Kitap Tavsiyesi: Tatar Çölü
İçimizdeki umut nefes aldığı sürece bize yaşamamız için bir sebep verecektir.
Dino Buzzati'nin romanı olan Tatar Çölü onu ünlü bir yazar yapan kitabıdır. Buzzati, ülkesinde İtalya'nın Kafka'sı olarak bilinir. 1940'ta özgün hâli yayımlanmış, 1968'de de Türkçesi yayımlanmıştır. Modernist edebiyattaki önemli romanlardan biri olmuştur.
Kitap genel olarak Giovanni Drogo'nun uzun yıllar boyunca hiç savaş görmemiş bir kaleye teğmen olarak atanmasının ardından bu kaleyle arasındaki kuvvetli bağı anlatmaktadır. Kale tam olarak Tatar Çölü'nü görmektedir ve orada görev alan yüzbaşı, albay, yarbaylar asla kaleden vazgeçememektedir. Drogo ilk geldiğinde neşeli ve heyecanlı bir askerken kaleden ayrılırken çökmüş ve gözlerindeki o ışık gitmiştir. İlk geldiğindeki o heyecanı üstleri tarafından büyük bir umursamazlıkla karşılanmıştır. Bu umursamazlığın nedenini ileriki zamanlarda anlayacaktır.
Kaleden inatla ayrılmayan, tayin istemeyenler umutla savaşın çıkmasını beklemektedirler. Drogo ilk zamanlar eve dönmekte kararlıdır, sonrasında her şey onun için değişecektir. Çünkü kalede geceleri duyduğu sesler, kalenin duvarlarına baktığındaki hissettikleri onu oraya bağımlı hâle getirecektir. Oradan ayrılmayı hep erteleyecektir, hep dışarı çıkmak için izin aldığında dışarda hissettiği o yabancılıktan rahatsızlık duyup kaleye dönmek isteyecektir. Böyle böyle aylar yıllar geçer ve Drogo yaşlanır. Zamanı boşa gider beklerken. İçindeki umudu hiç azaltmaz yıllar boyunca. Bu onun içinde bir konfor alanı yaratmıştır. Bundan çıkmak istemez, dışarıdayken rahatsız hisseder.
Kitap umudun var olduğu sürece hayatın devam ettiğini, ertelemenin yarattığı etkinin, herkes inkâr etse de dışından konuşmasa da içten içe hep beklemenin, geçen zamanın farkında olamamanın zorluğunu anlatmaktadır. Kesinlikle bir başyapıttır. Günlük hayatta yaşadığımız düşünceleri Drogo ve çevresindeki askerlerde görüyoruz. Drogo'nun uzun bir zaman sonra doğup büyüdüğü eve dönünce yaşadığı o yabancılık ve tekrardan oraya alışamaması, önceden samimi olduğu insanlarla konuşamaması onun içsel bir kriz yaşadığı anlamına gelebilir. Kaleyle olan ilişkisi daha ağır basmıştır ve kaleye olan beklentisi insanlara olan beklentisine nazaran daha fazladır diyebiliriz.
Bir şeyler olacak diye beklemekten büyük bir alışkanlığa dönüşen Drogo'nun hikâyesinde kendimizden parçalar bulabiliriz. Tatar Çölü'nden gelecek olan düşman bir metafor olarak umudun alevlenmesine yol açmaktadır. Drogo'nun arkadaş sandığı kişilerin birer birer nasıl ona ihanet ettiğini de okumaktayız. Sıradan bir hayat hayalinde değilken bu sıradanlığa alışmasını bizler de kendi hayatımızda uygulamadık mı hiç? En azından bir kere bile? Bu yüzden Tatar Çölü, Buzzati'nin bizlere sunduğu sıradanlığın içinde görkemli bir yolculuk.