Ne İyi Seninle Bir Gün Olmak

Bir Ümit Yaşar Şiiri

Seni çağırıyorum başkası geliyor

Üzerinde senin elbisen 

Senin sevdiğin koku teninde 

Dudaklarında aynı renk

Saçlarında aynı ışık

O eski büyük deniz fenerlerinden kalma 

Ve yanıp yanıp sönen bir ilk çağ yeşili gözlerinde 

Tutup ellerimden bir yerlere götürüyor beni 

Bir karanlık zamanlara götürüyor beni 

O Tanrıların çok olduğu bir çağlarda yaşıyoruz 

Altın taslar dolusu şaraplar içiyoruz 

Küçük ayaklı kadınların ezdiği üzümlerden çekilmiş

Sonra bir ormanlara düşüyoruz 

Bir denizlerden geçiyoruz 

Tek gözlü tek ayaklı korsanlar kovalıyor bizi 

Yüz bin yılın ardından bir eski zamanlar kovalıyor bizi 

Kaçıyoruz 


Onu bırakıp yine sana dönüyorum 

Üç defa öpüp başıma koyuyorum ellerini 

Seni yarattığı için Tanrı'ya şükrediyorum 

Bak bu Tanrı neler yarattı bilirsin 

Örneğin fakirliği, düşmanlığı, zulmü yarattı bu Tanrı

Savaşlar yarattı, ölümler yarattı

En kötüsü beni yarattı anlıyor musun 

Şunlar gözlerindir dedi 

Erişemeyeceğin şeylere bakman için

Şunlar ellerindir dedi

Otur kederlerini yaz uzun uzun 

Al şunlar da ayakların işte 

Kaç kaçabildiğin yere şimdi 

Zulümden kaç, kederden kaç, ölümden kaç

Ben senden kaçıyordum

Yakalandım 

Yine de pişman değilim ne iyi 

Seni yarattığı için 

Tanrı'ya inandım

Ne iyi seninle bir gün olmak 

Değişmek yaşamayı verdiğin kederlere 

Uyanmak karanlığında senin 

Ne iyi sende olmak sen olmak

Seninle çıkmak renkli mozaiklere benzeyen şafaklara 

Bir büyük derinlere seninle inmek 

Geleceklere doğru senle koşmak 

Ne iyi sevmek seni bir ömür boyunca

Ne iyi bir elmayı seninle paylaşmak 


Ümit Yaşar Oğuzcan her ne kadar birçok şiirinde somut kavramlarla hislerini aktarsa da ne iyi seninle bir gün olmak şiirinde gizemci bir havayı solumaktadır. Sanki bu şiiri bulutların ötesinde kâinatı izlerken kaleme alınmış gibi, hem eleştiri hem de iltifat temelli bir üstünlük yaratmaktadır. Bir yandan sevgiliyle masal esrarında, düşler ülkesinde gezerken bir yandan güç sahibinin o olduğunu bildiği tanrıyla eleştiri halindedir. 

İlk dizelerde bu masalsı esrarı görmekteyiz. Her gerçeklik dışı olanlar, biraz aslından uzaktır. Şair de burada seni çağırıyorum başkası geliyor diyerek tanıdığı sevgilinin kokusu, gözleri, saçlarının benzer oluşu uzaklığı ifade etmektedir. İkisi birlikte bulutların üstünden ''karanlık zamanlara'' doğru yol almaktadır.

Zamandan zamana atlayarak o diyarın havasını solumakta ve gördüklerini dizelerine aktarmaktadır. Öncelikle ilk durakları; O Tanrıların çok olduğu bir çağlarda yaşıyoruz ifadesiyle eski uygarlıkların olduğu yola sapıp Antik Yunan, Antik Roma ve Hitit gibi çok tanrı inancının olduğu bir dönemin içinde gezinmekteler.

Altın taslarda içilen içkiler, ayaklarla ezilen üzümler, bunlar o dönemin medeniyetlerine ait usuller olmakla birlikte sevgiliyle zaman yolculuğunda bu usulleri anlatmaktadır. Oradaki hazzı yaşayan şair tanrılar kavramıyla gücü de ifade etmek istemiştir. 

Ardında durakları orman olmakta, deniz olmaktadır. Sevgiliyle çıkılan bu yolculuğun zevklerini dolu dolu yaşamaktadırlar. Daha sonra denizlerin birinde korsanlarla karşılaşıp kaçmaktadırlar. Zamandan kaçmakta, uygarlıklardan kaçmakta, geleceğe yol almaktadırlar. 

Yolculuğun son bulmasıyla sevgiliyle baş başa kalan şair, bulutların üstünde bu yalnızlığı sevgilinin varlığı için tanrıya teşekkür ederek değerlendirmektedir. Lâkin giriş kısmında da değindiğimiz gibi iltifatların yanında eleştirilerin yer aldığı bir şiirdir bu. Ümit Yaşar biraz da sitemkâr bir şekilde dünyada olan olumsuzlukları tüm güç onda olduğu için tanrıya yüklemektedir. İyilik varken kötülüğü de var etmesine karşı kızmaktadır. Tanrının bu yaratıcı vasfından elbette kendi de faydalanarak uzuvlarının ne için yaratıldığının cevabını kendi vermektedir. En kötüsü beni yarattı anlıyor musun ifadesiyle bir yandan da var oluşunu bir ceza olarak görmektedir. 

Şunlar gözlerindir dedi 

Erişemeyeceğin şeylere bakman için

Şair bir da şikâyet halindedir. Erişilemeyecek, görmeyeceğimiz, şeyler varken yeryüzünde neden gözlerimiz var. Dokunamıyorsan niye el var. Gibi zıtlık içerisinde sorguya girmiştir. Ayriyeten zaten şairin diğer şiirlerinde de dünyaya gelmenin bir ceza olduğunu sevgiliye görünmeden, kimseye değmeden bu dünyadan gitme hevesinde bulunduğunu görmekteydik. Benzer kaçışa bu dizlerde de rastlamaktayız. Lâkın tüm bu şikâyetlerin, sitemlerin arasında teşekkür edebileceği bir nokta vardır. Sevgilinin yaratılışı onun için şükran sebebidir. 

Ne iyi seninle bir gün olmak 

Değişmek yaşamayı verdiğin kederlere 

Uyanmak karanlığında senin 

Şair bir önceki şiirinde de gördüğümüz üzere sevgiliyi tanrısallaştırmaktadır. Ondan gelen olumsuzluklar, yaşamını görmezden gelip sadece ona yöneleceğine onunla olmanın hazzına varacağına işaret etmektedir. Hayatı sevgiliye tercih etmektedir. Onu yüceltip onunla olmaktadır. 

Son dizelere doğru her zamanki gibi duygular yoğunlaşmakta ve dolup taşmaktadır. Sende olmak sen olmak. Sevgiliden gayrısını düşünmeyen Ümit Yaşar onunla tek bir beden haline gelmektedir. Bulutların üstünde, kâinatın en tepesinde sevgili ve tanrı kavramlarıyla baş başa kalıp, bu masalsı yolculuğun devam etmesini istemektedir. Geçmişe yol almak, geleceğe doğru yürümek, tüm ömrünü severek geçirmek isteyen şair bu şiirinde de ontolojik ve gizemci yaklaşımlar çerçevesinde sevgiliye ve tanrıya olan duygularını yansıtmaya çalışmıştır.