Kısa Lafın Uzunu – Hatırla Sevgili Evreninde Aşk Anlayışı
Dizi film ve kitaplara kısa lafı uzatarak bakacağımız serinin ilk bölümünde Hatırla Sevgili dizisinin evrenini aşk açısından inceleyeceğiz.
Türk televizyon tarihine baktığımızda Hatırla Sevgili bahsetmeden geçemeyeceğimiz bir yapım. Gerek karakterleri, başarılı oyuncu kadrosu ve güçlü senaryosu ile günümüzde eşini pek göremediğimiz bir yapım. Günümüzde pek bilinmese de bu başarılı diziye bir de beraber bakalım.
Dizinin konusu tek başına kendine çekmeye yetiyor. Demokrat Parti mensubu bir milletvekili olan Rıza’nın kızı Yasemin ile Cumhuriyet Halk Partili bir savcı olan Şevket’in oğlu Ahmet’in arasındaki aşk, 1960’lı yılların siyasi ve sosyokültürel durumunu ve Türkiye’yi 27 Mayıs Darbesi'ne götüren süreci anlatarak başlıyor. Dizinin konusu bu şekilde kalmamakta, ilerleyen dönemlerinde sağ–sol kavgalarını, 12 Eylül Darbesi'ni ve oluşum sürecini de çok güzel bir şekilde işleyen dizi Erdal Eren’in idamı ile son buluyor. Bu bahsettiğim olayların ve bazı kişilerin gerçek olması ve Ahmet, Yasemin, Rıza ve Şevket gibi kurgu karakterlerin hikayesinin bu olaylara başarılı bir şekilde işlenmesi senaryonun en başarılı yönü.
Ele alacağımız konu ise diziyi diğer dizilerden ayıran konulardan bir tanesi, dizinin aşka olan bakış açısı. Dizideki neredeyse bütün karakterler dizinin başında kime aşık ise sonunda da aynı kişiye aşık kalıyor. Âşık oldukları kişilerin yaptıkları hatalar ve hayatın onları uzaklaştırması bu kişiler için bir fark yaratmıyor, çünkü bu evrende aşk bu demek. Bir kişi yalnızca birini sever ve ölene kadar onu sevmeye devam eder. Bu fikrin Yasemin tarafından Michelle'e söylendiğini dizinin ilk bölümlerinde görebiliyoruz. Çok da sağlıklı olmasa da dizi boyunca bu fikir birkaç istisna ile işlenmeye devam ediyor. Bu kısımdan sonra diziyle ilgili spoiler niteliğinde bilgilerle devam edeceğiz; izlemeyi planlayan okuyucularımızın dikkat etmesini öneriyorum.
Yasemin ve Ahmet dışında dizimizin en önemli bir diğer karakteri Necdet. Necdet, Yasemin’in en yakın arkadaşı Lale’nin abisi ve herkesin yazlıklarının bulunduğu Büyükada’daki pastaneyi işletiyor. Necdet çocukluğundan beri Yasemin’e aşık ve Ahmet’in en yakın arkadaşı. Dizi, Ahmet’in yurtdışından Türkiye’ye kesin dönüş yapması ile başlıyor. Nişanlısı Michelle ile birlikte gelen Ahmet, Yasemin’i tanımıyor bile. Bu dizinin ilerleyen zamanlarında Yasemin’in ona olan aşkına hayran kalıp Michelle’i Yasemin ile aldatmasını durdurmuyor tabii. Yasemin karakterini dizi boyunca birçok noktada doğrucu olarak görürken aşk konusunda "her yol mübahtır" prensibiyle ilerliyor. Bu da dizinin bir diğer bakışı. Aşk için her şey, her fedakârlık ve belki bazı zararlar mübahtır. Dizinin ilerleyen süreçlerinde Ahmet’ten hamile kalan Yasemin, Ahmet’in onunla konuşmak istemediğini düşünmesi sebebiyle Ahmet’e bu hamileliğini haber vermiyor. Aldırmak istediğinde ise Necdet çocuğa soyadını vermeyi teklif ediyor. "Aşk gerçekten bu mu?" sorusu ise bu noktada tekrar önümüze geliyor. Dizi boyunca neredeyse bütün karakterlerin aşk için kendi sınırlarını, mutluluklarını ihlal ettiğini görüyoruz. Sırf birine âşık olduğun için başkasına âşık biri ile evlenip onun çocuğuna babalık yapmak, hayatını bir nevi feda etmek bu dizi evreninde olağan bir durum. Her ne kadar istediği hayata kavuşmuş gibi görünse de aslında istediği hayata çok yakın bir pencereden bakmak şeklinde adlandırmak daha doğru olurdu.
Aşk için fedakarlıklar deyince Nezahat karakterinden bahsetmemek olmaz tabii. Rıza’nın onu aldatmasını dizi boyunca defalarca affediyor. Rıza karakteri ise defalarca aldatmasına rağmen sevdiğini iddia ediyor. Normal hayatta karşımıza çıktığında aksinin bariz olduğu bir durum, Hatırla Sevgili evreninde mantıklıymış gibi görülüyor; Nezahat boşanmak istediğinde aralarına yapmaya çalışacak kadar hem de. Dizinin aşka geldiğinde bütün mantık unsurlarını devre dışı bırakmasına başka bir örnek olarak Güzide karakteri ve bütün hikayesi örnek verilebilir. Güzide karakteri pastanenin İstanbul şubesinde çalışmaya başlayan pastacı olarak hikâyeye giriş yapıyor ve Necdet’e âşık oluyor. Mantığın devre dışı kaldığı durum ise tam olarak bu noktada başlıyor çünkü Güzide melek gibi bir karakter olmasına rağmen Necdet’in peşinden koşmaktan geri kalmıyor. Necdet ile Yasemin’in evliliğinin gerçek olmadığını biz biliyoruz, ancak Güzide bunu bilmiyor. Diğer kadın olmaya ise razı çünkü bu evrende “Aşk, böyle bir şey”.
Dizinin birçok boşlukta “Aşk, böyle bir şey.” açıklamasını kullanması, aşka bakış açısı çok sağlıklı olmasa da her karakterin derinlikli; iyi ve kötü yanları bulunan dolu karakterler olması dizi kendisine çeken bir unsur. Türk dizilerinin ise aşka dramatik bakışı ise sıklıkla karşılaştığımız bir durum olarak karşıya çıkıyor. Bu belki de yalnızca bu dizinin ya da Türk televizyonlarının değil halk olarak bizim bakış açımızın yansıması olabilir. Siz de benim gibi diziler, filmler, kitaplar hakkında birçok insandan daha fazla düşünen biriyseniz her hafta bu şekilde bir konu çerçevesinde kurgu yapımları incelediğimiz, kısa lafı uzattığımız köşemizde buluşalım!