Kraliçe Victoria Dönemi, Ölüm Sonrası Fotoğraf Geleneği (1837-1901)
Ölülerle birlikte poz veren aileler, uyuyor gibi gözüken çocuklar..
Kraliçe Victoria döneminde ölülerle fotograf çekinmek, günümüzde korkunç karşılanabilir fakat Victoria döneminde aileler bu yöntemle yakınlarına veda edip, yaslarını bir nebze hafifletebiliyorlardı.
'Dagerreyotipi' fotograf tekniği ile fotoğraf çekimini ilk defa mümkün kılan bu yöntem, bu dönem insanlarının fotografa tepkileri ile birlikte yakınlarını kaybettikleri son anları ölümsüzleştirmek için kullanmış olmaları olmuştur. Victoria dönemi salgın hastalıkların görülmesi nedeniyle, birçok insanın ölümüyle olağan bir durumdu. Bu dönemde görülen difteri, tifo, kolera, kızamık ve kızıl hastalığı gibi birçok salgın hastalık nedeniyle çocukların ölmesi de bir o kadar yaygın bir durumdu ki çocukları ölen aileler son anılarını ölümsüzleştirmek için bu tür son aile fotograflarına başvuruyorlardı. Çünkü ölen bir çocuğun fotografına sahip olabilmek için son şanstı.
Victoria Dönemin'deki insanlar için ölüm tuhaf bir şey değildi; son derece sıradan olan ve her zaman var olan bir gerçeklikti. Burns, ölüm sonrası fotoğraf için şöyle yazıyor:
O fotoğraflar, bugünün fotoğrafçısının bir partiyi ya da bir baloyu fotoğraflayacağı aynı özbilinç eksikliği ile çekildi.
Bu tür fotograflardan önece ölülere ait saç vb. birçok hatıra sayılabilecek eşyalar çok popülerdi, bunlardan yüzük ve kolyeler yapılır, ayrıca ölü portresi yapılıp kişinin neden öldüğüne dair tablolarda ölüm sembolleri de yer alırdı. Bu sembollerden bazıları üst üste katlanmış eller, kapalı gözler ve çiçeklerdi.
Victoria Dönem insanları, ölülerin fotoğrafını bir aile üyesinin hatırasını korumanın bir yolu olarak görüyorlardı. Ölülerin fotoğrafları, hatıra olarak evlerde sergilendi, arkadaşlara ve akrabalara gönderildi, dolapların içine koyuldu ve hatta cep aynası bile yapıldı. Ne var ki, ölüleri fotoğraflamak zor bir işti ve fotoğrafçının stüdyosunda veya ölen kişinin evinde ceset, sahne donanımı ve ekipmanların dikkatli bir şekilde yerleştirilmesi gerekiyordu.
Ölüm sonrası fotoğrafların birçoğu yatakta veya tabutta yatan ölüleri gösterse de, bazı fotoğraflarda ölü kişiyi daha canlı göstermek, bedenlerinin sabit kalmaları için ölünün arkasına destekler yerleştirilmesinin yanı sıra eğer ölü oturur vaziyetteyse kolları ile onu sabit tutan biri bulunurdu ve bu genelde aile üyelerinden biriydi. Ayrıca çekimden önce ölülere özel günleri için saklanan kıyafetleri de giydirilir ve makyaj yapılırdı.
'Dagerreyotipi' fotoğrafçısı Albert Southworth, Philadelphia Photorapher'ın 1873 yılındaki baskısında, ölüm sonrası fotoğrafçılığının zorluğunu şöyle anlatıyor:
Ölen kişinin arkadaşları, ölünün ağzından bir sıvı gelebilir diye korkarlarsa, ölüyü sanki kusturucu bir ilaç etkisi altında ameliyat edecekmişsiniz gibi ters çevirebilirsiniz. Bunu bir dakikadan daha kısa sürede yapabilirsiniz, her şey dışarı çıkacaktır. Sonrasında ağzını silip yüzünü yıkayabilir ve her şey normalmiş gibi gösterebilirsiniz.
Victoria Dönemi'nde yaşayan insanlar için, ölüm sonrası fotoğrafçılığı, kapsamlı bir yas töreninin sadece bir kısmıydı. Çoğu zaman evi ve bedeni olabildiğince siyahla örtmek, cesedi yıkamak, izlemek ve mezarlığa eşlik etmek gibi eylemler de içeriyordu.
Bugün, birçok şirket özel olarak ölü doğan ya da yenidoğan bebeklerin fotoğraflarını çekerek bu geleneği farklı şekilde sürdürüyor ve dünyanın bazı yerlerinde hâlâ bu geleneğin devam ettiği bilinmektedir.
Kaynakça;