Kızların Suskunluğu Kitap Yorumu

Benden önce sayısız kadının yapmaya zorlandığı şeyi yapıyorum. Kocamı ve kardeşlerimi öldürmüş olan adama bacaklarımı açıyorum.

Beni kendi şehrimden, tahtımdan kopardığı gün eski hayatıma dair her şey ardımda kaldı. Troya’yı almak üzere yola çıkmış bir ordunun kölesi, kardeşlerimi ve kocamı öldürmüş Akhilleus’un odalığıydım artık. Kim olduğunu önemsemediği bir ganimettim onun için, fazlası değil.

 Neyi mi önemserdi peki? Şanını… çünkü pazarlık böyle yapılmıştı, hilekâr tanrıların ona verdiği söz buydu: Troya surları altında erken bir ölüme karşılık ebedi şan ve şeref. Ve ölümü yakındı, bunu biliyordu.

 Ama bu hikâye savaşın nasıl şanlı olduğunu, erkeklerin ne kadar cesurca çarpıştığını anlatmayacak, o defalarca yapıldı. Hayır, bu tarihte unutulmaya zorlananların hikâyesi. Yine de unutulmayacağız, yıllar sonra bile anneler çocuklarına Troya şarkılarını söyleyecek, biz de onların rüyalarından eksik olmayacağız… kâbuslarından da.

''Onu görmeden önce sesini duydum: Çığlığı surlarımızın içinde yankılanıyordu. Tanımak için onu görmenize gerek yoktu, şanı savaşacağı yerlere önceden gelirdi: Yüce ve zeki Akhilleus, tanrılara benzeyen Akhilleus… Ondan bahsederken bu isimlerin hiçbirini kullanmazdık. “Kasap” derdik biz ona.''

Kitap Hakkındaki Görüşlerim

Kitabı okumamdaki en önemli etken bir savaş hikayesini alışmış olduğumuz gibi savaşçı ve intikam peşindeki erkeklerin ağzından değil de bir kadının ağzından okuyor olmamız. Savaş esnasında yaşadığı şehir yağmalanıp ateşler içinde kalırken erkek kardeşlerinin, kocalarının, babalarının öldüğünü izlemek zorunda kalan kadınların savaş esiri olarak alınıp köle olduğunu okuyoruz. Hamile kadınların karınlarındaki bebeklerin erkek olması ihtimaliyle karınlarına mızrak sokularak öldürüldüklerini okumak bile çok can yakıcı. Bunları Briseis'in gözünden çok net bir şekilde görüyoruz. Briseis'in diğer kadınların yanında daha şanslı olmasının sebebiyse Akhilleus'un yatak kızı olması. Kitapta kadınların bir malmışçasına ondan ona verildiğini görüyoruz. Düşman topraklarındaki Briseis'in hikayesinin yanı sıra Akhilleus ve Patroklos'un da ilişkisini okuyoruz. Eğer mitolojik hikayeleri seviyorsanız bu romanı elinizden düşürmeden okuyup bitirirsiniz çünkü kitap oldukça akıcı ve dili yalın. Benim çok sevdiğim ve hiç sıkılmadan okuduğum bir roman oldu.

''Köle dediğin, nesne muamelesi gören bir şey değildir. Köle herkesin gözünde olduğu kadar kendi gözünde de gerçekten bir nesnedir.''
''Savaşmak. Savaşmaya doyamadığını sen de biliyorsun. Sen busun. Savaşla yaşar, savaş yer, savaş içer, savaş solursun.''