaplar, yazarlar ve kahramanlarla kurduğu bağ, etrafındaki insanlardan farklı bir mücadele dili oluşturmuş. Bir mücadele diline sahip olmak okuyana ilham oluyor.

Rüstem Çavuş, yaşadıkları, hayatla pazarlıkları, elinden alınanları ile geçirdiği ve hala henüz herkesin anlayamayacağı sürecinde oluşturduğu bu mücadele dili ne büyük zenginlik. Hayatta belki her şey değişir, gelir ya da geçer. Bunların hepsi olduğunda yaşanılanlardan ziyade yapılan mücadeleler konuşulur. Rüstem Çavuş'un hikayesi de böyle kalacak.

İlk başta söylemem gerekeni sonda söylemek istedim. Gökhan Yavuz Demir, Uludağ Üniversitesi'nde Sosyoloji okurken dersime giren hocalarımdan biriydi. Ders dilini çok sevdiğim ama derslerinin kıymetini zamanında bilemediğim hocalarımdandı. Bazı insanlar sadece bazı konularda ilham olur ama Gökhan hoca birçok konuda ilham oldu. Öğrettikleri, dil ile ilgili yazdıkları ve söyledikleri hala birçok alanda önümü aydınlatıyor.

Belki amacı bu olmasa da Rüstem Çavuş'u dinlemeye ihtiyacımız varmış hocam, teşekkür ederiz...