Küçük Kara Balık 

-Dünya çok büyük. Her tarafı dolaşamazsın. -Olsun, gidebildiğim kadar gideceğim.

Azerbaycanlı yazar Samed Behrengi'nin bu kitabı her ne kadar çocuk kitabı olarak tanıtılıp satılsa da sadece çocuklar için bir kitap değil. Her birimiz ondan bir ders çıkarıp bir şeyler anlayabiliriz.

Kitap, küçük kara balığın basit anlamda merak etmesiyle başlıyor. Evet merak. Dünyayı merak ediyor. Sadece yaşadığı yerden ibaret olmayan dünyayı. Bu merakın peşinden gitmek istiyor ve keşfetmek, görmek istiyor. İsteğini annesine açtığında reddediliyor. Annesi o kadar abartıyor ki çevredeki balıklar da dâhil oluyor bu olaya. Annesini dinlemesi gerektiğini, ona karşı çıkmamasını söylüyorlar. Çünkü büyükler her zaman en iyisini bilir. Değil mi?

Küçük kara balık tabii ki dinlemiyor ve istediği yolculuğa çıkıyor. Yolda karşısına birçok zorluk çıkıyor ama bir şekilde hepsini çözüyor. Bu zorlukların yanında yeni canlılar tanıyor hatta dost ediniyor. En çaresiz anlarda bile umudunu kaybetmeyip pes etmiyor. Spoiler, en sonunda ise bir karabatak tarafından avlanıyor. Ama küçük kara balık artık amacına ulaşmıştı. Mutluydu, özgürdü ve biliyordu.

Kitabın ana düşüncesi benim için çok etkileyici. Kitabı her okuduğumda ben de yeni ve farklı düşünceler uyandırıyor. Hem mutlu hem de üzgün hissettiriyor. Yıllar önce kardeşim için aldığım bu kitabın böyle etkiler bırakacağını düşünmezdim.

Sonuç olarak her bireyin okuması gereken bu kitap bize maceraların ve değişimlerin hatta keşfetmenin sadece merak etmekle başladığını gösteriyor. Küçük kara balık merak etti ve bir şeyleri başardı. Her şey şu cümleyle başlamıştı: "Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?"