Kitap İncelemesi: Kya’nın Şarkı Söylediği Yer
Lirik anlatımı ve ilgi çekici konusuyla Delia Owens'tan bir şaheser.
"Onların sesleri, Kya'nın sessizliğini daha da yükseltiyordu. Onların birlikteliği, Kya'nın yalnızlığının altını çiziyordu ancak bataklık çöpü olarak damgalananmanın onu, meşe ağacının arkasında tuttuğunu biliyordu."
Delia Owens tarafından kaleme alnımış olan bu roman, okuduğum en güzel kitaptır.
Kitaba konu olan vahşi yaşama ve doğaya dair detaylar okuyucuda huzur ve sakinlik hissi uyandırıyor. Owens’ın böylesine mest eden betimlemelerinin altındaki bilgiler de okuduğu bölümlerden geliyor. Hayvan bilimci ve çevre koruma yanlısı olan Owens, Kya’nın hikâyesini ve onun doğaya olan bağlılığını anlatırken aynı zamanda sizler de okurken yeni bilgiler edinmiş oluyorsunuz. Fakat her ne kadar doğa tabirleri romanda yer etse de; iki farklı kurgu, bir gizemin çözümü ve Kya’nın yaşayış serüvenini kapsamlı olarak bize sunuyor Owens.
İlk kurgu 1952 yılında Kuzey Carolina sahilinin bataklık arazilerinde yaşayan Kya ve ailesi ile başlıyor. Henüz 6 yaşında olan Kya’yı önce annesi; sonra da kardeşleri terk ederek onu sarhoş, küfürbaz babasıyla yalnız bırakıyorlar. Bu minik kulübede zor şartlarda böyle bir babayla yaşamaya çalışan Kya 10 yaşında geldiğinde babası da onu terk ediyor.
Kya her işini kendisi görmeye başlamıştı fakat okula hiç gitmemişti. Yalnızca bir gün bunu deneyen Kya, daha sonra asla okula ayak basmadı.
14 yaşına geldiğinde okuma yazma bilmiyordu. Abisinin arkadaşı Tate isimli bir çocuk ona okuma ve yazma öğretti. Beraber çokça vakit geçirip anılar biriktirdiler. Tate dışında Kya hep yalnızdı. İnsanların arasına girmek, onlarla konuşmak onun için hep zordu. Ne var ki Tate onun tek yakınıydı ve sayesinde biraz olsun mutluydu. Fakat Tate üniversite okumak için gitmeye karar verdiğinde biraz işleri değişti. 5 yıl sonra döneceğine söz veren Tate dönmedi. Kya o kadar çok terk edildi ki. Yaşadığı acılar tarif edilemez, anlaşılamaz belki de. Yazar Owens duyguları şekillendirmeyi okuyucuya bırakmış. Okuduğum her cümlede, her sayfada ayrı bir duygu yakaladım. Kya’nın her ne olursa olsun yaşamaya devam etmesi, azimle hareket edip kendi yolunu bulması insanı motive edip ilham veriyor.
Kitapta ikinci kurgu ise 1969 yılında başlıyor. Tüm kasabanın tanıdığı Chase Andrews bataklıkta ölü bulunuyor ve yetersiz deliller nedeniyle “Bataklık Kızı” olarak anılan Kya bu cinayetten sorumlu tutuluyor. Bununla birlikte iki kurgu değişkenli olarak kitap boyu devam ediyor. Bir yandan Kya’nın hayat mücadelesi, bir yandan da Chase’in ölüm sebebiyle katili araştırılıyor.
Çocukluktan itibaren Kya’nın büyüme hikâyesine ilave olarak polisiye ile dram birleşerek akıcı ve ilgi çekici bir roman ortaya çıkmış. Okurken öğreneceğiniz, okuduktan sonra da bakış açınızda bir şeyleri değiştirecek potansiyele sahip bir eser.
Sahilde, kuş çığlıklarının arasında çömelerek titredi Kya. "İnsanlardan hiçbir zaman hiçbir şey istemedim. Belki artık beni rahat bıraktılar."