Koşaradım Tükeniyorsunuz İnsan Kardeşlerim

Şükrü Erbaş’ın da dediği gibi, ilgilerimizin ayaküstü, sevgilerimizin koşaradım olduğu düzende; gittikçe yalnızlaşıyoruz insan kardeşlerim.

-Akış Teorisi-

“Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan

Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına

Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim

Koşaradım”

Anın tadını çıkaramamaktan, mutsuz olmaktan yakınmanın arttığı, her geçen gün odaklanma süresinin azaldığı bu günlerde; çoğumuz kendini tam anlamıyla bir şeylere vermenin özlemini duyuyoruz. Hani bazen meşgul olduğumuz şeye kendimizi öyle kaptırırız ki, zaman mekan farkındalığımız uçar gider ya. Öncesi, sonrası, geçmişi, geleceği her şey bir kenara atılır. Hatta yaptığımız şeyi yapma sebebimiz bile buna dahil. Sadece yapılan iş ve o an vardır. Özfarkındalık kaybolarak, yerini anın dinginliğine teslim eder. Çünkü akışta olmadığımız zamanlardaki gibi, sadece dışsal ödüller için çalışan, hayatın anlamını kaçıran eşekler değilizdir burada. Ödül o anın ta kendisidir. Havuca ulaşmak için koşmayız. Koşmak için koşarız.


Kendini ve çevresini unutacak kadar büyülenmiş sanatçıları görünce, hayran kalmamaktan, imrenmekten kendimizi alamayız, haklı olarak. Bir akarsuyun devinimini izlemekle aynı hissi verir adeta. Hatta bu teorinin ortaya çıkışı da biraz buna dayanır. Çünkü bu teoriyi ortaya atan Macar psikolog Mihaly Csikszentmihalyi, kendini işinin içinde kaybeden sanatçılardan etkilenmesinin ardından, mutluluğun ve başarının kaynağını araştırmaya koyulmuş. Ve ortaya akış teorisini böyle çıkarmış. Birçok alanda kullanabileceğimiz, faydasını görebileceğimiz teori; Kişinin yaptığı işe kendisini tamamıyla odaklayarak işini en verimli şekilde ortaya çıkarmasını veya yaptığı şeyleri keyif alarak yapmasını ifade ediyor. Bu bahsettiklerim maalesef ki gün geçtikçe bizlere yabancılaşmaya devam eden kavramlar. Her geçen gün hayatın akışı hız kazanıyor ve bizim onun gerisinde kalmamak için daha hızlı koşmamız gerekiyor. Doğrusu bu da benim aklıma tavşan ve kaplumbağa masalını getiriyor. Her zaman hızlı koşmanın kazanmak anlamına gelmediğini kendimize hatırlatmayı unutmamamız lazım.

Zamanın zincilerini kırmayı başarıp da bu koşaradım dünyada biraz olsun kendimizi anın içerisine bırakmayı becerebilirsek, akışın bizi sarıp sarmalayan huzurunu hissedebiliriz. Şükrü Erbaş’ın da dediği gibi; ilgilerimizin ayaküstü, sevgilerimizin koşaradım olduğu düzende; gittikçe yalnızlaşıyoruz insan kardeşlerim. Ve koşaradım tükeniyoruz. Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerimizde…


“Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan

Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan

Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze

Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.

Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz

Unuttunuz başkalarının acısını duymayı

Küçük çıkarların büyük kurnazları

Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı

Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım

Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek

Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst

Dışa vurmayı duygularınızı

Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.”

-Şükrü Erbaş