Kırıldıkça Güçlenmek

Kırılmak da hayatın içinden, güçlenmek de. Kırıldıkça yol alan insan güçlenir mi?

Kırıldıkça güçlenirsin derler. Sahiden kırılırken güçlenir mi insan yoksa kırılan tarafları keskinleşip daha mı çok can yakar? Kırılmak sadece bizle ilgilidir. Belki de önce bunu bilmek gereklidir. Bir isteğimiz kırıldığımızda bu bizim dünyamızda var olan bir durum. Kırıldıkça öfkelenir insan. Daha sonra sessizleşir. Sonra da biraz küser hayata, olanlara ya da olamayanlara. İnsan tüm bakımları güçlenir ancak bu güç nasıl bir güçtür? Bizim güç olarak tanımladığımız 'artık hiçbir şey beni yıkamaz' anlamındaki güç belki de değildir. Çok şey gelir, çok şey beni yine yıkar ama ben kırıldığımı bu denli haykırmam artık demektir. Haykıramam belki de. Yargılanmaktan,eşleşmekten uzakta. Ya da bu kez anlaşılmamaktan... Artık daha sakinim, sessizim belki de karar vermeliyim. Daha sağlam, ayaklarım yere daha sert ve kesin basıyor demektir. Kıracak olan yine kıracak, yıkacak olan da yine yıkacaktır çünkü.

İyi senaryo, böylesine güçlenmektir. Kötü senaryo ise kırılan taraflarının keskinleşip daha çok can yakmasıdır. Öyle bir can yakar ki hem de, dünya alem gelse dur diyemez. Çünkü kırıldıkça veya kesik şekilde dokunduğu yerde tam anlamıyla yakar. Hani bir yerimiz yara olduğunda oraya ufacık bile bir şey değsediği daha fazla canımızı yakar ya tam olarak o işte. Çünkü yaraları özgürdür. Bir kişi,bir şekilde... Yaranın üstünü yarabandıyla silinmesi bile bakımı değildir. Zaman ister. Yaranın iyileşip, kabuk bağlayıp,derinin kendini yenilemesi gereklidir. Uzun zaman ister, evet. Öyle uyandığın bir sabah artık canımı yakmıyor ya da yakmayacak demekle olmaz. Haliyken böyle yakıldığı yerler bile istemem. Yara alan daha mı güzel can yakar? Onun nasıl acıttığını bilen çok güzel acıtabilirse, hiç bilmeyene göre. Bunu yapmak doğru mudur,asla. Ama bir gerçek olduğu kesin. Tercihler bizim kurallarımızdır tabi. Can yakmayı ve kırmayı tercih etmeyenlere bilmeyenlere göre öyle güzel başarırız ki kırılan bile önümüzde eğilir. Ama sorun kırılmak değil. Yakmak da değil. İntikam hiç değil. Meseleyi seni ezip geçmek bile en güçlü şekilde çıkabilmektir. Yine buradayım, bu sefer daha sağlam demektir. Acıyı yok sayma, acının içinden geç derler ya tam olarak o. Hayatın her zaman bir noktasından acıtacağı kesin. Acılardan kaçmanın ise işleminin yapılmadığı bellidir. Kaçtığın şeyde boğulursun. Korktuğun şey, imdadına yetişir gibi depolamanın orta kısmı yerleşir. Günün sonunda sen acıya bakarsın, acı da sana. Bakmak yerine yaşamak en iyisi. En derin en güzel şekilde yaşamak lazım ki kırıldıkça güçlenelim.