Kötülüğün Sıradanlığı Üzerine...
"Bu normallik, tüm vahşetlerin toplamından çok daha korkutucuydu."
Kötülük... Ve kötülüğün bu kadar yaygın, sıradan, kolay olması.
İnsanlarda kendilerinden olan ile birleşme, kendinden olmayana, dışta kalan gruba karşı ön yargılar geliştirme eğilimi var. Sosyal bilimlere baktığımızda pek çok kuramın, araştırmanın Holokost’u araştırmaya yönelik çalışmaları içerdiğini söyleyebiliriz. Kolektif bir acı var tüm insanlık tarihinde ve bu acıların sebeplerini anlamaya çalışmak da sosyal bilimcilerin yegane amaçlarından biri. Gelelim Hannah Arendt’e…
Hannah Arendt'in hayatına dair bir değerlendirme yaparken, kendisi hakkında birçok önemli detayı göz önünde bulundurmak gerekiyor. Ünlü bir filozof ve politik düşünür olan Arendt, kendine has düşünceleri ve bakış açısı ile her zaman öne çıkmış bir isimdir. Onun hayat hikayesini daha da ilginç kılan ise, "The New Yorker" için Nazi lideri Adolf Eichmann'ın Kudüs'teki yargılanmasını rapor etmesidir. Bu süreci kaleme alan Arendt, olayları sadece bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda felsefi bir bakış açısıyla ele alarak okuyucularına sunmuştur.
Bana kalırsa Arendt’in bu konuda en çarpıcı cümlesi,"Eichmann ile ilgili sorun, onun gibi birçok kişinin olmasıydı ve bu kişilerin ne sapkın ne de sadist olmalarıydı; aksine, onlar ve hâlâ da olanlar, son derece ve dehşet verici bir şekilde normaldi. Hukuki kurumlarımız ve ahlaki yargı standartlarımız açısından bakıldığında, bu normallik, tüm vahşetlerin toplamından çok daha korkutucuydu."
Bizi ne kötülüğü yapmaktan alıkoyar? Bu kadar normalse kötülük, insan olarak içimizden bir parçaysa bizi ne engeller? Toplumsal sorumluluklarımız mı, yetiştirilme şeklimiz mi, etik değerlerimiz ve ahlak anlayışımız mı, belki inançlarımız belki de tüm bunlardan bağımsız özümüz. Özümüz bize kim olduğumuzu söyler ve sınırlarımızı belirler. Seçimlerimizi ona kulak kabartarak veririz, derinlerde bir yerde özümüz bizlere pusula olur. Ve kötülüğü gerçekleştirmek konusunda çekincesi olmayan kimseler kendi özlerinden bir haberlerdir bana kalırsa.
Kötülüğün sıradanlığından bahseder Arendt. Ona göre kötülüğü yerine getirmeyi reddedenler, kendileriyle diyaloga girme alışkanlığı olanlardır: “Kendisiyle diyalogu gerçekleştiremeyen kimse, vicdanını temiz tutamaz” der hatta.
Özümüzle iletişim halinde olmamız, eylemlerimizi bu doğrultuda gerçekleştirmemiz aslında kendimizle ve vicdanımızla kurduğumuz diyalogdan kaynaklıdır.
Kötülüğün giderek normalleştiği, arttığı bu çağda, başka başka coğrafyalarda devam eden nefret suçlarının, katliamların gerçekleştiği dünyada kendiyle diyalogunu iyi tutmalı insan.